Levent Temiz’den çağrı: 'Milli cephede omuz omuza'

Ergenekon davasından hakkındaki yakalama kararı geçen hafta kaldırılan eski İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz, Türkiye’ye gelmeden önce Aydınlık okurları için bir mektup kaleme aldı.

Levent Temiz’den çağrı: 'Milli cephede omuz omuza'

“Derhal ülkeme gelerek kaldığım yerden vatan savunmasına devam edeceğim” diyen Temiz, “2003 yılında Mehmet Perinçek ile ‘Mehmetçik Coni’ye kalkan olamaz’ adı altında bir miting yaptık. Miting her ne kadar üyesi olduğumuz partilerin gençlik teşkilatlarının genel merkezleri tarafından organize edilmiş olsa da hep ikimizin adı anıldı. Mitingin yankısı okyanus ötesinden dahi duyuldu. Mehmet de ben de ABD’nin Türkiye’de kurmak istediği düzenin çarkına çomak soktuğumuzdan o günden sonra iftiralar, oyunlar, davalar derken Silivri’deki tiyatroda sanık olarak bulduk kendimizi ve sonunda ikimiz de zindanlarla tanıştık” ifadelerini kullandı.

‘Milli cephede saf tutanlar dava arkadaşımdır’

Asla pişman olmadığını söyleyen Temiz, “Geçmişin kinini güderek sağ-sol diye ayrışmanın bir manası yok. Bugün Türkiye’de milli-gayri milli ayrımı var ve herkes bu ayrıma göre safını seçmek zorunda. Bugün de milli cephenin her bir fedaisiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü için omuz omuza mücadeleye devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” dedi.

‘MHP yazı vermekten imtina etti, İP yanımdaydı’

Temiz, bu yazının yayımlanmasıyla bazı eleştiriler olabileceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Aydınlık ekibi ve İşçi Partisi gerek Türkiye’deki yargılama sürecinde gerekse Bulgaristan’daki yargılamalarım devam ederken beni bir gün olsun yalnız bırakmadı. Her zaman yanımda olduklarını hissettirdiler. Mücadelemizin emperyalistlere karşı birlik içinde verilmesi gerektiğini öyle güzel gösterdiler ki üyesi olduğum partinin sadece bir milletvekilinin desteği dışında milliyetçi olduğunu iddia eden MHP, üyelik yazısı vermekten imtina ederken, milli cephenin fedaileri her türlü desteği bir tek telefonumuzla sağladılar. Genel Başkanımız Doğu Perinçek Türkiye’deki yakalama kararımın kaldırılmasının ardından bizzat telefonla arayarak beni tebrik ederken; gençliğimi verdiğim partinin yöneticilerinin bu sürecin hiçbir aşamasında yanımda olma gereği hissetmemeleri şu an bu satırları neden buradan ulaştırdığımın en açık nedenidir. Apo’yu sorgulayan, onun verdiği listelerle cezaevinde yıllarını harcayan büyük komutan Hasan Atilla Uğur’un durduğu cephede onlarla gönül birliği içinde olmaktan da gurur duyuyorum.”

‘İP hariç her partiye sızdılar’

Temiz mektubuna şöyle devam etti: “Devletin her kademesine ve İşçi Partisi hariç her siyasi partiye sızan Pensilvanya kökenli Fethullah Gülen örgütünün elemanları her gün yeni bir kaos yaratma çabasında. Bu sorunların temelinde ise yine aynı ülke ve yine aynı zihniyet: ABD ve onun emperyalist düşünce sistemi. Türkiye’nin Güneydoğusu’nda kurulacak bir Kürt devleti için olmazsa olmaz şart bu devletin kuruluş sürecinde MHP’nin ve Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu CHP’nin iktidar ya da iktidar ortağı olmasıdır. Bakmayın cemaat sözcülerinin bugünkü MHP ve CHP düşkünlüğüne, onlar ABD’den aldıkları talimatla oyunun son aşaması için gerekli taşları döşüyor. Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde bu tuzağın farkında olup sesini çıkartanlar ise Engin Alan paşamız gibi benim gibi ya sürgüne ya da zindana mahkum edilerek sürecin baltalanmaması için birileri elinden geleni yapıyor. Sakın MHP’nin iktidara gelişini istemediğim ve komplo senaryoları yazdığım düşünülmesin, aklıselim herkes bugün cemaat ile CHP ve MHP’nin arasından su sızmadığını fark edecektir.”

‘O partiler sınıfta kaldı’

Temiz, mektubunu şu sözlerle bitirdi: “Ömrünü vatan savunması için harcayan komutanlarımla, vatan sevmenin cezasını zindanlarda yıllarını harcayarak ödeyen ama bir adım dahi geri adım atmayan vatanseverlerle ve ülkücülüğün siyaset üstü olduğunun bilincinde olan ve ‘tam bağımsız Türkiye’ diyerek emperyalizme karşı duracak ülküdaşlarımla birlikte olmaktan onur duyuyorum. Vatanın bekası için şu an yaşadığımız yeni milli mücadele döneminde İşçi Partisi onurlu duruşu ve her türlü zulme rağmen mücadelesinde yılmadan gösterdiği çabayla Türkiye Cumhuriyeti’nin emperyalizme karşı mücadelesinde son kale olduğunu göstermiştir. Bütün vatanseverler de bu parti altında toplanmıştır. Kendisini ‘Milliyetçi’ olarak addeden bazı partiler ise bu mücadelede sınıfta kalmıştır. Tarih bu partileri gaflet ve delalet içine düştükleri halleriyle not edecektir.”

Aydınlık