Sosyalistler ve milli birlik

Samir Amin’in Mısır’da Sosyalizm adlı eserinde incelenen belgeler, bugün ülkemizde süren, AKP’deki değişim, Milli Birlik ve antiemperyalizm tartışmalarına ışık tutuyor

Sosyalistler ve milli birlik

Mısır’ın dünyaya hediye ettiği önemli Marksist düşünürlerden Samir Amin’in Mısır’da Sosyalizm adlı derleme yazılardan oluşan eserinde,belgeler üzerinden, 1954-1957 arasında Mısırlı sosyalist çevreler ve Cemal Abdül Nasır iktidarı arasındaki ilişki inceleniyor.

Kitapta sunulan Mısır Komünist Partisi(MKP)’ne ait belgeler, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi, İngiltere, Fransa ve İsrail’le olan savaş ve Bandung Konferansı süreçlerini kapsıyor.

Milli Politika ve Temkinli siyaset

Söz konusu belgeler, emperyalizmle işbirliğinden antiemperyalizme doğru evirilen bir iktidara karşı milliyetçi/halkçı ve sosyalist çevrelerin nasıl tavır alması gerektiğine yönelik önemli değerlendirmeler içeriyor.

İçinden geçtiğimiz süreçte gündeme gelen Vatan Savaşı, Milli Birlik konuları ve AKP’nin emperyalizmle olan ilişkilerine yönelik olarak alınacak tavır bakımından, Amin’in sunduğu tarihsel örnekler tartışılmaya fazlası ile değer.

Ülkemizde sıkça kullanılan,“Milli Politika” ve bağımsızlık kavramlarını Amin, kitabın ilk bölümünde şöyle tanımlıyor; “Etkin bir bağımsızlık projesi geliştirebilmek, sadece uluslararası alandaki çabalara indirgenemez. Milli ve bağımsız bir politika, gerçek anlamda milli olmadığı ve halk desteği almadığı takdirde hassas ve kırılgan olmaya mahkumdur.Bu destek, halk sınıflarının “gelişimden” faydalanan kişiler olmalarını sağlayan sosyal ve ekonomik politikalar üzerinde kurulmalı.Milli demokratik ve halkçı proje mi? Ya da aldatıcı, milli kapitalizm projesi mi?

Sanırız, Amin’in sorduğu soruların Türkiye’deki somut olgulara dayanarak cevaplanması, bu kavramların, ülkemizde ne kadar içi dolu bir biçimde kullanıldığını anlamak bakımından yararlı olacaktır.

Kitapta sunulan belgelere göre, Amin’inde mensup olduğu MKP, başlangıçta, Nasır’ında içinde bulunduğu Hür Subaylar Hareketi’ne cephe alıyor ve bu hareketin “ “Mısır’da İngilizler kadar güçlü bir pozisyonda bulunmayan ve İngilizlerin yerini almaya çalışan ABD” tarafından desteklendiği tespitinde bulunuyor.

MKP bu değerlendirmesini “kriz, emperyalistlerin eski yöntemlerle çözemeyecekleri kadar derindi” dolayısı ile emperyalizm kendi eli ile “güçlü ama demagog ve popüler bir rejim gereksinimini 1952 Darbesi ile yaratmıştı” tezine dayandırıyor.

Özetlemek gerekirse, Amin’e göre, ilerleyen süreçte ABD’nin azılı düşmanı olacak Nasır’ı iktidara taşıyan sürecin başlangıcında ABD, Nasır’ın mensup olduğu hareketi destekliyor.

Nasır’ın iktidarı almasından belli bir süre sonra, AKP iktidarının ABD ile yaşadığı gerilimlerin benzerleri, Nasır ve dönemin emperyalist kuvvetleri ABD/Büyük Britanya arasında yaşanıyor.

Emperyalizm ve Siyasi gelgitler

Amin, bu dönemde, “Nasır’ın ilk antiemperyalist eylemlerini şantaj olarak” değerlendirenlerin olduğunu ve “bunları ABD’yle arkasında bulunan güçleri düşünmeye sevk etmek ve bazı ödünler karşılığında Mısır’a desteklerini yenilemeye zorlamak için” kullandığını fikrinin ortaya çıktığını ifade ediyor.

MKP belgelerinde, Hür Subayların emperyalizmle olan ilişkisi üzerine yapılan bir tespit ise günümüzde AKP ve ABD arasındaki ilişkilere örnek teşkil etmesi bakımından dikkat çekici; “Emperyalizmin zayıf düşmesi, emperyalistler tarafından göreve getirilen kliklerin eski sahiplerine karşı “itaatsizlik” etmesini bile sağlıyor. MKP’ye göre askeri klik Amerikalılar tarafından göreve getirilmiş olsa bile halk baskısı sonucu barış politikasını daha da ileriye götürebilir

Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi, MKP, Hür Subaylar’ın ABD’liler tarafından iktidara getirildiği iddiasında olsa dahi, bu kuvvetin anti emperyalist tepkiler verebileceğini ve verdiğini göz ardı etmiyor.

Fakat yine aynı MKP, emperyalizmle bazı noktalarda karşı karşıya gelen Nasır iktidarınatemkinli bir biçimde yaklaşıyor ve iktidarıemperyal kuvvetlerle bağlarını tamamen kesmeye, sosyalist ülkelerle bir araya gelmeye çağırıyor.

Başta da belirttiğimiz gibi bu durum, günümüzde, Türkiye’de millici/sosyalist/halkçı kuvvetlerin AKP’ye karşı olan ilişkilerinde tutunacağı tavır açısından da iyi bir örnek içermekte.

Pratikten örnekler vermek gerekirse;

MKP belgeleri, Nasır iktidarının, Mısırlı subayların Sovyet MIG uçaklarının kullanımında eğitilmesi için Büyük Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri pilotlarını davet etmesini eleştiriyor.

Mısır’da yaşananlar, NATO/Şanghay Beşlisi ikilemini yaşayan ve Avrasya ülkeleri ile ilişkilerini sağlamlaştırmaya çalışan ülkemizin, yarın önüne gelebilecek açmazları tasavvur etmemiz bakımından iyi bir örnek teşkil ediyor.

Bir diğer örnek ise, Nasır’ın batı ile kopuşunu simgeleyen Aswan Barajı Projesi’nin yapım aşamasında yaşanan gelgitler.

MKP belgelerinde bu süreçte, Nasır’ın SSCB’den asla bir yardım talebinde bulunmadığı, gelen yardım teklifini de, “ABD ve Dünya Bankası’nı yardıma zorlamak için bir pazarlık kozu olarak kullandığının” altı çiziliyor.

Ülkemizde yaşanan Füze Alımı İhalesi’nde, Çin’in teklifini önce kabul eden sonrasında reddeden AKP’nin tavrıda aynı şekilde değerlendirilmedi mi?

MKP belgelerinde, Nasır’ın, Sovyetler Birliği’ne yakınlaşma sürecinde, “ her fırsatta Nasır’ı sözlerini eyleme dönüştürmeye mecbur tutan SSCB’nin uyguladığı güçlü ve zeki diplomasinin” belirleyici rolünün altı çiziliyor.

Günümüzde, uçak krizinde veya Suriye politikasında AKP iktidarının Batı ile yaşadığı gelgitlere rağmen Rusya’nın sürdürdüğü, Türkiye lehine iyimser politikayla benzerlik arz etmiyor mu?

Somut eylemler ve milli seferberlik

Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi ile beraber MKP, Nasır’ın yanında konumlanmaya başlıyor fakat yine de ihtiyatlı tavır devam ediyor.

MKP, dış politikada izlenen anti-emperyalist çizgiye tam destek verse de, bu çizginin ancak halk desteği ile sürdürülebileceğinin, dolayısı ile halkın durumunu iyileştirecek sosyal reformlarla desteklenmesi gerektiği ve bu noktada sosyalistlere söz hakkı verilmesinin önemini vurguluyor.

Kanal’ın millileştirmesi sonrası, İngiliz, Fransız ve İsrail ordularının Mısır’a karşı başlattığı saldırı ise ilk adımları atılan milli birliği somutlaştıran gelişme oluyor.

MKP, vatan savaşında, sosyalist ülkelerle işbirliği yapma yolunu seçen ve bunu açıkça ilan eden Nasır’a açık bir destek verme yolunu seçiyor.

Bu süreçte dış siyasette emperyalizmin silahlı saldırılarına karşı cephede mücadele eden Nasır, içeride de halkın desteğini alan yurtsever bir birlik kuruyor.

Ekonomide, her alanda millileştirme, kalkınma ve sosyal adalet hamlesi başlatılıyor.

Nasır bu dönemde, emperyalizmin maşası rolünü oynayanSiyasal İslamcı Müslüman Kardeşler hareketi başta olmak üzere, din üzerinden siyaset yapan bütün grupların üzerine gitmeyi de ihmal etmiyor.

Samir Amin’in paylaştığı belgeler, sadece sosyalistlerin gözü ile Mısır tarihinin önemli bir dönemecini anlamak bakımından değilfakat aynı zamanda emperyalizmin farklı kanatları ile iyi ilişkiler yolu ile iktidarı almış “popülist” bir iktidarın nasıl emperyalizmin düşmanı haline geldiğini incelemek bakımından da önem arz ediyor.

Samir Amin’in bu değerli çalışması, emperyalizmle kora kor bir mücadeleye giren ülkemizde, AKP iktidarının emperyalizmle olan ilişkilerindeki gelgitleri anlamak ve sosyalistlerin izleyeceği yolu aydınlatması bakımından okunmaya ve tartışılmaya fazlası ile değer.

Onur Sinan Güzaltan

ulusalkanal.com.tr