Mehmet Ulusoy yazdı: Emperyalizme ve etnik bölücülüğe ayarlı ‘sol’
Solculuk bisiklet sürmeye benzer. Dengede kalmak için pedalı devamlı çevirmek zorunluluğu, devrimciliği sürdürmenin koşuludur. “Yeter pedal çevirdiğim, geçmişte çok çevirdim, biraz dinlenmeye hakkım var” dediğiniz an devrilirsiniz ve devrimciliğinizi yitirirsiniz. Ya ayaklar altında kalır ezilir, paspas olursunuz ya da birisi alır sizi karşıdevrimci amaçlar için kullanır, maskara olursunuz. Başka bir deyişle, sosyalistlik, devrimcilik, hiç kimseye kutsallık, dokunulmazlık payesi vermez. Hiç kimse için devrimcilik, üstüne keyifle yatacağı, ömür boyu bol bol harcayacağı bir ata mirası değildir. Bu kapıdan ne büyük sosyalistler geldi geçti; Kautsky’ler, Plehanov’lar, Martovlar vb...
Her şeyin, bütün ulusal-uluslararası ve sınıfsal stratejilerin, dengelerin değiştiği günümüzde, yeni dönemin yeni olgularını derinlemesine analiz etmeden, 30-40 yıl öncenin ölçütleri ve bilinciyle siyaset yapmaya kalkmak, Yedi Uyumuşlar’ın (Ashabı Kehf’in) yüzyıllar sonra uyanıp da günü geçmiş, antika paralarla piyasaya çıkmalarına benzer.
İHANETİN PRİM YAPTIĞI BİR ÇAĞ
ABD-AB, bölgemizde ve ülkemizde etnik milliyetçilikleri, mezhepleri, tarikatları sahte “özgürlük” ve “demokrasi” masallarıyla kullanarak, ulusal devletleri/ulusları, -böylece bütün aydınlanma ve çağdaşlaşma kazanımlarını- ortadan kaldırmak için her türlü, ahlaksızca ve insanlık dışı yola-yönteme başvurmaktadır. Bu günümüzün ve ülkemizin en önemli gerçeğidir.
Bu büyük gerçeklik; kölelik ya da özgürlük, kahramanlık ya da ihanet, başı dik onurlu aydın ya da güçlüye-hayduda yaltaklanan dönek “aydın” tercihlerinden birini toplumuza dayatmıştır. Bu tercih, bu yol ayrımı, Türkiye aydınının bugününü, geleceğini, bütün yaşamının anlamını belirleyecek ölçüde önemlidir. Durum böyle iken, sosyalizm, barış, demokrasi adına gaflet, aymazlık ve şaşkınlık içinde HDP/PKK’yı destekleyen, “Biji Obama”cı kimi “68’liler”imize ne demeli? Sadece gününü kurtarmayı düşünen, onursuzca bir rahatlık için sarı öküzü düşmana teslim eden yarım aydın basiretsizliği ve çapsızlığı, ne yazık ki devrimci/sosyalist düşünce dünyamızda elini kolonu sallayarak dolaşmaya devam ediyor.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, şaşmamak, kahrolmamak ne mümkün; döneklik ve hainlik büyük prim yapıyor. Etkili bir reklam ve “kimlik” unsuru. Böyle bir zilleti yaşamaktansa isyan etmek ve gerekirse aç kalmak daha onurlu davranış değil mi?
BORATAV’IN ÇÖZÜM YOLU
Önce, Prof. Dr. Korkut Boratav, CHP-HDP ittifakının teorisini yaptı... Böylece devrimciliği terk etmeyi, dönekliği ve Sevrci ihaneti onurlandıran bir tavrın yolunu açtı. Bugüne kadar sosyalizm, sınıfsal analiz ve siyasetler konusunda tutarlı bir tavır sergileyen Boratav Hoca’nın, Y-CHP ve HDP yönetimini “sol” olarak göstermesi kuşkusuz ciddi bir tutarsızlık içeriyor. Ardından, ruhunu ihaleye çıkarmış ya da devrimci ideallerine, inancını yitirip dönekleşmiş bir grup “68’li”nin HDP’ye destek açıklaması geldi. Bu, Batı merkezli bir biat/devşirme operasyonunun uygulamaya konduğunu gösteriyor.
Operasyonun basındaki boyutunu ise, Cumhuriyet ve Yurt gazetelerinde yurtseverlerin tasfiyesi oluşturuyordu. Her iki gazete de, çok tipik bir biçimde, yurtseverlikten ve ulusal bağımsızlıkçılıktan arındırılmış, sahte demokrat ve “insan hakları”cı, Soroscu, Sevrci ve doğal olarak PKK/HDP yandaşı bir kesimin gazetesine dönüştürüldü. Birkaç köşe yazarı dışında, bütün haber ve yorumlar, HDP/PKK’nın solculuğuna ve başarısına endekslenmiş durumda.
Boratav’ın 2 Şubat 2015 tarihli Hürriyet’te verdiği röportajda “Çözüm yolu” olarak önerdiği şey, bütün bilimsellik ve sosyalistlik itibarını nerdeyse çöpe atacak nitelikte: “HDP’nin damarlarının bir sol geçmişi var. En güçlü oldukları coğrafya Türkiye’nin değer sistemleri olarak en tutucu bölgesidir. Bu coğrafyadaki en laik kadroları Meclis’e taşıdılar. İstedikleri zaman rahatlıkla SYRIZA ile benzerlik kurulacak söylem onların. Şeyh Said’i milli bir kahraman olarak bu söylemle uzlaşmaz. (...) Sosyalistler, CHP ve HDP’nin seçimlerde bir muhalefet cephesi kurması lazım. Çözüm yolu budur...”
Bunlar, nereden bakılırsa bakılsın, sözde “sol” bir hurafenin tekrarı niteliğindedir. Çünkü, Türkiye’deki bütün siyasetlerin omurgasını oluşturması gereken ulusun birliği ve vatanın bağımsızlığı ilkesi yoktur. Emperyalizme ve etnik bölücülüğe ayarlanmış düşüncelerdir. Boratav ve benzer düşüncedeki sosyalistler, 19. yüzyıldan kalma Batı merkezli modellere, şablonlara takılıp kaldıkça; tüm bu sözde “sosyalist” söylemler, emperyalizmin Ezilen ve Gelişen dünyaya karşı kullandığı bir malzeme olmaktan kurtulamaz. Çünkü, karşımızda, her türlü antiemperyalist ulusalcı/milliyetçi eylemi “şöven milliyetçilik” “ırkçılık”, faşistlik, “Batı düşmanlığı” olarak suçlayan bir Batı var.
Aslında PKK/HDP’yi destekleyen bütün söylemler, emekçi sınıflara ve devrime inancını yitirmiş, ama şimdilik aydın piyasasındaki rantını korumaya oynayan, kolonlanmış aydın modelinin içeriksiz, anlamsız, sahte “sol” ezberlerdir. Çünkü, bugünün dünya ve Türkiye’sinde ABD merkezli küreselleşmeye cepheden stratejik bir karşı çıkış içinde olmayan hiçbir siyaset ve stratejinin ilericilik, devrimcilik yapma şansı yoktur, olamaz.
Boratav Hoca, hala “Soğuk Savaş”ın stratejik dengesine dayanan 1990 öncesinin sol-sağ, ilerici-gerici saflaşmasının kalıplarına göre bugünü açıklamaya çalışıyor. Oysa, 90’lardan bu yana, sol da sağ da, ulusal bağımsızlığı/egemenliği ve bütünlüğü savunup savunmama, ya da milli-gayri milli ekseninde kendi içlerinde bölündü ve saflaşma yeniden oluştu. Bütün sol ve sağ partilerin, örgütlerin, antiemperyalist/milli ve Sevrci- Mandacı-ABD’nin piyonu/gayrimilli ekseninde bölündüğü tekrar tekrar yazıldı. Solda bu bölünmenin gayrimilli tarafını, (Y-CHP’de) Soroscu Kılıçdaroğlu yönetimi ile PKK/HDP ve kuyrukçusu sahte sol örgütler oluşturuyor.
YIĞINAKTAKİ BÜYÜK HATA
Yukarıdaki açıklamada Boratav, HDP’nin SYRIZA ile “benzerlik kuracak” bir “söylem”e sahip olduğunu ima ediyor. Oysa, çağımızda bütün siyasi güçlerin programını belirleyen iki temel noktada PKK/HDP ve SYRİZA tamamen farklı ve karşıt konumdadır. 1) SYRZA, AB ve ABD’ye karşı, sosyalistlerin ulusalcı güçlerle ittifakına dayanıyor, HDP ise, AB ve ABD’nin kuklası durumundadır. 2) Birincinin doğal bir sonucu olarak, SYRİZA, emperyalizm ve içerideki işbirlikçilerine karşı, etnik ve cemaatsal özgürlükçülüğe değil, sınıfsal-ekonomik temelde bir birliğe ve mücadeleye dayanarak iktidar olmuştur; HDP ve yandaşları ise, sınıfsal birliği dinamitleyen, işçi ve emekçi sınıflara ihanet eden etnik ve cemaatsal/tarikatsal “özgürlüğe” dayanarak güç toplamaktadırlar. Dolayısıyla, PKK/HDP ile SYRİZA arasında esasta, yani ideolojide, stratejide ve temel siyasetlerde hiçbir ortak yan yoktur. Bunu bütün analistler vurguladığı halde, Boratav’ın, böyle bir benzerlik kurmaya çalışması, siyasi tavrını gerekçelendirmede acizliğini, çıkmazını gösteriyor.
Diğer bir tutarsızlık örneği de, HDP’nin Doğu’da laik kadroları Meclis’e taşımasını, onun “sol”culuğunun önemli bir göstergesi olarak sunmasıdır. Bunu yaparken, bir dengeleme unsuru olarak “Şeyh Said’i milli bir kahraman olarak kullanmak bu söylemle uzlaşmaz” eleştirisini de ekleyivermiş. Oysa, ne Şeyh Said’i milli kahraman ilan etmek basit bir olaydır, ne de bunu ve bölgedeki feodal ilişkileri, şeyhleri, ağaları, tarikatları savunan HDP’nin Meclis’e taşıdığı kadrolar laik kadrolardır. Anlaşıldığı kadarıyla Boratav, yığınaktaki büyük ideolojik hatası nedeniyle, PKK’nın emperyalizmin piyonu olduğunu görmek istemediği gibi ortaçağ güçleriyle de tam bir bütünlük içinde olduğunu görmek istememektedir.
Mehmet Ulusoy
Aydınlık