Ramazan ayı ve İsrail'i kınayanlar

Filistin halkının İsrail’e karşı verdiği mücadele, insanlığın barbarlığa, adaletsizliğe karşı verdiği haysiyet kavgasının somutlaşmış halidir

Ramazan ayı ve İsrail'i kınayanlar

İslam dünyasının mübarek ayı Ramazan geldi. Yarın siyasetçiler büyük bir huşu içinde iftar çadırlarında, camilerde fotoğraf çektirme yarışına girecekler.Mekke ziyaretinden fotoğraflar basına servis edilecek.

Televizyonlarda, evlilik programları Ramazan’a uygun bir şekle bürünecek. Bir aylığına da olsa mini eteklerin yerini tesettür alacak, en Müslüman kim kavgası magazin sayfalarının sütunlarına taşınacak.

Ve finalde, her Ramazan bombalanan Filistin halkı için iki damla gözyaşının yanında İsrail’i kınayan beyanlar verilecek.

YALNIZLAŞTIRILAN DİRENİŞ

Dün, bugün ve yarın, Filistin bombalanıyor. Bir halk katlediliyor.

Ekranda, çölde dumanların içinde kaybolmuş, sağa sola koşturan, görünmeyen bir düşmana sapanlarla taş atan bir kalabalık. Az sonra, dumanları bir ambulansın tepe lambası aydınlatıyor. Çocuklar, kadınlar ve erkekler, Filistinliler, ölülerini ve yaralılarını, omuzlarının üstünde ambülansın ışığına taşıyorlar.

İsrail, modern ve pahalı uçakları, topları ve tüfekleri ile Filistin’in üzerine çullanmaya devam ediyor.

Bütün dünya bir köşeye çekilmiş, dumanların içinde ölülerini taşıyan Filistinlileri izliyor, üzülüyor ve İsrail’i kınayıveriyor. Bazıları İsrail’i kınıyor ve bir daha kınıyor. Üç günlüğüne de olsa, İsrail’de bulunan elçilerini geri çekenlerde var.

Ramazan geldi ve iftar çadırlarının etrafında kameralar, yemek sırasına giren insanları çekiyor. Çadırların üzerinde büyük harflerle, iftar yemeğini dağıtan kurumun ismi yazılı…

İktidar ve muhalefet liderleri, Gazze’ye kim önce gidecek yarışına girdiler. Yakındır, tartışma programlarında, bu yarışı kimin kazanacağı üzerine bahisler başlar. Ve tabii sonunda İsrail kınanır.

KUDÜS’ÜN ANAHTARI ANKARA’DA

İsrail’e sadece topraklarında değil bütün dünyada kök söktüren, Filistin direniş hareketi ne oldu da sapanlara mahkum oldu? Kimse neden sormuyor?

Suriye ordusu, 2005 yılında Lübnan’dan çekilmeye zorlandı. “Büyük” Filistin savunucuları ve “demokrasi” kahramanlarının hepsi çekilişi alkışladı.

2006 yılında, İsrail Lübnan’a saldırdı. İsrail Ordusu’nun iki amacı vardı;

Birincisi Hizbullah’ı etkisizleştirmek, ikincisi ise Suriye’nin Lübnan üzerinden Filistin direniş örgütleri ile kurduğu bağı koparmak.

2011 yılında, Suriye’de patlak veren kriz, Şam yönetimi ve ordusunun, Filistin direniş hareketine verdiği desteğin azalmasına hatta sonlanmasına neden oldu.

Suriye’de krizin derinleşmesinden ve ikmal yollarının kesilmesinden itibaren, Tel Aviv yönetimi ile dişe diş bir mücadele sergileyen Filistin direnişi zayıfladı. Diğer tarafta, ABD, bölgedeki müttefiki İsrail’e askeri ve ekonomik anlamda bütün kapıları açtı.

Sınırın öte yanında Kahire yönetiminin, Müslüman Kardeşler ve Hamas arasındaki ilişkiden kaynaklanan rahatsızlığı Gazze’nin ağır bir ambargo altına girmesine neden oldu.

Özetlersek, Mısır’da Müslüman Kardeşler/Hamas birlikteliği, Suriye’de Müslüman Kardeşler kökenli örgütlerin başlattığı savaş Filistin davasına akan desteğin kesilmesine neden olmuştur.

Filistin’in çemberi aşmasının yolu, Suriye’de merkezi hükümetin güçlenmesinden ve Hamas’ın, Mısır’daki Müslüman Kardeşlerle olan ilişkilerini kesmesindedir.

1920’lerde Anadolu’da verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nı, Kudüs’ün, Gazze’nin meydanlarında büyük mitinglerle kutlayan Filistin halkına, Ankara’nın bugün vereceği en büyük hediye Şam hükümeti ile barışmaktır.

Ankara iradesini ortaya koyarsa, Şam kurtulur. İsrail işgalinin sonlanması ve Filistin’in özgürlüğü ancak Şam’ın kurtuluşu ile mümkündür.

İpler elimizde. Bağımsız bir Türkiye, kilidi açacak olandır.

Osmanlıdan gelen kültürel bağlarımızı reddetmeden, Cumhuriyet değerlerine bağlı bir biçimde yapılacak siyaset, bir Ramazan Bayramı’nda Filistin’in evlatlarına özgürlüğü getirecektir.

Av. Onur Sinan Güzaltan

ulusal.com.tr