Dokuma tezgahında 80 yıl
Antik döneme uzanan geçmişiyle dünyanın bilinen en eski dokuma merkezlerinden Denizli'nin Buldan ilçesinde 92 yaşındaki usta Ahmet Başuymaz, tahta el tezgahıyla yıllara meydan okuyor.
Pamuk, kenevir, yün ve ipekböceği gibi dokuma hammaddelerinin bol bulunduğu bir bölgenin ortasında yer alan Buldan'da dokumacılığın tarihi, ilçe sınırlarında yer alan Tripolis Antik Kentindeki bulgulara göre antik çağa dayanıyor.
Aile dokumacılığının geleneksel olarak halen devam ettiği Helvacılar Mahallesi'nde taş ve kerpiç evlerin böldüğü sokaklarda tezgahlardan yükselen sesler yankılanmaya devam ediyor.
Gelişen teknolojiyle sayıları azalmasına rağmen çok sayıda ailenin geçimini sağladığı dokumacılık, genci yaşlısı tezgahın başına geçebilecek güçteki herkesin devam ettirdiği bir meslek olarak dikkati çekiyor.
İlçede 70 yaş ve üzerinde çok sayıda usta, el tezgahlarının başında nadide kumaşları dokumaya devam ediyor. Bu ustalardan Ahmet Başuymaz, 12 yaşında oturduğu tezgahın başında 80'inci yılını geçiriyor.
Nar, biber ve bamya dizgilerinin asılı olduğu duvarların çevrelediği atölyesinde radyodan yükselen halk türkülerine eşlik ederek pedallara basan, ip dizgilerinin arasından mekiği geçiren Ahmet Usta, yörenin en yaşlı ustası olarak biliniyor.
- Tezgahın başında bir ömür
Ahmet Başuymaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ailesinin geçim kaynağı dokumacılığa 8 yaşında dokuma iplerinin makaraya sarıldığı çıkrığın başında başladığını ve hayatında başka bir iş yapmadığını anlattı.
Dokumanın dışında anlatacak başka bir hikayesi olmadığını, çocuk yaşta geçtiği tezgahın başında bir ömür geçirdiğini ifade eden Başuymaz, elektrikli tezgahların yayılmaya başlamasıyla kendisinin de 1958 yılında iki otomatik tezgah alarak işini büyüttüğünü dile getirerek, şöyle dedi:
"Herkes aldığı makineyi düşük fiyattan gösteriyordu, ben aldığım fiyattan gösterdim. Doğru konuşmak bazen yararlı olmuyor. 1960 ihtilali sonrası yasa çıkardılar ben deftere tabi oldum. Koca koca fabrikalar kadar vergi çıkıyordu. Ödeyemeyince haciz geldi. 21 yıllık mücadele sonrası kendimi anlatabildim ve 1981'de vergiden çıktım. Ama sonraki yıllarda işle başa çıkamadım. 1985'de emekli oldum. 'Oh' dedim, emekli parasıyla geçinirim diye işi bıraktım. 26 lira emekli parasını görünce 'Aç kalırım' dedim, yeniden işe döndüm. Bir komşum artık kullanmadığı el tezgahını verdi. Evin yanına bir oda yaptırıp buraya yerleştirdik. Yeniden çalışmaya başladım. Böyle böyle geçti ömür. 80 yıldır tezgahın başındayım.”
- "İşleyen demir pas tutmaz"
İlerleyen yaşına rağmen ayakta kullanılan, kol ve bacak gücüne dayanan tezgahında şal dokumaya devam eden Başuymaz, tanesini 8 liradan sattığı şallardan günde ancak iki adet dokuyabildiğini belirtti.
Başuymaz, eşinin 7 yıl önce vefatı sonrası yalnız yaşadığını, ev işlerinde kendisine kızının destek olduğunu anlatarak, duygularını şu sözlerle dile getirdi:
"Eşimle 57 yıllık hayatım vardı. Şimdi bununla vakit geçiriyorum. 'İhtiyacın mı var?' diyorlar, benim ihtiyacım yok, bana devlet bakıyor. Bununla vakit geçiriyorum, zevk için çalışıyorum, oturmayı sevmiyorum. Yalnızlık çok zor birşey. Hayat kimseyi yalnız bırakmasın. Gençken farkında olmuyor insan, yaşlanınca anlıyor. Sabah kalkıp, çayımı içip buraya geliyorum. Çıkrığın başına geçip ipleri hazırlıyorum, tezgaha takıyorum. Artık ipleri görmekte zorluk çekiyorum. Sıkılana kadar çalışıyorum. Canım istemedi mi bırakıp eve çıkıyorum, televizyonu açıyorum. Ama uzun süre ayrılamıyorum başından. 6-7 sene önce 4-5 tane şal çıkarıyordum. Bugün ise 2 tane. Sevmesem bunu da yapamam, burada akşama kadar durulur mu ? Bazıları kahveye gidip taş oynuyor, kağıt oynuyor, evde çoluk çocuk aç, ekmek yok. Para az diye işe gitmiyor. Bugün az olan yarın çoğalır, hep oturmakla olmaz, kazanacaksın. İş beğenmemekle olmaz."
Yaşına rağmen halen ayakta olmasını durmadan çalışmasına bağladığını söyleyen Başuymaz, "İşleyen demir pas tutmaz diyorlar ya doğrudur." dedi.
Ahmet Başuymaz'ın kızı Emel Saruç da babasının çok çalışkan bir insan olduğunu, boş oturamadığını belirterek, "(Artık bu işi bırak) diyoruz ama bizi dinlemiyor. 'Evim kaloriferli, gel biraz rahat et' dememize rağmen 'Sıkılırım ben' diyor, istemiyor. Kahve, çarşı bilmez. İşini kendisi görmeye çalışır." ifadelerini kullandı.