93 Harbinden günümüze Trakya - Kıbrıs dersleri
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz yazdı...
1877-78 yıllarında yaşanan ve tarihimizde 93 harbi olarak biline Rus-Türk harbi Osmanlının yıkılışının en önemli kilometre taşıdır. Tuna Cephesindeki başarısızlık Rus ordusunu Trakya üzerinden İstanbul Yeşilköy’e kadar getirmiş ve şehrin işgali Marmara’ya giren İngiliz donanması sayesinde durdurulmuştu. İngiliz Donanmasının faturası Kıbrıs ve Mısır ile ödendi. Harbin kaybedilmesi sadece toprak kaybı ile sonuçlanmadı. İşgal sonunda binlerce Türk Balkanlardan ve Doğu Anadolu’dan göç etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla Balkanlardaki Türk nüfus azaltıldı. Ayrıca bugün yaşanan Ermeni sorununun tohumları bu savaşta atıldı. Neticede Osmanlı, Balkanlar üzerindeki topraklarından vazgeçti ve 250 bin kilometrekare toprak kaybetti. Balkanlarda üç yeni devlet Sırbistan, Karadağ ve Romanya doğdu.
93 HARBİ VE DENİZ JEOPOLİTİK KAYIPLARI
93 Harbinin bugünkü deniz jeopolitiğimize üç yıkıcı etkisi oldu. Kıbrıs gibi çok kritik bir ada kaybedildi. Mısır’ın kaybı ile stratejik Nil suyolu ve havzası; Romanya’nın kaybı ile Tuna suyolu ve havzası kaybedildi. II Abdülhamit bu deniz kayıplarını telafi etmek bir yana, donanmayı yok ederek 1897 Türk Yunan Harbi sonunda Girit’in; İtalyan Harbi ile Libya’nın; daha sonra Balkan Harbi ile tüm Ege Adalarının kaybını ve neticede donanmasız girilen Birinci Dünya Savaşında neredeyse anavatanın kaybını tetikleyecek sürecin fitilini ateşledi. Donanmasız satranç oynamanın zorluğunu idrak edemedi.
KIBRIS’TAN ‘KANAL İSTANBUL’A STRATEJİK HATALAR ZİNCİRİ
Bu girişi yapmamı geçen hafta başında yaşanan iki gelişme tetikledi. Önce Kanal İstanbul projesinin devam edeceği konusunda üst düzey bir açıklama geldi. Daha sonra Kıbrıs müzakerelerinin Eylül sonunda tekrar başlayacağı, Güney Kıbrıs’ta Yunanistan Dışişleri Bakanı tarafından açıklandı. Kıbrıs Türk Hükümeti’nin Türkiye’nin garantörlüğünü içeren ‘’güvenlik ve garantiler’’ başlığının müzakeresine onay vermesi en can alıcı başlıktı. Her iki açıklama, sonuçları jeopolitik olan bir süreçte, sırasıyla iç politikanın ve hariciye diplomasisinin taktikleri olarak algılanabilir. Ancak her taktik hamlenin, zamanın ruhu içinde tarihin yaratıcılığı ile birleştiğinde felakete dönüşme potansiyeli olduğunu kim reddedebilir? 2004 Annan referandumunda Türk Hükümeti ve muhalefetinin desteği ile Kıbrıs Türkleri, kendilerini köleleştiren plana evet demediler mi? Türk tarihinin utanç verici bu sayfası Kıbrıslı Türklerin can düşmanı Kıbrıslı Rumlar sayesinde önlenmedi mi?
KANAL İSTANBUL: JEOPOLİTİK AŞİL TOPUĞUMUZ
Kanal İstanbul ile devam edelim. Söz konusu projenin Türk Trakya’sını ikiye böleceğini ve bir ada yaratacağını daha önceki yazılarımızda vurgulamıştık. O nedenle ne zaman Kanal İstanbul konusu geçse, aklıma 93 Harbi ile Balkan Savaşında Çatalca’ya kadar gelen Rus ve Bulgar orduları geliyor. Yıllar önce Talat Paşa’nın anılarını okurken irkildiğim bir bölüm halen aklımda duruyor. II. Meşrutiyet sonrası parlamento toplanmış ve memleket meseleleri üzerinde hararetli tartışmalar yapılıyor. Balkanlarda bir savaşın ayak sesleri bariz. Ancak azınlık vekilleri başta olmak üzere mebusların pekçoğunun derdi savaşın kendi topraklarına zarar verip vermeyeceği konusu. Talat Paşa devlet kimsenin umurunda değil, herkes kendi çıkarını ve kazancını düşünüyor diye uzun uzun dert yanıyor. Parlamento aynı dönemde hararetle ‘donanma mı şimendifer (tren) mi?’ Tartışması yapıyor. Neticede İstanbul, Balkan Harbinde Yunan, Bulgar ve Karadağ’ın kendi aralarındaki kavga sayesinde kurtuluyor ama donanmasız Osmanlı, Ege Adalarını kurtaramıyor. Kıbrıs’ı geri alamıyor. Tarihi geri saramıyor. Türkiye 15 Temmuz 2016 sonrası ilan edilmemiş büyük çaplı jeopolitik bir mücadelenin içinde. Bu mücadele her cephede devam ediyor. Ekonomik verilerin son 16 yılın en kötü sicilini oluşturduğu; dış manipülasyonlar kadar teslimiyetçi borçlanma ve üretimden uzaklaşmış, tüketici ekonomik modelin iflas koşullarının yaşandığı bir ortamda; ekonomik, çevresel ve jeopolitik kırılmalar yaratacak Kanal İstanbul projesinde ısrar etmenin sebebini anlamak zor. Balkanların AB, ABD ve Çin’in büyük satranç tahtasına dönüştüğü bir ortamda Türk kara ve deniz savunmasına son derece büyük güçlük ve zorluklar yükleyecek Kanal Istanbul adasının varlığının Türkiye için Aşil Topuğu olacağını anlamak o denli zor mu? Batı İstanbul toprak rantının Anadolu jeopolitiğini yönetmesi ne kadar doğru?
KKTC HÜKÜMETİNİN TÜRKİYE SORUNU
Diğer yandan Kıbrıs müzakere sürecinde KKTC Hükümetinin, güvenlik konularını, kendi Parlamentosundan yetki almadan yeniden gündeme getirme skandalına ne denebilir? Peki, bu konuda Türkiye’nin oluru alındı mı? Alındıysa, Türkiye’nin 21nci yüzyılda enerji mücadelesinin tepe yapacağı Doğu Akdeniz’de, en büyük kozu olan adadaki askeri varlığını KKTC’de jeopolitik kumar masasına sürenler, bu tarihi sorumluluğu kiminle paylaşmayı düşünüyorlar? Türkiye’de en yetkili seçilmiş makam, adadaki Türk asker sayısının artırılmasından bahsederken, Kıbrıslı Türkler kendi başlarına güvenlik konusunu gündeme nasıl getiriyorlar? Annan Planından ders alınmadı mı? Sözde müzakere süreci denilen oyalamalarla, Güney Kıbrıs’ın, kendisini üniter ve ulus devlet olarak koruyup geliştirirken Türkleri adada azınlık durumuna getirip eriteceğini neden hâlâ görmek istemiyorlar? Başta PESCO olmak üzere AB ve ABD savunma yardımları ile her geçen gün militanlaşan ve silahlanan Rumların, çözüm süreci bittiğinde Türklerle sirtaki oynayacağını mı sanıyorlar? Onlara 2300 yaşındaki bir sözle hatırlatma yapalım: Homo Homini Lupus.
DURUM MUHAKEMESİ ESASTIR
93 Harbi; Trakya’da ve Doğu’da yaşanan büyük yenilgiler; İstanbul’un işgali tehlikesi; yardıma çağrılan İngiliz Donanması; Karşılığında verilen Kıbrıs ve Mısır. 140 yıl sonrasına bakalım. Kıbrıs Türklerinin içinde bazıları Türkiye’ye adeta düşman; Mısır Türk düşmanlığında almış başını gidiyor. ABD ve AB, 15 Temmuz 2016 FETÖ saldırısı sonrası Türkiye’yi her yönden baskı altına alıyor. PKK/PYD’ye binlerce TIR cephane sevki devam ediyor. Balkanlarda büyük satranç oynanıyor. Bu konjonktürde ‘Kanal Istanbul devam edecek’ deklarasyonu yapılıyor. Yorum yüce milletimizindir.
Aydınlık