Erdoğan: İrademiz dışında ama güzel oldu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bulgaristan Varna'daki Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi sonrası dönüş yolunda uçakta gazetecilere konuştu. Erdoğan, "Bir araya gelinmiş olması, karşılıklı oturup meseleleri konuşmak önemliydi. Diyalog kanallarını açık tutmanın önemi üzerinde durduk" diye konuştu. Erdoğan, 'Mersin’de yaptığınız bozkurt işareti ile ilgili olarak Bahçeli ile konuştunuz mu hiç' sorusunu da "Rabiayı sayarken, spontane biçimde olmuş o işaret. Hatta ben farkında bile değildim, konuşma bittikten sonra arkadaşlar söylediler. İrademizin dışında oldu ama güzel de oldu." şeklinde cevapladı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sorulara verdiği cevaplar şöyle:
"3 MİLYAR EURO GÖNDERİLECEK: Zirvede, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Sayın Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in yanında AB Dönem Başkanı olarak (Bulgaristan Başbakanı) Boyko Borisov da vardı. Zirve öncesinde Sayın Borisov ile ikili bir görüşme yaptık. Zirvede, muhtelif konuları ele alma imkanımız oldu. Mülteciler meselesinde bunların 3+3 milyar euro tutarında bir yardımı söz konusuydu. İlk diliminden şu ana kadar aktarılmış olanı 1 milyar 850 milyon civarında. İkinci 3 milyar euro’nun gönderileceğini belirttiler. Biz, aracı kurumlar üzerinden değil, doğrudan bizlere ulaştırılmasını istiyoruz. Zira aracı olunca bir kısmı komisyon harcamalarına gidiyor. Onlar da belirli bir prosedürü olduğundan, proje kapsamında aktarma yapıldığından bahsediyorlar. AB ve Dışişleri bakanlarımız yakından takip edecekler.
PROJE BAZLI ORTAYA KOYALIM: (AB, 3+3 milyar Euro’luk yardımın kontrolünü doğrudan Türkiye’ye vermiyor. Bu hususta ne düşünüyorsunuz?) Biz mülteciler için 31 milyar dolar yatırım yapmış durumdayız zaten. Bu konuda kendilerine yaklaşık 7 dakikalık video gösterimi de yaptık. ‘Neler yaptığımızı gelin bizzat görün’ dedim. Ama onlar yardımın projeler üzerinden aktarılabileceğini söylüyorlar. Madem öyle, biz onların dilini anladığımızı göstermek için, projeleri hızla devreye sokalım. Sağlık, eğitim vb. konularda neler yaptığımızı projelerle ortaya koyalım. Madem proje bazlı ödüyorlar, o zaman bu dediğimi yapmamız lazım.
MUTABAKAT OLUŞTU: Ele aldığımız bir diğer konu, Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi. Sayın Juncker ve Sayın Tusk ile bir mutabakat oluştu. Önümüzdeki ay yayınlanacak olan AB Komisyon raporunun adil ve dengeli olması hususundaki beklentimizi de kendilerine ifade ettik.
GÖRÜNTÜLERLE ANLATTIK: Gerek DEAŞ’a, gerek PKK, PYD, YPG gibi terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleden taviz vermeyeceğimizi; geri adım atmayacağımızı ifade ettik. Kürtlerle problemimiz olmadığını, terör örgütleriyle mücadele ettiğimizi anlattık. Operasyonlarımızı Kürtlere yönelik gibi görmenin yanlış olduğuna; dezenformasyonlara itibar edilmemesi gerektiğine dikkati çektik. Nitekim, Türkiye’de Kürt vatandaşlarımızın çoğu bizim partimizi desteklemektedir. Terör örgütlerinin safları arasında ABD dahil batıdan gelmiş yabancı savaşçılar da var. ‘Takip ederseniz kimlerin kıyafetinde hangi ülkelerin amblemlerinin, kokartlarının olduğunu görebilirsiniz’ dedik. Afrin’de terör örgütünün açtığı tünelleri, tünellerin altında kurulmuş hastaneleri, ameliyathaneleri, ele geçirilen UNICEF ilaçları gibi konuları kendilerine görüntüler eşliğinde aktardık.
“ADALETTEN BÜYÜK DEĞİLİM” DEDİM: Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilerimiz üzerinde de duruldu. Sınırı geçtiği için tutuklanan iki Yunan askerinin durumu konuşuldu. Konunun yargıda olduğunu anlattık. ‘Siz çok büyük bir ülkesiniz, siz büyük bir Cumhurbaşkanısınız, o iki askerin bırakılmalarını sağlayın’ dediler. Ben de cevaben, ‘Ben adaletten daha büyük değilim. Yargı makamlarının verecekleri kararı beklemek lazım’ dedim. Tabii ki iki asker konusunun üzerinde bu denli duranların, darbeye karıştıktan sonra Yunanistan’a kaçan Türk askerlerinin iadesi meselesi üzerinde hiç durmamalarının hakkaniyetle bağdaşmadığını da anlattım. Bu konuda seslerini çıkarmayanlar, iki Yunan askerinin bırakılması gerektiğinden bahsediyorlar. Yargı kararının beklenmesi gerektiğini söyledim.
YAPICI TUTUM ÇAĞRISI: AB’nin Türkiye’ye karşı haksız eleştiri yöneltmek ve çifte standart uygulamak yerine yapıcı bir tutum sergilemesinin, hem münasebetleri iyileştireceğini, hem de işleri kolaylaştıracağını anlattım. Diyalog kanallarını açık tutmanın önemi üzerinde özellikle durduk. Bu konuda tam bir mutabakat var. AB ile ilişkilere ivme kazandırmanın, bölgesel konularda daha sık istişarenin faydalı olacağı üzerinde durduk.
KARŞILIKLI KONUŞMAK ÖNEMLİ: (Basın toplantısında iyileşme olduğunu gözledik. AB’de bir fikir, anlayış değişikliği var mı?) Tusk’un ve Juncker’in konuşmalarından bir şeyler almışsınızdır. Bir araya gelinmiş olması; karşılıklı olarak oturup meseleleri konuşmak önemliydi...
BAKALIM MEVLAM NEYLER: (Vize serbestisi konusunda takvimlendirme söz konusu mu?) Bunu artık AB Bakanımız Ömer beyler takip edecek. Bu konuda, Şubat’ta kağıt verilmiş, Nisan’da görüşmeler için teknik heyet gelecek. AB ve Dışişleri bakanlarımız takip edecek. Bakalım Mevlam neyler...
GÜÇLÜYSENİZ FARKLI OLUYOR: (Varna’daki zirve, AB üyesi kimi ülkelerin Türkiye ile müzakerelere son verilmesi gerektiğinden söz ettiği bir dönemde gerçekleşti. Toplantı olumlu geçtiğine göre, zor sürecin artık geride kaldığını söyleyebilir miyiz?) Tabii ki, ‘Her şey dört dörtlük, bütün olumsuzluklar geride kaldı’ demek, kendimizi yanıltmak olur. Ama liderler düzeyinde bir araya gelmemiz; beraberce masaya oturup samimi bir şekilde konuşmamız önemliydi. Arkadaşlarımızın bundan sonra sıkı markaj yapmaları lazım. Ama olay eninde sonunda, ülke olarak ne kadar güçlü olduğunuzla da alakalı. Güçlü iseniz gelişmeler de daha farklı oluyor. Olumlu gelişmeler, Fırat Kalkanı’nın, Zeytin Dalı’nın, şehitlerimizin, gazilerimizin bereketidir bence.
‘Doğu Akdeniz’de geri adım atmayız’
(Doğu Akdeniz’le ilgili daha önce Brüksel’de Türkiye’ye eleştiriler gelmişti. AB bu olaya nasıl bakıyor?) Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları konusundaki tavrımızdan bizim geri adım atmamız söz konusu değil. Biz, KKTC’nin haklarının yok sayılamayacağını söylüyoruz. Orada bulunacak doğalgaz ve petrolde Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu söylüyoruz. Oradaki hidrokarbon kaynaklarına, adanın hem kuzeyi hem güneyi eşit oranda ortak olmalı. Ancak Rum kesiminin derdi başka. Rum kesimi, ‘Biz hangi firmaya istersek onlara sondaj yaptırırız’ diyor. Biz de ‘Güney ve kuzey bir araya gelsinler; hangi uluslararası firmaya vereceklerse onun kararını beraber alsınlar’ diyoruz. AB’nin bu meselede tarafsız davrandığını söyleyemeyiz.
ONLAR GİBİ HAREKET ETMEYİZ: (İngiltere-Rusya arasındaki casusluk krizi büyüyor. AB’de 14 ülke Rus diplomatlar hakkında sınır dışı etme kararı aldı. Türkiye’ye bu yönde bir baskı var mı?) Konuyla alakalı olarak Dışişleri Bakanlığımız, Türkiye’nin kanaatini gerek NATO’ya gerek AB’ye iletiyor zaten. Bizim tamamen onlar gibi hareket etmemiz söz konusu değil. Bir iddiaya istinaden bazı ülkeler bir adım attı diye, biz de aynı adımı atalım anlayışı içinde olmayız.
'EĞER IRAK ÇIKARMAZSA SİNCAR'A DA GİRERİZ'
(Sincar konusunda Türkiye ne yapacak?)
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı, terörle mücadele konusundaki kararlı duruşumuzu ortaya koydu. Irak yönetimi de hassasiyetimizi biliyor. Bize haber gönderdiler. ‘Sincar’da gerekli operasyonu birkaç yoldan başlattık, yapıyoruz’ dediler. Şimdi onlarda istihbaratın başına geçen yeni bir isim var. Hakan (Fidan) Bey’in muhatabı. Gelmiş, görüşmüşler bugün (dün). Olumlu istikamette gelişmeler olduğunu belirtiyorlar. Biz de takipçisi olacağız işin. (YBŞ’liler (Şengal Savunma Birliği) ile Irak askerlerinin fotoğrafları yansıdı. YBŞ’nin sözde liderinin Sincar’ı terk etmeyecekleri beyanatları var) YBŞ vesaire bunların tümü hikaye. Biliyorsunuz, YPG-PYD’nin ardından SDG’yi çıkardılar. YBŞ de ona benzer bir şey. Biz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Artık biz hem hakka’l-yakin hem ayne’l-yakin gidiyoruz. Yani sadece beyanatlara bakmıyoruz; ne yapıldığını teyit etmeyi, gözlerimizle de görmeyi esas alıyoruz. Sincar’dan teröristler çıkarılıyor ise ne ala. Yok çıkarılmamışlar ise sınırımıza 60 km. mesafedeki Sincar’a da operasyon yaparız.
BİR GECE ANSIZIN: (Azez’deki Tel Rıfatlılar, TSK ve ÖSO’ya bir çağrı gönderdiler. Siz de Zeytin Dalı’nı tamamlayacağınızdan söz ettiniz. Yol haritanız nedir, Münbiç’e devam eder mi bu operasyon?) Bunlar önceden açıklanacak konular değildir. Hep ne diyorum ben? ‘Bir gece ansızın gelebiliriz!’. Gidecek olursak, bir gece ansızın gideriz. Bunun takvimini, yol haritasını verip düşmanı uyandırmak zaten doğru da olmaz. Biz bu tür işlerin planlarını komuta kademesi ile aramızda yapar; o doğrultuda harekete geçeriz.
UYGULAMALARA BAKMAMIZ GEREKECEK: (ABD Başkanı Trump ile birçok kez telefonda görüştünüz. Anladığımız kadarıyla liderler düzeyinde belirli bir irade ortaya konuyor. Ancak daha sonra müttefiklikle bağdaştırılamayacak açıklamalar yapılmasına tanık oluyoruz. Benzer sorunlar yaşanmayacağı yönünde bir kanaat oluştu mu sizde?) Aslında bu süreçte Sayın Trump’ın ekibi de neredeyse tümüyle değişti. Liderler düzeyindeki iradenin sahaya yansıyıp yansımadığını görmek için uygulamalara bakmamız gerekecek.
'BOZKURT İŞARETİ İRADEMİZ DIŞINDA AMA GÜZEL OLDU'
(Mersin’de yaptığınız bozkurt işareti ile ilgili olarak Bahçeli ile konuştunuz mu hiç?) Rabiayı sayarken, spontane biçimde olmuş o işaret. Hatta ben farkında bile değildim, konuşma bittikten sonra arkadaşlar söylediler. İrademizin dışında oldu ama güzel de oldu.
GÜNEYDOĞU’DA OYUMUZ TIRMANACAK: (Diyarbakır ve Mardin’e gittiniz. ‘Cumhur ittifakı’ Kürt seçmeni olumsuz etkiler mi sizce?) Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Güneydoğu’da olumsuz bir hava konusu değil. Bizim orada zaten belli bir oy rezervimiz var. ‘Cumhur ittifakı’, iddiaların tam aksine, oralardaki MHP’li kardeşlerimizin bizlerle dayanışma ruhunu teşvik ediyor. Zira geçmişteki durum farklıydı ama bugünkü durum çok daha farklı. Ben inanıyorum ki ‘cumhur ittifakı’ ile birlikte Güneydoğu’daki oy potansiyelimiz çok daha farklı gelişecek. Bunu speküle etmeye çalışanlar yok mu? Var. Niye? Kıskanıyorlar çünkü. Oy rezervimiz ‘cumhur ittifakı’ sayesinde kesinlikle tırmanmaya devam edecek. Tırmanacak. Bunun bizlere getireceği bir başka artı değer ise yerel seçimlerde görülecek. Yerel seçimde de inşallah biz bunun neticesini çok farklı şekilde alacağız diye düşünüyorum. Mesela o gün Diyarbakır’da salon dışındaki resmi rakam, 80 bin kişi! Salonun içinde de yaklaşık 7 bin kişi vardı. Coşku heyecan, çok çok farklıydı. Sur’a geçtik, orada da resmi rakama göre 20 bin kişi vardı. Ben oralarda durumun daha da iyi olacağını düşünüyorum. Bölgenin bizi sahiplenişi çok farklı. Hele hele Kırklar Dağı var; PKK’lı müteahhitler oradaki binaları kendileri için yapmışlar. O binaların hepsi yıkıldı. Bu tür gelişmeler halkın özgüvenini daha da artırdı. ‘Demek ki devlet bizim yanımızda’ diyorlar şimdi.
GÖNÜLLÜLER DAYANIŞMASI OLUR: (‘Cumhur ittifakı’ yerel seçimlerde nasıl olacak?) Bahçeli’nin ‘Yerel seçimde ittifak olmaz’ diye bir açıklaması olmuştu. Yerel seçimde ancak bir gönüllüler dayanışması olabilir. Onu da şimdi dillendirmemiz doğru olmaz, ancak seçime doğru konuşuruz. Uzun ince bir yoldayız. Asıl olan bizim için malum Kasım seçimidir. Kasım seçimine giderken de bizim dayanışma ruhumuzu zedelememek lazım. (‘Sandıkları patlatacağız’ dediniz. MHP’liler de yüzde 60’ın üstü diye bir rakam telaffuz ediyorlar. Siz bir rakam verebilir misiniz?) Rakam vermeyeyim ama, MHP’li arkadaşların dedikleri rakamlar aslında kamuoyu araştırmalarında da geçiyor, benzer rakamlar var. Benzer rakamlardan hareketle bizim inşallah o oranları yakalamamız şart diye düşünüyorum."
ulusal.com.tr