Selin Sayek Böke: Açıkça gasp edildi
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, "AB'ye misafir olmak uğruna, 3 milyon Suriyeliyi Türkiye'de ev sahibi haline getiriyorlar. Milyonlarca insanın Türkiye'ye kalıcı olarak kabul edilmesi demek, Türkiye'nin demografisinin, sosyolojisinin, ekonomisinin, toplumsal yaşamının kalıcı olarak değişeceği anlamına geliyor. Para karşılığında Türkiye toplumunun bugününü yarınını ve geleceğini ipotek altına alıyor" dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında Mecliste toplandı.
Böke, düzenlediği basın toplantısında, MYK'nın gündemi ve toplantıda ele alınan konular hakkında bilgi verdi.
MYK'da Türkiye'nin gündemindeki temel meseleleri ve partilerinin bu konulardaki yaklaşımına ilişkin detaylı değerlendirmelerde bulunduklarını aktaran Böke, 14 yıllık AKP döneminin artık ülkeyi hiçbir şekilde demokrasi olarak adlandırılamayacak bir duruma getirdiğini savundu.
Bu anlayışın çarpıcı örneklerinin bir kez daha yaşandığını ve hükümetin basını doğrudan kontrolü altına almak için hukuksuz yöntemler uygulamaya devam ettiğini ileri süren Böke, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu hafta bir gazete daha hükümet tarafından açıkça gasp edildi. Böylece kayyumlu gazetelere bir yenisi daha eklenmiş oldu. Artık bu bir alışkanlık haline geldi. Çark hep aynı şekilde dönüyor; hükümet mahkemeleri araç olarak kullanıyor, bu yolla gazetelere el koyuyor, ertesi gün yandaş havuzcular gazeteye dolduruluyor ve gazete bir gecede hükümetin ve saraydaki tek adamın propaganda broşürü haline dönüşüyor. Sonra da hiç yüzü kızarmadan Başbakan çıkıyor ve 'Bu hukuki bir operasyondur' diyebiliyor."
'Gazetelere el koymanın hukuki olduğu varsayılsa bile ortaya çıkan durumun ve el konulan gazetelerin gerçek halinin nasıl bir hale dönüştüğünün açıklanmaya muhtaç bir tablo' olduğunun altını çizen Böke, "El konulan basın kuruluşları nasıl oluyor da bir gecede havuz gazetesine dönüşebiliyorlar?" diye sordu.
Bunun hukukla açıklanamayacağını savunan Böke, "Bunun adı açıkça gasptır. Dün kamu kaynağını peşkeş çekerek hükümete borazanlık yaptıranlar, bugün doğrudan gasp yoluyla bu havuzları genişletiyorlar. Yöntem değişti ama amaç değişmedi" diye konuştu.
Böke, şunları kaydetti:
"İktidarın amacı bütün basını bu havuzun sularında boğmak. Bunu yaparken iktidarın kullandığı yöntem, ele geçirdikleri kurum ne olursa olsun biz, o kurumun ve kişilerin fikirlerini katılalım veya katılmayalım, sevelim veya sevmeyelim hiç farketmez biz, CHP olarak temel bir ilkeyi savunuyoruz. Bu ilke hukuk devleti ilkesidir, demokrasidir. Bu ilke benim için değil, senin için değil, hepimiz için, bütün Türkiye için hukuk ve özgürlük ilkesidir. Biz bu ilkeyi bütün Türkiye için savunmaya sonuna kadar devam edeceğiz. Tek adam rejiminin Türkiye'ye ödettiği maliyetler basında yaşanan özgürlük kayıpları ile sınırlı değil. Türkiye'ye ağır bedeller, dış politika yoluyla da çıkıyor."
"SALİH MÜSLİM, ANKARA'YI SU YOLU YAPMIŞ"
AKP'nin dış politikayı ideolojik saplantılar ve iç politika kaygıları ile şekillendirdiğini ve bunun sonucunda ülkenin dış dünyada itibarını kaybettiğini, yalnızlaştığını ileri süren Böke, bunun nesiller boyunca ödenecek bedeller doğurduğunu ifade etti.
Böke, "Geçen hafta öğrendik ki AKP'nin bugün terör örgütü lideri olmakla itham ettiği Salih Müslim, Ankara'yı su yolu yaptığı gibi, Süleyman Şah operasyonunda bizzat hükümetin talebi doğrultusunda yer almış. AKP hükümeti şu sorulara cevap vermek zorunda. Terör örgütü dediğiniz yapıya Türkiye'den operasyon yönettirdiniz mi, yönettirmediniz mi? Bugün terörist olduğu iddiası üzerinden, felakete sürüklenen dış politikanızı aklamak için kıyamet kopardığınız Salih Müslim'i Türk ordusunun adeta bir kurmay başkanı gibi çalıştırdınız mı, çalıştırmadınız mı? Süleyman Şah Türbesi'nin taşınması üzerinden yazdığınız kahramanlık destanında halka açıkça yalan söylediniz mi söylemediniz mi? Milli dış politika terör örgütü dediklerinizle omuz omuza operasyon yapmanın tanımı mı? PYD'yi terör örgütü olarak gördüğünüze göre, PYD'ye Ankara'da operasyon yönettirmek, terör örgütüne yardım ve yataklık suçlarına bir yenisini daha eklemek oluyor mu, olmuyor mu?" şeklinde konuştu.
Hükümetin dış politikada ideolojik saplantılar ve mezhepçilik dışında hiçbir ilkesi olmadığının bir kez daha görüldüğünü öne süren Böke, "PYD üzerinden açılan milli muhalefet tartışması iç politikaya yönelik bir hamle olmaktan öteye herhangi bir anlam da taşımamaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
"UCUZ BİR PAZARLIĞIN SONUCUNDA BU YÜKÜ ÜSTLENMEK SORUMSUZLUKTUR"
İktidarın mülteci sorununa yaklaşımını da eleştiren Böke, "Türkiye Cumhurbaşkanı çıkıyor '3 milyar Avro destek vereceğiz dediler, hala verecekler' diyor. Daha önce de çıkıp açıkça insanların yaşamı üzerinden pazarlık yapılmış ve '3 milyar Avro verecekseniz hiç konuşmayalım, otobüslere doldurur göndeririz' diyecek kadar insanlıktan çıkmış bir çerçeve sunulmuştu. Bugün de Başbakan Davutoğlu çıktı, göğsünü gere gere 'AB ile Kayserili pazarlığı yaptık' diyebildi. Bahsettiklerimiz insanlar" ifadelerini kullandı.
Böke, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne yazık ki mevcut despot tek adam rejimi, ülkeyi insan hayatı üzerinden pazarlık yapan, hiçbir ilkesi olmayan, itibarsız bir dilenci konumuna düşürdü. Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmenin sorumluluğundan o kadar uzaklar ki Türkiye'nin dış politikasının önemli ayaklarından birini böyle bir pazarlıkla götürüyor olmaktan utanacaklarına, kendilerine paye çıkarmaya çalışıyorlar. Bir yandan vize muafiyeti ve para karşılığında Suriye'den gelen ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya geçen kaçak mültecilerin hiçbir ayrım gözetmeksiz Türkiye'ye geri getirilmesini de kabul etmiş durumdalar. AB'ye misafir olmak uğruna, 3 milyon Suriyeliyi Türkiye'de ev sahibi haline getiriyorlar. Milyonlarca insanın Türkiye'ye kalıcı olarak kabul edilmesi demek, Türkiye'nin demografisinin, sosyolojisinin, ekonomisinin, toplumsal yaşamının kalıcı olarak değişeceği anlamına geliyor. Şimdi AKP rejimi böyle bir işe kalkışıyor. Yani para karşılığında Türkiye toplumunun bugününü, yarınını ve geleceğini ipotek altına alıyor."
"AB'YE UYUM İÇİN ATILACAK ADIMLARIN YANINDAYIZ"
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Böke, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AB ile uyum yasalarının biran önce Meclisten geçmesi için muhalefete çağrı yaptığının hatırlatılması üzerine, CHP'nin AB ile uyum için tekil olayların beklenmemesi gerektiğini, bu konuda geç kalınmış olduğunu her fırsatta dile getirdiğini söyledi.
Partisinin, AB ile uyum çerçevesinde atılan ve evrensel değerleri taşıyan her türlü adımın yanında ve arkasında olduğunu dile getiren Böke, ancak düzenlemelerin AB standartlarına denk olması koşulunun kendileri için öncelikli olduğunu aktardı.
Böke, HDP eş başkanları ve bazı milletvekilleri hakkındaki fezlekelerin Meclis'e geldiği ifade edilerek, "Genel Kurul'a gelmesi halinde tutumunuz ne olur?" sorusuna ise "CHP bütün milletvekilleri için kürsü dokunulmazlığı dışındaki bütün dokunulmazlıkların kaldırılması gerekliliğini yıllardır söylüyor. Kürsü dokunulmazlığı dışındaki bütün dokunulmazlıklar, bütün milletvekilleri için kaldırılmalı" karşılığını verdi. Böke, dokunulmazlıklar konusunda CHP'nin ilkesel çerçevesinin neden diğer partilerce benimsenmediğinin de sorgulanması gerektiğini kaydetti.
Yeni bir güvenlik konseptinin tartışıldığı ve bu konsepte göre sokakların polise zimmetleneceği yönündü haberler olduğunun anımsatılması üzerine Böke, "Sokakları zimmetleme ihtiyacını doğuran tablonun ortaya çıkmamasını sağlamak bir hükümetin esas görevidir. Bu sokakların vatandaşı için güvensiz hale gelmiş olmasında kimlerin sorumlu olduğunu dair bir samimi değerlendirme ihtiyacı olduğu aşikar" diye konuştu.
Böke, yeni anayasaya ilişkin soruları yanıtlarken de 'CHP'nin ülkenin darbe hukukundan arınması için gerekli yasa tekliflerini geçen dönemde de bu dönemde de Meclise sunduğuna' dikkati çekerek, "Biz bu kanun tekliflerinin takipçisi olmaya ve bizimle birlikte Türkiye'yi gerçekten demokratikleşme ve darbe hukukundan arındırma hedefine taşımak üzere diğer partileri de bu demokratikleşme masasına davet ediyoruz" dedi. (AA)