Boğaziçi Rektörü Prof. Dr. Melih Bulu: ''Hedefim Boğaziçi'nin ilk 100'e giren ilk Türk üniversitesi olması''
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Melih Bulu, sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan ''Merhaba Bogaziçi'' başlığıyla açıklama yaptı. Bulu, ''Hedefim, 4 yıl içerisinde Boğaziçi'nin ilk 100'e giren ve orada kalabilen ilk Türk üniversitesi olmasıdır.'' dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Melih Bulu, sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan ''Merhaba Bogaziçi'' başlığıyla yaptığı açıklamada, hayatının en güzel 8 yılını geçirdiği Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanması nedeniyle herkesi sevgiyle selamladığını söyledi.
Gerek özel sektör gerek sivil toplum kuruluşlarında 30 yıllık tecrübesinin kendisini getirdiği noktada, Türkiye'nin dünyada ilk 10'da olma hedefinin, belki de en önemli bileşeninin üst seviye eğitim olduğunu yürekten hissettiğini belirten Bulu, ''O sebeple ülkemizin önde gelen üniversitelerinden Boğaziçi'ne dönüş beni her bir zerreme kadar heyecanlandırıyor. Bu kapsamda, beni bu göreve layık gören Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın YÖK Başkanımıza içtenlikle teşekkür ediyorum.'' ifadelerini kullandı.
Bulu, Boğaziçi'nde yönetim ve strateji yoğun eğitimi sonrası özel sektörde pratik yapma fırsatı bulması sonrasında farklı üniversitelerde bölüm başkanlığı, dekanlık ve rektörlük süreçlerinde tecrübe kazanmanın kendisini bugünlere hazırlayan güzel tesadüfler olduğunu aktardı.
Şu ana kadar elde ettiği tecrübe ile yaptığı analizde Boğaziçi'nin hak ettiği yere gelmesi için üzerinde çalışılması gereken başlıklardan bir kaç tanesini paylaşmak istediğini anlatan Bulu, şöyle devam etti:
"1- Dünyadaki yerimiz: Uluslararası üniversite sıralamalarında en etkin iki kuruluşu olan THE ve QS'in verilerine baktığımızda, Boğaziçi'nin artık ilk 500'ün dışına düştüğünü görüyoruz. Bunun en önemli sebeplerinin başında, gerileyen uluslararası yayın performansımız var maalesef. Benim hedefim 4 yıl içerisinde Boğaziçi'nin ilk 100'e giren ve orada kalabilen ilk Türk üniversitesi olmasıdır.
2- Sektörle iş birliği: Boğaziçi'nin kamu ve özel sektörle olan yakınlığı alan kaybetmiş ve boşluğu farklı üniversiteler doldurmuştur maalesef. Bu yarışta yeniden aktif olarak daha çok çalışmamız ve özellikle mezunlarımızın networkünü kullanarak avantaj sağlamalıyız diye düşünüyorum. Bu sayede Boğaziçi öğrencilerinin, iş ve staj bulmaları çok daha kolaylaşacak, yapılan projelerle üniversitemize ek gelir sağlanacak ve akademik araştırmalar için de gerçek problem alanları saptanacaktır.
3 - Girişimcilik: Ülkemizde, son yıllarda hızla yükselen girişimcilik ekosisteminde Boğaziçi'nin hak ettiği yerde olmadığını düşünüyorum. Sadece öğrencilerimizin değil, hocalarımızın da ürettikleri yeni bilgiyi ticarileştirecek ekosistemin geliştirilmesi, önümüzdeki 4 yılda önem vereceğim bir konu olacaktır. Boğaziçi adresli 'start up'ların önünü açacak bir ortamı oluşturmak için elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz.
4- İnovasyon ekosistemi: Routhledge tarafından basılan ve editörlüğünü yaptığım 'Urban Knowledge and Innovation Spaces' başlıklı kitabımda, inovasyonun mekan ile ilişkisinin çok önemli olduğunu bilen biri olarak üniversitemizdeki mekanların, bizleri sürekli inovasyon yapmaya teşvik edecek hale gelmesini çok önemsiyorum. Bu bakışla mekanların yeniden gözden geçirilmesi ile sizlerin artık Boğaziçi'ne girdiğinizde içinde olmaktan çok daha büyük mutluluk hissedeceğiniz bir hale gelmesi yönünde çalışacağımı belirtiyorum.''
TARAF OLMADIĞI PROBLEMLERE MALZEME YAPILMASI BOĞAZİÇİ'NE ZARAR VERİR
''Sizlerin önerilerinizle bu listeyi geliştirmek ve birlikte gerçekleştirmek, gelecek günlerde ajandamızın başlıca maddelerini oluşturacaktır.'' değerlendirmesinde bulunan Bulu, şunları kaydetti:
''Değerli Boğaziçi ailesi; İnsanlara dokunmayı seven bir mizacım vardır. Bana her zaman sanal ortamda ya da kampüste ulaşabilirsiniz. Sorunların şeffaf bir şekilde konuşularak çözülebileceğine inanan bir yönetim tarzım vardır. Birlikte konuşarak, en doğruya ulaşıldığını sayısız kere tecrübe etmişliğim vardır. Bununla birlikte, Boğaziçi'nin taraf olmadığı problemlere malzeme yapılması en çok Boğaziçi'ne zarar verir.
Unutmayalım ki hepimiz aynı gemideyiz. O sebeple üniversite olarak bizi asıl işimiz olan bilimsel üretimden uzaklaştıracak her türlü girişime de birlikte karşı gelmemiz gerekir diye düşünüyorum.''
Prof. Dr. Bulu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
''Yuvaya dönüşümün heyecanı ve mutluluğuyla orta kantinde yediğim kumpir, sosyete kantinden çay alıp manzarada yudumlamayı ve bu arada kucağıma zıplayıp yediğim her şeye ortak olan kedileri çok özlediğimi söylemek isterim. Güney'de basket oynamayı, Uçaksavar'da kürekçilerle antrenmana katılmayı, açık havuzda gün batana kadar yüzmeyi de özlemiş olduğumu belirtmek isterim elbette.
Bu vesile ile bir Boğaziçili olarak üzerimde emeği olan başta Güven Alpay, Deniz Gökçe, Muzaffer Bodur, Hayat Kabasakal, Mustafa Dilber, Özer Ertuna, Refik Erzan, Ayşe Buğra, Ayşegül Toker, Cem Behar ve Taner Bilgiç olmak üzere bugünlere gelmemde emeği olan bütün hocalarımı da saygıyla selamlıyorum.''