Soner Yalçın yazdı: Ülkücü kardeşim
Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın bugünkü köşesine öldürülen ülkücüleri kaleme aldı. Son olarak Ege Üniversitesinde katledilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu'na değinen Yalçın, Çakıroğlu'nun cenaze töreninde Vatan Partisinin gönderdiği Çelenk'in parçalanmasına tepki göstererek şunları ifade etti
22 yaşındaydı. Osmaniyeli’ydi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ikinci sınıf öğrencisiydi. Site Öğrenci Yurdu’nda kalıyordu. Öldürüldü. Tarih, 4 Ocak 1968 idi…
Ertuğrul Dursun Önkuzu…
21 yaşındaydı. Tokat Zile’ydi. Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisiydi. Okulun üçüncü katından atılarak öldürüldü. Tarih, 23 Kasım 1970 idi…
Süleyman Özmen…
23 yaşındaydı. Çorum Sungurlu doğumluydu. Ankara Ziraat Mühendisliği Yüksekokulu son sınıf öğrencisiydi. Vurularak öldürüldü. Tarih, 21 Mart 1970 idi…
Yusuf İmamoğlu…
25 yaşındaydı. Bursa İnegöl’lüydü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. Vurularak öldürüldü. Tarih, 8 Haziran 1970 idi.
Alpaslan Gümüş, 3 Kasım 1975…
Yaşar Özcivlez, 6 Kasım 1975…
İsmail Tığlı, 21 Kasım 1975…
Fahir Doğan, 17 Mayıs 1976…
Hüseyin Büyükgöz, 25 Eylül 1976…
Hangisini yazayım; öldürülen ülkücüler listesi uzayıp gidiyor…
Recep Küçükizsiz’in derlediği “Bu Davaya Can Verenler” adlı kitapta hayatını kaybeden ülkücülerin nerede, nasıl, hangi tarihte öldürüldükleriyle ilgili kısa bilgiler var.
İlk öldürülen ülkücü Süleyman Özmen ardından ağıt yakılmıştı:
“Vur Bozkurt’um tilkiye
Vur kurtulsun Türkiye…”
Sonra….
“Türkiye’yi kurtarmak” adına binlerce genç vurularak toprağa düşürüldü.
Oluk oluk kan akıtıldı…
Akan kanlar; gözleri kör, kulakları sağır, vicdanları suspus etti.
Anadolu’nun gencecik ülkücüleri-devrimcileri birbirine düşman edildi.
Pusucular bugün de işbaşında…
“Ege’de birlik var”
Fırat Yılmaz Çakıroğlu…
Konya Akşehir, 1991 doğumlu. Ailenin tek çocuğu.
Öğretmen annesinin tayininden dolayı ilkokulu Diyarbakır’da; ortaöğreniminiAlmanya’da ve liseyi Akşehir’de okudu.
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. Bölüm birincisiydi.Akademisyen olmak için formasyon dersleri alıyordu.
Basketbolcuydu. Okul arkadaşıyla sözlüydü. Çok sevdiği bir kedisi vardı…
İdealistti. Edebiyata düşkündü.
Ege Üniversitesi Ülkü Ocakları sorumlusuydu.
Fırat Yılmaz, katledildi. Tarih, 20 Şubat 2015 idi.
Neden?..
Tarih 17 Ekim 2014.
Ege Üniversitesi’nin Atatürkçü Düşünce Topluluğu ve ülkücü gençler “Ege’de birlik var” pankartı arkasında yürüdü… Fırat Yılmaz en önde!..
Keza… Yakılan Atatürk heykelleri ve yakılan Türk Bayrakları üniversitedeki ülkücüler ile devrimci öğrencileri aynı safta buluşturdu. Ülkücüler, Türkiye Gençlik Birliği ile kol kolaydı. Fırat Yılmaz en önde!..
Atatürk ve Türk Bayrağı’nda birleşmişlerdi.
Yazmalıyım….
Cumartesi günü Doğu Perinçek telefon etti. Yemeğe davet etti. “Neden İzmir’e gidip Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun cenazesine katılmıyorsunuz?” dedim.
Birkaç saniye durdu, konuşmadı. Aklından ne geçti, bilmem. Bildiğim…
68 Kuşağı’nın önde gelen devrimcilerindendi. Nice can yoldaşını kanlı savaşta kaybetmişti. Ve ilk kez bir devrimci önder öldürülen bir ülkücünün cenazesine gidecekti.
“Birileri cenazede bize karşı tatsız olaylara sebebiyet verebilir; insanların acı gününün kahredebilmesine vesile olmayalım.”
Karşı çıktım, “Siz bir cenazeye gidiyorsunuz; cenaze evinde tatsızlık olmaz; acıyı paylaşmaya gelenlere kim ne diyebilir?”
Partili arkadaşlarıyla konuşacağını söyledi. Aradan bir-iki saat geçti; telefon etti.
Cenazeye gitmeye karar vermişti. Ancak yetişme olanağı yoktu; cenaze bugün kaldırılacaktı. Hem Vatan Partisi hem kendi adına çelenk yaptırmıştı. Partinin genel sekreteri Dr. Serhan Bolluk İzmir’deydi; o gidecekti cenazeye. Sonra ne oldu dersiniz?
Cenazede kendi bilmez birkaç kişi bu çelenkleri parçaladı! Çakıroğlu Ailesi bu terbiyesizliğe tepki gösterdi.
Kimi gençlerimizin kafasında Soğuk Savaş döneminde kurgulanmış “sol” ve “sağ”tanımları var. Umarım elbirliğiyle bunları aşacağız. Bir örnek vereyim:
1980 yılındaki Çorum olaylarını bilirsiniz; devrimciler ile ülkücüler arasına giren “kan davasına” yol açmıştı. Bu yazıya otururken öğrendim; yakın arkadaşım Çorum CHP il başkanı Gürsel Yıldırım, Çorum MHP il başkanlığına başsağlığına gidiyordu.
Görünen şu ki:
Gencecik Fırat Yılmaz, devrimciler ile ülkücülerin yıllar önce ayrılan yollarını tekrar birleştirmesine neden olacak… Fakat…
Nurullah Semo
Ülkücü Fırat kardeşimizi kaybettik… Peki Nurullah Semo?..
22 yaşında. Van Çatak’lı. Ege Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümü öğrencisi.
Çok iyi saz çalıyor. Kürtçe türküler söylemeyi seviyor.
Aynı çatışmada ağır yaralandı; hastanede ölüme karşı direniyor.
Fırat’ın arkadaşlarına göre, “Nurullah PKK’lı terörist…”
Nurullah Semo’nun arkadaşlarına göre diğerleri, “provokatör faşist…”
Biri Türk…
Diğeri Kürt…
Oysa… Ölen de biziz, öldüren de biziz!..
Sosyal medyaya baktığınızda anlıyorsunuz ki, iki taraf da kin dolu; “bıçaklar bileniyor!”
Ne yapacağız?
Bu çocukların bu hale gelmesinde hiçbirimizin suçu yok mu?
Bir tarafı suçlamak ve her daim “haklı” çıkmak kolay!
Sürekli birlik ve beraberlikten bahsetmek kolay.
Sahiden biz, Türk-Kürt kardeşliğini yeniden inşa edebilecek miyiz?
Fırat Yılmaz’ın ölümü, Nurullah Semo’nun ağır yaralanması ülke olarak nerelere sürüklendiğimizi göstermiyor mu?
Hâlâ kan üzerinden siyaset mi yapacağız?
Sorum iktidara değil; bu ülkenin tüm insanlarına!
Biliyorum ki, Kaçak Saray’daki için tek önemli olan sandık başarısı! Berkin ölmüş, Ali İsmail ölmüş, Fırat Yılmaz ölmüş, Nurullah Semo can çekişiyormuş, umurunda değil. Varsa yoksa dünyalığı?..
Bu çocukların akan kanının bir gün kendisini de boğacağını hesap edemiyor.