Tahran-Moskova hattının Suriye için çözüm planında ne var?

Tahran-Moskova hattının Suriye için çözüm planında ne var?

Suriye’de kalıcı bir çözüme ulaşmak için Tahran-Moskova hattı hareketli bir dönem yaşıyor. Suriyeli yetkililer bu çözüm planı çerçevesinde Rusya, İran, Suudi Arabistan ve Katar’da gerçekleşen toplantılarda Suriye muhalefeti ile biraraya geliyor. İran ve Batı arasında gerçekleşen Nükleer anlaşma sonrası hereketlenen süreçte Türkiye’nin yeri tartışılırken, Ağustos ayında zirveye ulaşan trafik İran’dan nasıl yorumlanıyor?

Kadrolarını İran ve Rusya ilişkilerinde etkin diplomatların oluşturduğu, İran Avrasya Çalışmaları Enstitüsü’nin yayın organı IRAS’ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmad VAKSHSİTEH, bölgedeki son gelişmelere ilişkin Ulusal Kanal’ın sorularını yanıtladı.

Suriye’de çözüme ilişkin Moskova ve Tahran’da trafik yoğunlaştı. Uluslarası basın yayın organlarında Rusya ve İran’ın, Esat’lı yada Esat’sız bir çözüme ulaşacağı yönünde haberler dikkat çekiyor, Rusya’daki gelişmeleri İran’da sıkı takip eden isimlerden birisiniz.

Tahran ve Moskova nasıl bir çözüm planını devreye sokacak?

Kesin olarak çözüm planının Esat’lı yada Esat’sız olduğunu söylenemez çünkü İran’ın sunduğu çözüm Suriye’de her kesimin temsil edildiği geniş katılımlı bir milli birlik hükümeti. Yeniden seçim yapılması konuşuluyor ancak öncelikle ateşkesin sağlanması gerekliliği söz konusu, bu ateşkes sağlandıktan sonra Milli birlik hükümeti kurulmalı ve onun sonrasında da devlet başkanlığı seçimi yapılmalı.

Buda durum doğal olarak tarafların ateşkesi kabul ettiği zaman uygulanabilir.

İran veya Rusya Suriye devlet başkanı Sayın Beşar Esad olsun yada olmasın demesinden ziyade bu karar Suriye halkının vermesi gereken bir karar olarak görmekte. Dış müdahale olmadan yapılacak bir seçimle bu kesinlikle çözüme ulaşacak bir plandır.

Suriye'nin toprak bütünlüğü çözüm planının neresinde?

Dikkatinizi çekmek isterim ki, İran hiçbir koşulda başka devletlerin bölünmesinden yana değil, ne Suriye’de ne Irakta ve ne bölgedeki başka ülkelerde bölünmeği çözüm olarak görmedi desteklemedi .

Şimdiye kadarda hiç bir yerde İran’ın Suriyenin bölünmesiyle ilgili her hangi bir konuyu dillendirdiğinide görmedik.

Suriyenin Kuzeyinde kurulacak bir Kürt devleti ile bir koridor oluşturularak ikinci İsrail’in bölgeye konuşlanması riski var ve olgular bunun Emperyal güçler tarafından da desteklendiğini gösteriyor İran’dan bakılınca bu mümkün görünüyormu?

Türkiye ve Suriyeye rağmen bu plan dahilinde İsrail gibi bir ,lkenin kurulabileceğini düşünmüyorum. Çünkü şimdi devletler istikrar peşindeler ve bölgede bir yeni devletin kurulmasına hem Suriye hem Türkiye müsade etmeyecek sessiz kalmayacaktır.

Dünyadaki herhangi bir devletin bir bölgesinin bölünmesi ve ayrılmak istemesi savaşları doğurur . Biz yaklaşık iki yıl önce bunu Ukraynada da gördük. Bölünme talepleri uluslarası düzenin teammüllerine ve hukukuna kesinlikle uygun değil.

Ben Kürtlerin Türkiye’de veya Suriye’de buna benzer bir süreç başlatabileceklerini ve iki ülkeninde onlara engel olmayacağı bir senaryo düşünmüyorum. Hatta bölge ülkeleride komşularının bölünmesine itiraz etmeyip sessiz kalmayacaktır çünkü bçlgede olası bir bölünme bütün bölgeyi etkiler.

Bölge ülkeleri ve ABD Suriye’de çözüme ilişkin kesin bir sonuca hangi çerçevede ulaşabilirler?

Dünya şimdi postmodern bir dönemde ve hiçbir şey kesin değil. Ne İran kesin olarak konuşabilir ne Amerika. Biz P5+1 müzakerelerde bile kesin konuşulamadığını gördük.

Suriye konusunda da önemli olan Suriye halkının ne dediğidir. İran hiç bir zaman Suriyede doğrudan bir müdahalede bulunmayı istemedi ve Suriye halkının ne dediğinin öncelikli olacağına inandı.

Türkiye de aynı bakışa sahip olmalı. Şimdi başlayan süreç ve İran’ın Nükleer Müzakereler sonrası bölgede başlatılan sureçte de biz bunu görüyoruz ki hiç birşey kesin değil. Türkiye’de eğer bu bakışla yani “Suriye’de çözüm sadece Suriye halkı ile olur” bakış açısı ile adım atarsa hem buhran bitecek hem de doğal olarak olumlu işbirlikleri ortaya çıkacaktır. Hem bölgedeki hem de Suriyedeki kriz ancak bu şekilde çözülebilir, tabi Suudi Arabistan’da çözüm için aynı şekilde adım atmalıdır.

Ülkeler eğer sadece yüzde yüz kendi çıkarlarını düşünecek olurlarsa ortak bir müzakere ortamı oluşmayacaktır ve sonucada varılamayacaktır. Türkiye ile ilgili ciddi ithamlar olan makaleler okuyoruz buradaki iddialar Sayın

Erdoğan’ın “Yeni Osmanlı” kurma peşinde olduğuna yönelik, biz bu iddiaları bir kenara koyarsak ve gerçekçi bir bakış açısı ile yaklaşırsak bu bu yazılıp çizilenlerin iddia dışına çıkamayacağını görürüz, çünkü bunu hem teyit edemiyoruz hemde gerçekleşmesinin elle tutulur yanı yok.

Buhrandan tek çıkış yolu Türkiye, İran ve diğer bölge ülkelerinin Suriye meselesine daha gerçekçi bakması ve önceliği Suriye halkına vermesidir, bu hem Suriye sorununu bitirir hem de bölgesel işbirliği projeleri somut olarak hayata geçirilebilir.

Peki Nükleer anlaşmanın bölgeye yansımaları nasıl olacak?

İran bölgede yaratılan krizlerin çözümü için elinden geleni yapıyor. İran ve P5+1 arasında varılan Nükleer anlaşma sonrası bölgedeki şartlar biraz değişti.

Otuz yıl aradan sonra İran Amerika ile müzakere masasına oturdu. Elbette Müzakereler ve anlaşma Nükleer konuyla ilgili ama bu belki Ruslar için bir tedirginlik ve korkuyu beraberinde getiriyor şunu rahatlıkla görüyoruz ki iyi ilişkiler içinde olduğumuz Rusya karşı tarafta Suudi Arabistan ile sıkı ilişkiler kurmaya başladı.

Sonuç olarak Batı Asya’daki krizin çözülmesi için bence olumlu ve uygun bir ortam oluşmuş durumda tabi tüm ükeler Suriye halkının kararına ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermeleri durumunda.

Son günlerde Suriye’de kurulacak geçiş hükümeti başbakanlığı için SUK’un (Suriye Ulusal Koalisyonu) eski lideri Muaz El Hatip’in adı geçiyor ve bu isim Rusya aracılığı ile Suriye hükümeti yetkilileriyle biraraya geliyor. Tahran ve Moskova’nın olası bir geçiş hükümeti liderliği için mutabık kaldığı bir isim var mı?

Muaz El Hatip ve diğer muhalif liderlerin Rusya’ya yaptıkarı ziyaretle ilgili net olan şudur, Ruslar bölgedeki müzakerelerin merkezinde olmak istiyorlar ve bu barışı sağlama çabasındalar, bunun içinde farklı guruplarla bir araya geliyorlar. Rusya Muaz El Hatip ve arkadaşları ile önce Moskova’da ardında Katar’ın başkenti Doha’da iki kez biraraya geldi. Suudi Arabistan, Amerika ve Rusya dışişleri bakanları Doha’da Suriye’de çözüm için bir araya geldiler, Suriye Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Velid Muallim İran’da bazı liderlerle bir dizi görüşme yaptı. Rusya’nın Orta Doğu Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov da Tahran’a gelerek Muallim’in yürüttüğü istişarelere katıldı.

Muaz El Hatip’in hangi makamda olacağını ve ya hangi makamı alcağını kesin olarak söylemek mümkün değil ancak bu görüşmeler çözümün doğal seyri olarak değerlendirilmeli.

Rusya’nın Suriye meselesinde çabalarını görmezden gelinmemeli, son iki ayda Suudi Arabistan yöneticilerinin Rusya ile yaptğı görüşmeler ve Moskova ve Riyad arasında gidip gelen uçuşlar gözden kaçmamalı, hatta bazı Suriyeli yetkililerinde Suudi Arabistan’a gitmesini sağladığını biliyoruz.

Barış sağlanabilmesi için farklı guruplar oturup konuşması gerekiyor. Muaz El Hatip ve diğer Suriyeli muhalif liderlerin Rusyada yaptığı temas ve müzakereleride bu çerçevede değerlendirilmeli, ama bunu unutmamamız gerekiyorki ilk önce ateşkesi sağlanmalı, Muhalif guruplar ateşkesi ve ateşkesin şartlarını kabul etmeli ve ondan sonra geçiş hükümeti ile bir referandum yapılmalı ve bu referandum hukuki normlar içerisinde yapılmalı.

Suriye’de herhangi bir gurubun yaptığı bir muzakere sonucunda bir makam alabileceği düşünülmemeli. Suriye devletinin böyle bir şeye izin vereceğinide düşünmüyorum. Ben muhaliflerle yapılan görüşmelerin içeriğinde bir mevki pazarlığı bulunmadığı kanaatindeyim.

Türkiye’nin dış politikasını belirleyen AKP hükümetinin Suriye politikasını değiştirmesi sizce bölgede hangi sonuçları doğurur?

Türkiye bölgedeki en etkili ülkelerden birisi, gerçekçi bir politika izlerse son derece olumlu etkileri olacaktır. Ama üreteceği yeni dış politika, daha önce Suriye, Irak ve Mısır konularunda izlediği politikalar ekseninde olmamalıdır, yani karşılıklı müzakere kapsamında işbirlikleri uygulanmalı ve bölgesel birlik içinde şekillenmelidir.

İran ve Türkiye iki komşu ülkedir, İran Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhan’ninde dış siyasetinde önceliği komşulardır ve bunuda her fırsatta dile getirmektedir. İran ve P5+1 arasında mutabakatı ardından ilk aradığı ülkelerden biri Türkiyedir. Nükleer müzakereler sonrası varılan müzakerelerde de gördükki Cevad Zarif’in ilk ziyaretleri yüne bölge ülkelerine oldu. Bu bakımdan bölge işbirliğine hazır ve bu fırsat değerlendirilmeli.

Yakup Aslan / İran

ulusalkanal.com.tr