Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu: Hatay üzerinde büyük senaryolar var!

Türkiye’nin Libya anlaşmasıyla büyük bir iş yaptığını söyleyen Feyzioğlu, darbe girişiminden terör koridoruna pek çok saldırının püskürtüldüğüne dikkat çekti. Feyzioğlu, Kıbrıs ile Hatay’ın önemini anlattı.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu: Hatay üzerinde büyük senaryolar var!

OLCAY KABAKTEPE/ AYDINLIK

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmayı değerlendirirken 15 Temmuz darbe girişimi, Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen terör koridoru ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin bağlantısına dikkat çekti. Feyzioğlu, günümüz koşullarında donanmanın ve deniz gücünün önemine de değindi. Türkiye’nin terör koridoruna yaptığı müdahaleyi hatırlatan Feyzioğlu, Hatay üzerinde çok büyük bir senaryoyla karşı karşıya olduğumuzu belirtti ve şöyle dedi:

“Emperyal güçlerin talimatıyla PKK Amanos Dağlarında sürekli olarak silahlı saldırı yapıyor. Hatta 15 Temmuz öncesinde Amanos Dağlarında silah gücünü artırdı. Çünkü 15 Temmuz’da Türkiye iç savaşa sürüklense ilk hedef Hatay olacaktı.”

‘DENİZ ÜLKEMİZİN SINIRLARINI BELİRLİYORUZ’

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, değerlendirmesine Libya ile yaptığımız anlaşmayla başladı: “Bu anlaşmayla Türkiye Akdeniz’in Libya’yı ilgilendiren kısımlarında deniz ülkesinin sınırlarını belirledi. Büyük bir iş yaptık. Türkiye muazzam bir bölge elde etti.”

Emperyalist ülkelerin terör koridoruyla Irak’ın Kuzeyindeki petrolü Doğu Akdeniz’e çıkarmak istediklerini belirten Feyzioğlu, Türkiye’nin yaptığı harekat ile buna engel olduğunu söyledi. Metin Feyzioğlu, günümüz koşullarında donanmanın ve deniz gücünün önemini anlattı, FETÖ’nün ilk olarak donanmaya saldırdığını, Özden Örnek’in de örgütün hedefindeki en önemli isimlerden birisi olduğunu hatırlattı. Bir ülkenin bölge gücü olmak istiyorsa donanmaya ihtiyacı olduğunu kaydeden Feyzioğlu, Türkiye’nin bölge gücü olmasının engellenmek istendiğini belirtti.

‘DOĞU AKDENİZ’İN DOĞALGAZ YATAKLARI’

Doğu Akdeniz’in stratejik konumunda dikkat çeken Feyzioğlu, şöyle sürdürdü: “Bu bölge doğalgaz yatakları açısından çok zengin. Dünyanın hidrokarbon enerji trafiği bu bölgede yoğun. Kıbrıs Adasının da önemi inanılmaz durumda. Son 20 yıldır Ortadoğu’nun haritası yeniden çiziliyor. Önce Irak bölündü. Arap Baharı estirildi. Mısır’da iç savaş çıkarıldı. Libya paramparça edildi. Çünkü Libya muazzam petrol ve doğalgaza sahip. Cezayir iç savaşa sürüklendi. En son Suriye’de iç savaş çıkarıldı. Güney sınırımızda emperyalist güçler sözde PKK devleti kurmaya soyundular.”

‘PKK’NIN AMANOS’A YIĞINAK YAPMASININ SEBEBİ’

Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen terör koridoru ise emperyalist ülkeler tarafından, Irak’ın Kuzeyindeki petrolü denize rahat ulaştırabilmek için kurulmak isteniyordu. Feyzioğlu, bu noktada Hatay’ın konumuna işaret etti: “Suriye’nin Türkiye sınırı boyunca uzanan koridorun karşısına duvar gibi Hatay çıkıyor. Bu parçayı koparmak istiyorlar. Türkiye’nin müdahale ettiği alan da bu koridor. Hatay’ın stratejik önemi çok yüksek. Emperyal güçlerin talimatıyla PKK Amanos Dağları’nda sürekli olarak silahlı saldırı yapıyor. Hatta 15 Temmuz öncesinde Amanos Dağları’nda silah gücünü artırdı. Çünkü 15 Temmuz’da Türkiye iç savaşa sürüklense ilk hedef Hatay olacaktı. Hatay, Mustafa Kemal’in keşfettiği bir öneme sahip. Mustafa Kemal, Hatay’a sahip olacak Türkiye’nin, Akdeniz’de söz sahibi olacağını gördü. Bir bölge gücü olabilmek için Türkiye’nin Hatay ve İskenderun Körfezi’ne ihtiyacı var. Hatay üzerinde çok büyük bir senaryo var.”

‘TERÖR KORİDORU KIBRIS VE DOĞU AKDENİZ’

“Kıbrıs Adası ve Kıbrıs’ın Kuzeyine ve Karpaz’a kim hakimse, dünyanın petrol, doğalgaz taşımacılığı ve yatakları açısından fevkalade önemli bölgesine hakim olur” diyen Feyzioğlu, şöyle konuştu: “Mesele bir bütündür. Terör koridoru, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz birlikte ele alınmak zorundadır. Güney Kıbrıs, doğal gaz yataklarında İsrail, Mısır, Yunanistan ve İngiltere ile çalışıyor. Güney Kıbrıs’ın ulaştığı doğalgaz miktarı ve kalitesi arzu edilen oran ve nicelikte değil. Libya ile yaptığımız yeni anlaşmada Türkiye’nin olduğu kesinleşen Doğu Akdeniz’de belirlenen deniz yatağındaki potansiyel çok daha fazla. Zaten öfkenin sebebi bu.”

‘BÜYÜK BİR İŞ YAPTIK’

Türkiye’nin bölgede başladığı sondaj faaliyetinin haklılığına ve önemine dikkat çeken Feyzioğlu, şöyle sürdürdü: “Milli donanma sayesinde milli gemilerimizle yapıyoruz bu sondajı. Balyoz’da zindana atılan, askeri casuslukta yok edilmek istenen milli subaylarımızla sondajı yapıyoruz. Türkiye, Libya’nın meşru hükümeti ile bir anlaşma yaptı. O anlaşmayla Türkiye Akdeniz’in Libya’yı ilgilendiren kısımlarında deniz ülkesinin sınırlarını belirledi. Bu bölgeyi münhasır ekonomik bölge olarak belirledi. Daha sonra kıyamet koptu. Türkiye ilk kez Libya ile denizden komşu oldu. Çok önce yapmamız gerekiyordu bu anlaşmayı ancak çok zor bir çalışmanın sonucuydu bu. Büyük bir iş yaptık. Dışişleri Bakanlığımız doğru bir zamanlamayla bunu yaptı. Libya’da özellikle ABD’nin desteklediği isyancılarla, BM’nin meşru kabul ettiği hükümet arasında bir iç savaş yaşanıyor. Türkiye, Libya’nın BM tarafından tanınan meşru hükümetinin yanında yer aldı.”

‘KIBRIS’A KİM HAKİMSE DOĞU AKDENİZ’E O HÜKMEDER’

Feyzioğlu Libya ile yapılan anlaşmanın son derece önemli olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bir önemi olmasa İsrail, Yunanistan kıyameti koparmaz. İngiltere huzursuz olmaz. Mısır çok rahatsız olmaz. Mısır’ın doğalgaz yatakları bu zenginlikte değil. Türkiye muazzam bir bölge elde etti. Çok uyanık olmamız ve doğru adımlar atmamız lazım bundan sonra da. Çünkü emperyal ülkeler yeni senaryolarla karşımıza çıkabilir. Kıbrıs üzerinde kim hakimiyet sahibiyse, Doğu Akdeniz’e de o hükmeder. KKTC ile ilgili yepyeni bir stratejiye ihtiyacımız var. Türkiye’nin KKTC’yi kendi ayakları üzerinde duran, üreten bir devlete dönüştürmesi gerekir. Üretim ekonomisinin KKTC’de yerleştirilmesi gerekir. Kuzey Kıbrıs’ın, millet unsurundan ayrı şekilde ayakta kalması mümkün değil. Donanmamızı güçlü tutmamız lazım. Demokrasimizi çok güçlü tutmalıyız.”

DİĞER ÜLKELERİN DE HAKLARINI GASPETTİLER

Rum Yönetimi, bölge ülkeleriyle görüşmelerinde Kıbrıs adasını bir “ana kara’’ gibi varsayarak eşit uzaklık ilkesine göre sınırlandırma anlaşmaları yaptı. GKRY ile anlaşma yapan ülkeler “hakça sınırlandırma ilkesi” dikkate alsalardı daha fazla deniz alanı kazanabilirlerdi.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sınırlandırması konusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nden sonra ikinci anlaşmasını Libya ile imzalaması Doğu Akdeniz’de izlediği politikalar bakımından önemli bir kazanım olarak öne çıkıyor.

İstanbul’da iki ülkenin dışişleri bakanları tarafından imzalanan anlaşma, Güney Kıbrıs Rum yönetimi (GKRY) ve Yunanistan ikilisinin İsrail, Lübnan, Mısır, Ürdün gibi bölge ülkeleriyle üçlü işbirliği mekanizmaları kurma yoluyla veya “Doğu Akdeniz Gaz Forumu” gibi oluşumlarla Türkiye’yi Akdeniz’de dışlama ve yalnız bırakma politikalarına da hukuki ve siyasi açıdan güçlü bir yanıt niteliği taşıyor. Anlaşmaya karşı çıkan Yunanistan ve GKRY, anlaşmanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu iddia etti. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Mısır’a giderek mevkidaşı Samih Şükri ile görüştü. AA’ya bilgi veren Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, anlaşmanın uluslararası hukuka ve deniz hukukuna uygun olduğunu vurguladı.

HİDROKARBON KEŞFİYLE BAŞLAYAN SÜREÇ

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin dışında Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya, Yunanistan, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bulunuyor. Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarının 2000’li yılların başında keşfinden sonra Doğu Akdeniz’deki ülkeler bu konuda adım atmaya başladı ve deniz yetki alanlarını sınırlandırma konusu ön plana çıktı.

GKRY, Kıbrıs Türklerinin eşit haklarını hiçe sayarak ve Kıbrıs meselesi çözülmemiş olmasına rağmen 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan, 2010’da da İsrail ile deniz sınırı anlaşmaları yapınca Türkiye ve KKTC bu anlaşmalara şiddetle itiraz etti. İtirazın sebeplerinden biri anlaşmanın Kıbrıs Türk tarafının eşit haklarını, diğeri ise Mısır ile yapılan anlaşmanın Türkiye’nin kıta sahanlığı haklarını ihlal etmesiydi. Türkiye, bölge ülkelerini bu anlaşmaları yapmamaları konusunda uyardı ancak Mısır ve İsrail, Rumlarla yaptıkları anlaşmaları onayladı. Lübnan ise İsrail ile arasında ihtilaflı bir alan oluşunca anlaşmayı onaylamadı.

RUMLARIN İDDİALARI VE GERÇEKLER

Dışişleri yetkililerinden alınan bilgilere göre, Rum yönetimi, bölge ülkeleriyle görüşmelerinde Kıbrıs adasını bir “ana kara’’ gibi varsayarak eşit uzaklık ilkesine göre sınırlandırma anlaşmaları yaptı. Oysa kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırmasında eşit uzaklık ilkesi bir kural olarak zikredilmiyor.

Uluslararası hukuktaki ve hatta BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ndeki temel kural “hakça paylaşım” ilkesi. Bu ilkeye göre, adalara ana karalara kıyasla daha az kıta sahanlığı MEB alanı verilebiliyor. Hatta adalar tamamen çevrelenebiliyor. Bu noktada adaların büyüklüğü, cephe uzunlukları, konumu, ana karalardan ne kadar uzak oldukları gibi birçok faktör dikkate alınıyor. Uluslararası mahkeme ve hakemlik kararlarında bu faktörler ayrıntılı olarak izah ediliyor ancak GKRY’nin bölge ülkeleri ile yaptığı anlaşmalarda “hakçalık ilkesi” hiçbir şekilde dikkate alınmamış gibi gözüküyor. Bu da başta Mısır olmak üzere İsrail ve Lübnan gibi ülkelerin önemli deniz yetki alanı kaybetmesine neden oluyor. Doğu Akdeniz’de deniz sınırları konusunda şu ana kadar yapılmış 5 anlaşma bulunuyor. Bunların üçünü Rum yönetimi İsrail, Lübnan ve Mısır ile yaptı. Türkiye ve KKTC bu anlaşmalara itiraz etti ve yok saydı. Diğer ikisini ise Türkiye, KKTC ve Libya ile yapmış oldu.

HUKUK MÜCADELESİ VE DİYALOG ÇAĞRISI

Türkiye ile Libya anlaşması, bir anlamda Rum-Yunan ikilisinin Doğu Akdeniz’deki planlarını da sekteye uğratmış gözüküyor. Yunanistan, GKRY ve Mısır’ın tepkileri buna işaret ediyor.

Türkiye’nin bir taraftan da Doğu Akdeniz’de tanımadığı GKRY hariç, tüm bölge ülkeleriyle diyaloğa hazır olduğu hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hem de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından en üst düzeyde vurgulanıyor. Türkiye, diğer taraftan da sahada hem kendi haklarını hem de KKTC’nin haklarını kararlılıkla korumaya devam ediyor. Erdoğan da Çavuşoğlu da Türkiye ve KKTC’yi bölgede yok sayan hiçbir projeye izin verilmeyeceğinin altını her vesileyle çiziyor.

libya Metin Feyzioğlu hatay Türkiye Barolar Birliği