Aydınlık C-5 dosyasını açıyor

Aydınlık C-5 dosyasını açıyor

Çalışan polislerin ifadeleri, arşivlerde bulunan evraklar ve itiraflarla ilk kez C-5'e giriliyor. Gizli büroyu kuran polis şefi Yılmazer, 2006 yılının Haziran'ında ulusalcılığa karşı kurulan büronun 2007'deki yönetmeliği göre çalıştığını, ilk personel görevlendirilmesinin ise 1 Mart 2007 günü yapıldığını söylüyor. Aydınlık'ın dava dosyasında bulduğu dosya büronun o tarihten önce de faaliyette olduğunu gösteriyor.

Bursa Emniyet Müdürlüğü'nden İstihbarat Daire Başkanlığı'na gönderilen Hrant Dink cinayetiyle ilgili belgeler, ilk personel görevlendirmesini 1 Mart 2007'de yapan C-5 bürosuna 28 Şubat 2007 günü girdi. Büroda çalışan polis memuru, "C5 ulusalcılık faaliyetlerinin takip etmek amacıyla kuruldu, ve Trabzonda ki Rahip Santoro’nun öldürülmesi ve hükümete karşı eylemlerin artması nedeniyle kuruldu" dedi

Türkiye'de, Hrant Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlileri hakkında yargılama başlamasıyla birlikte gözler İstihbarat Daire Başkanlığı'ndaki C Şubesindeki C-5 Büro'ya çevrildi. Büronun kurucusu Ali Fuat Yılmazer, “tasarlayarak kasten öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “silahlı örgüt kurmak, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma” suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor.

Aydınlık, C-5 dosyasını açıyor.

Savcılık elde ettiği delillere göre C-5'le ilgili şu tespiti yapıyor; "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünce başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlarının yapıldığı, gizli bir yapılanma olan C-5 Bürosunun varlığı açığa çıkarılmıştır."

Ölümlü dosyalar hep C-5'te

C-5'te çalışılan dosyaların da, "Hrant Dink, Rahip Santora cinayeti, Zirve Yayınevi cinayetleri, Ergenekon ve diğer önemli tüm olaylar" olduğu değerlendiriliyor. C-5'in takip ettiği bu dosyalarda infial yaratan ölümler oldu ya da Türkiye'de yıllarca süren hukuk katliamları yapıldı.

Bu isimlerden en etkili olanı dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve skandallara imza atan büronun kurucusu Ali Fuat Yılmazer. Türkiye'nin bir döneminin senaryosunun yazarları şimdi yargı önünde.

Akyürek ve Yılmazer'den C-5 itirafları

Akyürek savcı Yusuf Hakkı Doğan'a verdiği ifadede 2 Ekim 2014 günü ilk kez C-5 bürosunu itiraf etti. Yükselen ulusalcılığa karşı kurulan büroyla ilgili Akyürek, "Ulusalcılık faaliyetleri benim döneminde çok fazla arttı, bununla ilgili olarak eskiye nazaran arkadaşların çalışmaları da arttı, bu bana arz edildi, bu çerçeveden ne kadar personel ihtiyacı varsa tahsil ettim, ne istedilerse yaptım böyle bir büro kurulmuş olabilir, Ali Fuat Yılmazer o dönemde böyle bir büro kuralım diye teklif getirdiyse, mevzuata göre büro kurulmuştur." dedi.

Akyürek'ten üç gün sonra Yılmazer savcının karşısına çıktı. O da, "Ne zaman kurduğumu hatırlamıyorum evraklardan bellidir. C-5 bürosu resmen kurulmuş bir büro mudur, onu da hatırlamıyorum. Ancak C-5 bürosunun ne zaman tescillendiğini bilemiyorum yani bir büronun içerisinde böyle bir çalışma grubu yapıldı, resmi olarak kurulduğunu bilmiyorum. Ben C bürosunun içerisinde bulunan bazı arkadaşlardan ulusalcılık faaliyetlerini takip babında görevlendirdim. Yani bir ekip kurdum. Ve bu aşırı sağ faaliyetler bağlamında değerlendirilmek üzere bu yola gidildi. C-5 bürosu muhtemelen Danıştay cinayetinden sonra muhtemelen 2006 yılının ikinci yarısında oluşturulmuştur."

Türkiye, ulusalcılığa karşı kumpasların merkezindeki C-5 bürosunu 6 Ekim 2014'te Aydınlık'ın haberiyle öğrendi. Sadece komiser ve komiser yardımcılarının görev alabildiği büro 5 yıl boyunca yasa dışı faaliyet yürüttü. Büro 28 Kasım 2012'de İdris Naim Şahin döneminde İçişleri Bakanlığı'nın onayıyla resmiyet kazandı. Ali Fuat Yılmazer, C-5 Bürosu'nun 2012'ye kadar yasa dışı çalıştığını 5 Aralık 2014'teki sorgusunda itiraf etti. Soruşturmada kamuoyunun yakından takip ettiği kumpas dosyalarının merkezi olarak bu birim üzerinden yürütüldüğü tespit edildi.

Yılmazer 2006'dan çark etti

Ali Fuat Yılmazer kişisel internet sitesinden C-5 ile ilgili detaylı bir açıklama yaptı. Geçen hafta başlayan duruşmalar öncesi savunma niteliğindeki bu açıklamasında, ifadesinden çark etti. 2014'e kadar hiçbir şekilde C-5'ten bahsetmedi, savcıya verdiği ifadede yasal olup olmadığını hatırlamadı ama 2006 Haziran'ında kurduğunu söyledi. Şimdi ise büronun fiili kuruluş tarihi olarak 1 Mart 2007 tarihini ilan etti. Ali Fuat sürekli kıvırıyor.

C-5’in yasal mevzuatının açıklığa kavuşturulması ve bu büronun faaliyetlerinin su yüzüne çıkartılması, Dink cinayeti dahil Türkiye’de hukuk katliamlarına yol açan davaların nasıl tezgahlandığının açıklığa kavuşturulmasında büyük öneme sahip. O yüzden Yılmazer'in niye ifade değiştirdiğini belgeleriyle açıklayalım.

‘C-5’i fiilen 1 Mart 2007’de kurdum’

Yılmazer internet sitesinden C-5 ile ilgili; “Bu yeni düzenleme ile ilave büro tanımlamalarının görev listelerine yansıtılması ve personelin de Yönetmelik'te belirlenen tanımlamalara uygun şekilde görevlendirilmeleri, mevzuat gereği zorunlu bir işlemdir ve yapılmaması halinde de sorumluluk doğurur” dedi.

İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde görevli personelle “günlük görev listelerinin” açıkça belirtilmesi zorunluluğuna Yılmazer de dikkat çekiyor. Ve savunmasını, personel listesinde C-5 çalışanlarına ilk kez, yönetmelik yayımlandıktan sonraki tarih olan 1 Mart 2007 günü yer verildiğini belirtiyor:

“Bana Bakanın onayladığı yeni yönetmelik tebliğ edilmiş ve ben de C Şube Müdürü olarak kendi şubemdeki çalışmaları 01.03.2007 tarihinden itibaren yeni yönetmelikte belirlenen düzenlemeye uygun şekilde yapılandırmışım. C-5 Büro ilk olarak bu tarihte görev listesinde belirtilmiş. Yani C Şubesinde C-5 Büro'nun fiilen kuruluş tarihi; 01.03.2007.”

O evrakı C-5’te bulduk

Yılmazer’e göre 01.03.2007 tarihinden önce, fiili kuruluşu gerçekleşmemiş, personeli olmayan C-5 bürosunda herhangi bir evrakın işlem görmemesi gerekir. Belgeler Yılmazer'e yanıt veriyor.

O evrakı C-5 bürosunda bulduk.

Bursa İl Emniyet Müdürlüğü’nden gönderilen 28 Şubat 2007 tarihli evrak aynı gün 3315 sayı numarasıyla Yılmazer’in personelinden önce C-5 Bürosu’na girdi. Bursa Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından kuaför olan baba ve oğlunun Dink cinayeti kapsamında bilgisine başvurulmuştu. Hem de çok tanıdık bir gerekçeyle! Ü.K. ve R.K.’nin hakkında ihbar vardı. İhbarı yapan, Ergenekon davalarıyla birlikte tüm Türkiye’nin tanıdığı ihbarcı; “Vatansever”di.

13 Şubat 2007 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 155 hattına “Vatansever” isimli meçhul bir ihbar yapılmıştı. İhbarcı, Dink cinayetinde Ogün Samast ve Yasin Hayal’in piyon olduklarını, asıl kişilerin açık adreslerini verdiğini, Bursa’da yaşayan, kuaförlük yapan baba oğul olduğunu söylüyordu. Eğer geç kalınırsa sırada dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olduğunu da söylemeyi ihmal etmedi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün yazısı üzerine Bursa polisi iki esnafı emniyete götürdü. Kendilerine yöneltilenlere anlam veremedikleri tutanaklara yansıyan baba oğul, birkaç yıl önce ev sattıkları kişilerle davalık olduklarını belirterek “herhalde onunla alakalıdır” diyerek kendilerini savundular.

Bursa Emniyet Müdürlüğü’nden İstihbarat Daire Başkanlığı'na 28 Şubat 2007 günü gönderilen ifadeler hangi büro tarafından teslim alındı dersiniz? Yılmazer tarafından 1 gün sonra göreve başlayacak C-5 tarafından. Bursa'dan gelen evraklar “personeli olmayan” C-5 bürosunun “ihbarlar” klasörüne konuldu. 'Vatansever' ihbarcı, C-5’e, personelinden önce büroya girmeyi başarmıştı.

‘Ulusalcılık artınca yeniden yapılandırıldı’

İstihbarat Daire Başkanlığı “günlük görev listeleri” takip edilerek C-5’te çalışan personelin ifadesi alındı. İlk kez gün yüzüne çıkan ifadelerde C-5'i anlattılar:

Halen Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru D.A. savcılıkça alınan ifadesinde şöyle konuştu:

“Ben C2 bürosunda çalıştığımı hatırlamıyorum, ancak ben S.İ.’nin yanında çalıştım, S. abi de C3 de çalıştığımızı söylüyor, ama şunu hatırlıyorum, C2 ile C3 aynı odada idi sonradan ayrıldı, sonradan Ali Fuat Yılmazer müdürüm şube içerisinde bir yapılanma yaptı, ulusalcıların hareketleri fazlalaşınca ve aynı zamanda hükümete yönelik Cumhuriyet mitingleri ve benzeri eylemler yapılınca Yılmazer müdürüm yeniden yapılanmaya gitti.

"1998 yılında C1 birinci kısım, ikinci kısım, üçüncü kısım vardı ve yine C2 ve C3 te aynı bürodaydı, o zaman C1 birinci kısım Hizbullah terör örgütüne bakıyordu, C1 ikinci kısım El Kaide ye bakıyordu, C1 üçüncü kısım Tarikatlar ve cemaatlere bakıyordu, C2 milleyetçi akımlara, aşın sağ faaliyetlere bakıyordu MHP, BBP gibi partilere de bakıyordu, eski C3 te azınlıklar ve masonlara bakıyordu, eski yapılanma böyleydi, dediğim gibi Ali Fuat Yılmazer müdürüm geldikten sonra ulusalcılık faaliyetlerinin artması üzerine, Rahip Santoro’nun öldürülmesi, Cumhuriyet mitingleri, hükümete karşı eylemler nedeniyle yeniden yapılanmaya gitti, bu yeni yapılanmaya göre C1 birinci kısım C1 oldu, C1 ikinci kısım C2 oldu, C1 üçüncü kısım da C3 oldu, eski C2 C5 oldu, eski C3 te C4 oldu.

"C5 ulusalcılık faaliyetlerinin takip etmek amacıyla kuruldu, ve Trabzonda ki Rahip Santoro’nun öldürülmesi ve hükümete karşı eylemlerin artması nedeniyle kuruldu, C5 teki çalışanların komiser ağırlıklı olduğunu ve oraya girmediğimizi biliyorum, onun dışında özel kurulup kurulmadığını bilmiyorum…”

‘Ergenekon bize geliyordu’

2006 Eylül ayında C Şube’de görev yapmaya başlayan M.Ç. isimli polis memuru da alınan ifadesinde, Dink soruşturması dışında da Ergenekon’a ilişkin evrakların C-5’e geldiğini söyledi. Amirlerle ayrı ayrı çalışma ortamlarının olduğunu belirten M.Ç. büronun yapısıyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Eylül ayında göreve başlamıştım, ben bu büroda çalıştığımda ilk baktığım iş Dink cinayetidir, yukarıda belirttiğim gibi bana Dink cinayeti ile ilgili olarak faile veya failin arkasında yer alan kişinin tespitine yönelik açık kaynaklarda araştırma görevi verildi, 2-3 gün bu işle uğraştım, ancak net bir sonuca ulaşamadım. Daha sonra bizim bürodaki oluşumumuz değiştirildi. Yani amirler ayrı bir yerde biz ayrı bir yerde çalışıyorduk. Daha doğrusu aynı büro içinde amirlerimizin çalıştığı yer ile bizim aramızda birleşen bir kapı vardı, sonra şubede komple bir yerleşim değişikliği oldu, biz getir götür işlerine bakmaya başladık ve ayrı bir yerde oturmaya başladık. Yani biz amirlerle ilgili oluşturulan çalışma grubundan koparıldık, getir götür işlerini yapmaya başladık.

"Bir de büronun normal evrak akışını takip ettik, ben Dink cinayetinin dışında Ergenekon soruşturmasına ilişkin evrakların da bu büroya gelip ve bu büroca yürütüldüğünü biliyorum, daha doğrusu evrakların büroya geldiğini biliyorum, ancak amirler tarafından ne tür bir çalışmaya tabi tutulduğunu bilemiyorum.”

Hrant Dink cinayetinde Kamu görevlilerin ihmaline yönelik soruşturma derinleştikçe C-5 Büro’nun faaliyetleri ufuk çizgisi gibi net ve bir o kadar uzak görünüyordu. İki yıllık bir araştırma süreci sonunda Savcılık, C-5’i, İstihbarat Daire Başkanlığı’na sordu.

Mehmet Bozkurt/Aydınlık

YARIN: “İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANLIĞI C-5'LE İLGİLİ NE RAPOR VERDİ?”