Çanakkale: Cumhuriyet'in aydınlık geleceğine giden yol
Mazlum milletlerin emperyalizme karşı ilk zaferi olan Çanakkale Savaşı'nın, ulusumuzun öncülüğünde gerçekleştirilmesi büyük bir onur ve gurur kaynağıdır. Gazi Mustafa Kemal önderliğinde, bu büyük destanı yazan, zaferler kazanan, vatan savunmasında canlarını korkusuzca feda eden tüm şehitlerimizi şükranla anıyorum.
Ulus olarak kötü günlerden geçiyoruz. Kan donduran kadın cinayetleri, işçi katliamları, devlet diline hakim olan kin ve nefret söylemleri, iç savaş tehditleri, terör korkusu, neredeyse günlük yaşantımızın bir parçası haline getirilmiş durumdadır. Bilinçli bir şekilde, her geçen gün biraz daha hissizleştiriliyoruz, biraz daha duyarsızlaştırılıyoruz, biraz daha yabancılaştırılıyoruz. Ne yazık ki farkında olmadan bizler de bu durumları olağan kabul eder hale getiriliyoruz.
AKP'nin ciddi bir propaganda yeteneği geliştirdiği, herkesin malumudur. Medya organlarının ele geçirilmesi ile yaratılmış olan bu havuz, eş zamanlı yayınlar ile ciddi bir manipülasyon imkanı sunduğu gibi (Kabataş İftiraları, Dolmabahçe Yalanları vb.) sürekli işlenen yayınlar ve söylemler ile de AKP'nin dünya görüşüne hizmet eden bir toplum mühendisliğine aracılık etmektedir. 13 yıllık zaman dilimi göz önüne alındığında da bu konuda başarısız olduklarını söylemek oldukça zordur.
AKP ile ilgili değerlendirmelerde bir ölçüt olarak Hitler'in Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin kullanılması, siyasi bir argüman, ya da herhangi bir tesadüf değildir. Aksine somut bir gerçeklik ve aleni benzerlik söz konusudur. Hitler'in halk üzerindeki etkisini araştıran Frankfurt Okulu, araştırmaları sonucunda temel bir tespitte bulunmuştur: "...Bir insana yalan bile olsa bir söylemi sürekli tekrarlarsanız; o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikriymiş gibi benimsemeye başlar..." İşte AKP'nin tam olarak yapmak istediği, yapmaya çalıştığı ve de kısmen başarılı olduğu da budur.
13 yıllık bir toplum mühendisliği sonucu gelinen vaziyet, her ne kadar bizleri bugün için kaygılandırsa da gelecek için asla umutsuzluğa düşürmemelidir. AKP'nin Atatürk ve cumhuriyet karşıtlığı üzerinden geliştirdiği söylemler, yaygın ve kabul edilen kanaatler gibi gösterilse de; AKP hedeflediği ölçüde bir başarı elde edebilmiş değildir. Yani Atatürkçü ve Cumhuriyetçi kesimler, AKP'nin istediği ölçüde sindirilememiştir. (Ergenekon, Balyoz, Oda TV vb.) Ayrıca bu karşıt politikaların sonucu olarak da keskinleşen ve de giderek büyüyen bir Cumhuriyetçi damar gerçeği bulunmaktadır. Bülent Arınç'ın bahsettiği "%50 bize nefretle bakıyor" itirafı da; bu tespitin yersiz olmadığını açık bir şekilde göstermektedir.
Dün gerçekleştirilen Çanakkale'nin 100.yıl kutlamaları da aslında, bu ölçekte değerlendirilmelidir. Atatürk'ün adını anmadan gerçekleştirilen törenler, bizleri umutsuzluğa sürüklememelidir. Çanakkale savaşlarını hurafelerle açıklamaya kalkan, bu zaferin önemini azaltmaya çalışan, emperyalizmin yenemediği Türk askerini ve Gazi Mustafa Kemal'i görmezden gelen karanlık bir zihniyetin; Çanakkale'yi anlamasını, önemsemesini beklemek kendimiz ile, aklımız ile, vicdanımız ile alay etmektir.
Çanakkale'de bizler gördük, karamsarlığa hiç gerek olmadığını artık biliyoruz. Bugün geleceğe de, dünden çok daha umutlu, çok daha inançlı bakıyoruz. Tüm yasaklamalara rağmen "57.Alay Onurumuzdur, 15'liler Vatan Savunmasında" sloganları atarak, 57.Alayın yolundan Conkbayırı'na ulaşan binlerce TGB'li ve TLB'li yürekli genci görüp de umutsuzluğa düşmek kimsenin ne hakkıdır, ne de haddidir.
İşin özü; bugün görmemiz gerekenler, havuz medyasının sundukları değildir. AKP'nin kara propagandasına alet olmak da, bizlerin yapacağı iş hiç değildir. Önemli olan gösterilmek istenmeyen gerçekleri gösterebilmektir. Bu gerçekleri bilerek, görerek yol yürüyebilmektir. Bu yol, Cumhuriyet'in aydınlık geleceğine giden yoldur ve bu yolu açanlar da işte bu devrimci gençlerdir.
Barış Tınay
ulusalkanal.com.tr