Teğmen Mehmet Ali Çelebi Aydınlık'a konuştu
Teğmen Mehmet Ali Çelebi 24 yaşındayken Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandı. 3 yılını cezaevinde geçirdi. Ardından tahliye edildi. Muvazzaf olmasına ve tutuksuz yargılanmasına rağmen dillere destan olan bir savunma yaptı. Ardından tekrar tutuklandı. Hasdal Cezaevi’nde Kezban Merey ile dünyaevine girdi. 29 yaşında tekrar serbest kaldı.
Çelebi çifti ile özgürlüğün ilk günlerinde buluştuk. Görüşmemizin başında ilginç bir olay yaşıyoruz. Çelebi’yi uzaktan görüp tanıyan bir subay masamıza geliyor. Önce kendini tanıtıyor, sonra “Biliyorsunuz, kalpler hep beraber” diyor.
Sımsıkı sarılıyor silah arkadaşına... Ardından sohbetimize başlıyoruz:
- Tertipler ve ardından Haziran Ayaklanması ile devam eden bir süreç söz konusu. Bu süreç hakkında ne söylersiniz?
Bu süreci bir doğum olarak görüyorum. Doğum sancıları gibi birçok acılar yaşanıyor. Çünkü işin içinde halk uyanışı var. Gidişat için karamsar değilim.
- Ergenekon davasında yaptığınız son savunma çok konuşuldu. Muvazzafken böyle bir savunma yaptınız. Hiç çekinceniz yok mu?
Bu dava bir savaş çeşidi. Bunu en başta gördüm. Yoksa TSK’nın bu kadar generalini herhangi bir savaşta esir almanız mümkün değil. Bu savaşta bazı yöntemler uygulamanız gerekiyor. Helikopter yok, silah yok. Tek silah bilgi. Milyonların kurtarıcı etkisine başvurduk. Tek tahliye talebim olmamıştır. Mahkemeden hiçbir zaman bir şey beklemedim. Ben orada bulunuyorsam demek ki bir sorun var. Benim savunmamın farkı şuydu; onların söylediklerinin hepsini çürütüp sonrasında manifesto tarzı savunmamı yapıyordum. İddiaların çürümesi benim aracımdı. Amacım değildi. Bedeli çok önemli değil. Bizim ettiğimiz yemin ölüm üzerine. Ondan ötesi de yok.
- Bu davalarla subayların ve komutanların kaldıkları cezaevlerini de görev alanına çevirdiğini gördük...
Çünkü bu bir görevdi bizim için. Amaç milleti aydınlatmak. Bedel ödeyerek anlatmak. O yüzden şu an benim düştüğüm durum cephede komutanları bırakmak.
- Kendinizi tutuklu olarak mı gördünüz esir mi?
Bizi esir alamazlar. Biz kendi memleketimizin hapishanesinde bile özgür olmayı beceririz. Cephedeyiz sadece. Yurtdışı görevi gibi düşünün. Orada Türk milletinin değerlerini temsil ettik. Bizi esir edemeyeceklerini de gördüler. Cephede mevziyi koruduk.
- Mevzi neresi?
Türk milletinin değerleri, bağımsızlık. Berkin ne uğruna hayatını kaybettiyse mevzi o.
- Ergenekon davasında yaşanan tahliyeleri neye bağlıyorsunuz?
Tahliyeler eninde sonunda olacaktı. Şimdi veya 6 ay-1 yıl sonra. Sadece zamanlamasını konjonktüre bağlayabilirsiniz.
Siyasi olarak içeri girerseniz, siyasi olarak çıkarsınız. Bu davalar nasıl ayakta kalabilir ki?
- Tahliyelerde halkın etkisi var mı?
Tabi ki... Siyasal dediğim de o zaten. Temel sebep Türk halkının uyanışı. Ne yaşadığımızı iyi biliyorlar. Her şeyi bir süzgeçten geçiriyorlar. Türk halkı basit bir halk değil. Bu davalar 10 sene daha sürebilirdi, farklı koşullar oluşabilirdi. Davalar erken çöktü. Bu da Türk milletinin özelliğinden kaynaklanıyor.
- Ergenekon mahkemesinin tahliyeleri engelleme girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yalan ne kadar hızlı olursa olsun doğru onu geçer. Tam o sırada doğru onu geçerken bir hamle yaptı. Alışık olduğumuz bir hareket, 7 yıldır yaşadığımız bir olay. Şaşırmadım. Millet neden şaşırdı onu da anlamadım.
- Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
Türkiye açısından kritik bir dönem. Türkiye olgunlaştı. Bu olgunluk Gezi direnişinde kendisini gösterdi. O yüzden gelecek konusunda endişem yok. Ben de o gençliğin parçasıyım. Beraber yaratacağız. Bu süreçten kesinlikle güçlenerek çıkacağız. Parolamız sürekli gelişim. Çünkü bu coğrafya bunu istiyor. Türkiye plan bozan coğrafya. Çıkıyor Atatürk bozuyor, çıkıyor bir başkası plan bozuyor. Tahliyeleri de plan bozan coğrafyaya bağlamak lazım.
‘Temel görevimiz içeridekileri çıkarmak’
- Özel yetkili mahkemeler kaldırıldı ama Balyoz davası bundan etkilenmeyecek...
Sonuç kaçınılmaz. Bu davaların çöktüğü ayan beyan ortada. Sadece bürokratik bazı işler kaldı. Hepsinin masumiyeti ortaya çıkacaktır. Balyoz ve Askeri Casusluk davaları dijital kumpaslar. Onların ispatlanması daha kolay. Bilim onlara yardım edecek.
- Bundan sonra ne yapacaksınız?
Temel görev içerdekilerin dışarı çıkması için üzerimize düşeni yapmak. Mağduriyetler sonlanana kadar görevimiz sürecek. Ailelerin yanında olacağız, cezaevlerini ziyaret edeceğiz. Askeri casusluk davasında şimdi dönüşler olacak. Biz çıktık, onlar girecek. İçimiz parçalanıyor tabi.
‘Evlilik kararımızla o zindanı kuşattık’
- Cezaevi deneyimi sizi nasıl değiştirdi?
M.A.Ç: Hepimiz olgunlaştık. Sadece halk değil, asker zihniyetinde de olgunlaşma oldu. Bizim bakışımızı da değiştirdi. İnsanlarda hayat değişikliği yaratan bilgidir. Düşünceler dünyayı değiştirir. Neden direndin diye sordunuz. Birçok filozofu okudum. Bütün bunları okuduktan sonra erdem adına hareket etmemek elde değil. 12 yıl yatarım varken Kezban’la evlenme kararı almamız farklı bir şey. İşte bunu değiştirdi cezaevi. Burada bin kişiye sorsanız 999’u bu şartlarda evlenmeyi istemez. Biz evleniriz. Hür irademizle kararımızı verdik. Yani o zindanı özgürlüğümüzle kuşatmış olduk. O bizi hapsedemedi, kararlarımızı etkileyemedi. Biz onu kuşattık. Cezaevi bana bunu kattı.
Kezban Çelebi: Dört duvar içinde zihinleri hapis olmuş çok fazla insan var. Mehmet Ali’yi 4 duvar etkilemedi. Tanıdığım en özgür adam. Bu sadece sevda değil. Ötesinde bir şey. Önce vatan sevgisi, arkasından birbirimize duyduğumuz sevgi geliyor. Bu çok özel.
M.A.Ç: Vatan sevgisi üzerinden doğan bir şey bizimkisi... Davalar Kezban’la tanışmamıza vesile oldu. Her şerde bir hayır var. Kezban zindana gelinlikle girdi. Dünyanın en özel düğünüydü.
- Şimdi ikiniz yanyana geldiniz. Daha mı güçlüsünüz?
K.Ç.: Daha güçlü olduğumuz kesin. Ama tutuklular dışarı çıkana, bu haksız süreç bitene kadar eksik kalacağız. O yumru gitmeyecek boğazımdan.
‘Berkin güçlü Türkiye’nin sembolü’
“Berkin’in kelime anlamı güçlü, sağlam demektir. Berkin güçlü Türkiye’nin sembolü oldu. Sözün bittiği yer. Berkin’in cenazesine katıldık. Vicdan ayaklanmasıydı. Biz askerler sertiz ama yüreğim parçalandı, gözlerim doldu. Mahkemedekiler gözlerime hiç bakamadı ama Berkin önümden geçerken o gözler farklı şeyler söyledi. Berkin bir sembol. Biz onun ağabeyleri, ablaları olarak bunun tekrarlanmaması için çalışacağız. Bizim ödediğimiz bedel onun yanında, Ali Tatar’ların yanında hiçbir şey değil.”
Irmak Mete
Aydınlık