Küresel işgale karşı yerel direniş!

Muğla'nın Fethiye ilçesinde düzenlenen Yerel Tohum Takası Şenliği'nde Türk tarımının getirildiği durum gözler önüne serildi.

Küresel işgale karşı yerel direniş!

Babaanneninizin tohumlarını satmaya kalkarsanız 10 bin lira cezayı göze alın...

Cumhuriyet Kadınları Derneği Fethiye Şubesi'nin öncülüğünde düzenlenen şenlikte konuşan Prof. Dr. Tayfun Özkaya, yerel tohumların satışının yasal olarak yasaklandığını, satış yapan üreticilere ise 10 bin liraya varan oranlarda para cezası uygulanacağını dile getirdi. Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ise emperyalizme karşı çıkmanın yolunun yerel tohumları korumaktan geçtiğini söyledi.

FETHİYE'DEKİ YEREL TOHUM SEFERBERLİĞİ ŞENLİĞE DÖNÜŞTÜ

Fethiye Beşkaza Meydanı'nda düzenlenen şenliğe, proje kapsamında sürdürülen yerel tohumlarla üretim yapılan köylerden çok sayıda çiftçi ile İzmir, Denizli, Antalya Gazipaşa ve civar ilçelerden gelen çok sayıda üretici ve yerel tohum gönüllüsü katıldı. Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçi, CKD Genel Başkanı Avukat Şenal Sarıhan ve CKD Fethiye Şube Başkanı Dr. Nalan Ünal'ın birer konuşma yaptığı şenliğin açılışının ardından panele geçildi.

TORBALI'DA YAKILAN BAĞIMSIZLIK ATEŞİ ÜLKEYE YAYILDI

Panelde konuşan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, yerel tohumların satışının yasaklanmasının ardından tohum takası etkinliklerinin üç yıl önce İzmir'in Torbalı ilçesinde başladığını belirterek, bu girişimin ardından ülkenin pek çok yerinde benzeri etkinliklerin sürdüğünü dile getirdi. Türk tarımının yaşadığı sürecin dünyadan bağımsız olmadığını dile getiren Kaymakçı, 1980'li yıllara kadar reel sosyalist ülkelerin baskısı ve buna bağlı radikal köylü hareketlerini önleme amacıyla dünya genelindeki sömürgeci anlayışın köylülülüğü koruma eğiliminde olduğunu ancak 1980'lerin sonuna doğru sosyalist ülkelerde yaşanan çözülmenin ardından köylülüğün tek kutuplu sistemin etkisine girdiğine işaret etti.

İHRACAT ÖVÜLÜYOR AMA İTHALATI SÖYLEYEN YOK

Bu süreçte çevre ülkelerin tarımsal üretimde kendi kendine yeten bir çizgide olduğunu söyleyen Kaymakçı, ABD ve Avrupa'daki merkez ülkelerinin üretim stoklarını eritebilmek için Türkiye gibi ülkelerdeki tarımın çökertilmesi için çalışıldığını öne sürdü. Türk tarımında 2012 yılında ihracat patlaması olduğu yönündeki beyanları anımsatan Kaymakçı, aynı yıl gerçekleşen 70 milyar Dolar düzeyindeki ithalat patlamasının 16 milyar Dolarlık kısmının tarım ürünlerinden oluştuğunu ancak bundan kimsenin söz etmediğini söyledi.

2012'DE TÜRKİYE'DE 3 MİLYON HEKTAR ARAZİ EKİLMEDİ

Uygulanan politikalarla Türkiye'de köylülüğün erime sürecine girdiğinin altını çizen Kaymakçı, 2012 yılı rakamlarına göre Türkiye'de 3 milyon hektar tarım arazisinin ekilmediğini belirterek, toplam 25 milyon hektar düzeyindeki ekilebilir tarım arazilerine oranlandığında bunun oldukça büyük bir rakam olduğunu dile getirdi. Türk köylüsünün gelir elde edemediği için topraklarını ekmediğini kaydeden Kaymakçı, "bu süreç dünyada da böyle. Dünya nüfusunun yarısının kırda yaşıyor olması, kırların boşalmasıyla kentlere gelecek insanların sanayi ya da hizmet sektöründe iş bulup bulamayacağı da tartışma konusu. Kentlere gelecek insanlar iş ve aş bulamayacaklar. Bu insanlar kentlerin en yoksul kesimlerini oluşturarak çok ucuz oy deposu olacaklardır. Yaşamakta olduğumuz süreç bunu gösteriyor" dedi.

EMPERYALİZME KARŞI ÇIKMADAN YEREL TOHUMLAR KORUNAMAZ

Dünya ölçeğinde yaklaşık 30 milyon büyük ölçekli çiftlikte endüstriyel tarım yapıldığını dile getiren Kaymakçı, hibrit ve GDO'lu tohumlar ile yüksek verimli damızlık türlerle yapılan hayvancılığın kentlerde yaşayan insanlar için niteliksiz besin deposu olduğunu söyledi. Türkiye'deki ziraat fakültelerinde verilen eğitimin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini kaydeden Kaymakçı, "bir ülkenin en önemli konusu gıda egemenliğidir. Eğer gıda egemenliğinizi koruyamazsanız, her şey gidebilir. Tohum bu açıdan son derece önemli girdidir. Dünyada reel bir kapitalist sistem var. Bunun adını tam olarak koymak lazım; emperyalizme karşı çıkmaksızın yerel tohumlarımızı, hayvancılığımızı ve kendimizi koruyamayız" diye konuştu.

'YERLİ TOHUM SATAN ÇİFTÇİYE 10 BİN LİRA PARA CEZASI'

Panelin bir diğer konuşmacısı olan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya ise, Türkiye'deki tohum yasası çıkmadan önce ABD tarafından Irak'taki tohum yasasının değiştirildiğine dikkat çekerek, şunları söyledi: "Türkiye ile birlikte tarım devrimini başlatmış olan bu ülke yabancı tohumlara muhtaç kaldı. Türkiye'de de 2006 yılında bir yasa çıkardık ve bu yasayla yerel tohumların sertifikalı olmasını ve çiftçilerin bunları satmasını yasakladık. Tohum yasası, köy polülasyonu dediğimiz tohumların sertifikalı olmasını, ekilmesini bile yasaklıyor. Yasada 'yurt içinde sadece kayıt altına alınmış tohumların satışına izin verilir' deniyor. Herhangi bir çiftçinin bu sertifikasyon işlemini kendi adına yapmasına olanak yok. Dolayısıyla eğer siz sertifikasız bir ürünü sürerseniz idari ve parasal cezai yaptırımlarla karşılaşırsınız. 10 bin lira gibi büyük para cezaları geliyor bunu yapacak olan insanlara. Özetle yerel tohumları çiftçilerin satması yasaklanmış bulunuyor. Köy popülasyonları ticarete konu bile edilemez. Şirketler bile bunlar için sertifika alamazlar. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Ancak suya atılarak yavaş yavaş haşlanan kurbağa misali uygulamayı biraz yavaştan alıyorlar. Buna rağmen İzmir'in ilçelerindeki çiftçilere artık satış yaptırmıyorlar."

'HİBRİT TOHUMLAR HASTALIKLARA DAVETİYE ÇIKARIYOR'

Üretici ve tüketiciler açısından hibrit çeşitlerle üretilmiş besinleri tüketmenin açık bir şekilde kanser ve bir çok hastalığa davetiye çıkardığını öne süren Özkaya, "köylerde bunu görüyoruz. İlaç kullanan köylüler sapır sapır dökülüyor hastalıklardan. Ne yazık ki bütün bir sistem endüstriyel tarım dediğimiz, tarım ilaçlı, kimyasal gübreli üretimi teşfik ediyor. Tarım Bakanlığı bile siz şirket tohumları kullanırsanız size para veriyor. Destek oraya gidiyor. Market sistemleri sürekli olarak endüstriyel tarımı teşfik ediyor. Burada bir yol çizmemiz gerekiyor. Bütün çiftçiler yerel tohumları hiç olmazsa birinci aşamada kendileri için yetiştirmeleri gerekiyor. Öyle çiftçiler görüyoruz ki artık köylere manav geliyor. Zehirli domatesleri biberleri köylülere satıyorlar. Ve köylüler bunu alıyorlar. Bu aptallıktan başka bir şey değil. Hiç olmazsa kendin için, kendini korumak için yerel tohumdan üretim yapın. Bunu yaparsak yerel tohumların kaybolmasını önlemiş oluyoruz. Tohum takası şenlikleri bu açıdan çok önemli" diye konuştu.

KÖY-KOOP BAŞKANI YILDIZ: 'TARIMA AYRILAN PAY YÜZDE 0.5'

Panelde konuşan Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız da Türk tarımında ithalata daha çok önem verildiği günlerin yaşandığının altını çizerek, tarım kanununda gayrisafi milli hasılanın yüzde birinin tarım ve hayvancılığa ayrılmasını düzenleyen hükümlerin bulunduğunu ancak bugüne kadar bu oranın hiç bir zaman görülmediğini dile getirdi. Bugünkü uygulamada ise bu oranın yüzde 0.5 olduğunu dile getiren Yıldız, Türkiye'de boş bırakılan tarım arazileri yüzünden geçtiğimiz yıl saman fiyatlarının 1 liranın üzerine çıktığını söyledi. Tohum şenliğinin önemli bir sosyal paylaşım projesi olduğuna değinen Yıldız, üretici ve tüketicilerin bu çerçevede bilinçlendirilmesinin önemine vurgu yaptı.

YEREL TOHUMA BÜYÜK İLGİ

Şenliğin ikinci gününde ise proje kapsamında yerel tohumlarla üretim yapılan köylerden gelen çiftçiler tohum takası gerçekleştirirken, yöresel ürünlerin satıldığı standlar açıldı. Fethiye Bandosu'nun konseriyle süren şenlik, halk oyunu gösterileri ve keşkek ikramıyla sona ererken, yöre halkının şenliğe yoğun ilgi ve katılım göstermesi organizasyonda emeği geçenleri sevindirdi.

YUSUF YAVUZ

ulusalkanal.com.tr