'Başbakan Binali Yıldırım bile bu soruya yanıt veremez'
Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel soruyor, gazeteci yazar Oktay Ekşi yorumluyor. Ekşi, 'AKP’nin yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara için aday belirleme çalışması şimdiden başladı. Kadir Topbaş ve Melih Gökçek’in aday gösterilmemesi hangi gelişmeleri tetikler?' sorusuna, "Sevgili İlker, bana bunca haftadır soru sorarsın. Ben de birikimimin, bildiğimin zihnimde oluşturduğu yanıtı veririm ama hiçbirinde "AKP’nin yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara için aday belirleme çalışmasına başlamasını" esas alan ve "Kadir Topbaş ile Melih Gökçek’in aday gösterilmemesinin hangi gelişmeleri tetikleyebileceğini tahmin etmemi isteyen" soru kadar zorlanmadım. Çünkü bu soruya benim gibi AKP dünyasını dışarıdan gözlemleyen birinin değil, AKP’nin şu andaki "Genel Başkan Vekili" Sayın Binali Yıldırım’ın bile yanıt verebileceğine inanmıyorum" diye cevap verdi
İşte Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel'in sorduğu sorulara gazeteci yazar Oktay Ekşi'nin verdiği yanıtlar:
1- Bayramınızı kutlarız. Bayramı nasıl geçirdiniz?
Kurban Bayramı’nı ben sakin bir şekilde İstanbul’da geçirdim. Bir diğer ifadeyle bu bayramı tatile dönüştürenler arasında olmadım. Elbet bir dini bayramda yapılması gerekenler vardır. Onları olanağım ölçüsünde yerine getirdim, dostlarımla bir araya geldim, kalan vaktimi de bir süredir beni bekleyen (birikmiş) özel işlerimi yoluna koymak, müzik dinlemek ve bir kenara ayırdığım kitapları okumak için kullandım. Özetlemek gerekirse, Zafer ve Kurban Bayramlarının verdiği olanağı olabildiğince değerlendirdim.
2- AKP’nin yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara için aday belirleme çalışması şimdiden başladı. Kadir Topbaş ve Melih Gökçek’in aday gösterilmemesi hangi gelişmeleri tetikler?
Sevgili İlker, bana bunca haftadır soru sorarsın. Ben de birikimimin, bildiğimin zihnimde oluşturduğu yanıtı veririm ama hiçbirinde "AKP’nin yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara için aday belirleme çalışmasına başlamasını" esas alan ve "Kadir Topbaş ile Melih Gökçek’in aday gösterilmemesinin hangi gelişmeleri tetikleyebileceğini tahmin etmemi isteyen" soru kadar zorlanmadım. Çünkü bu soruya benim gibi AKP dünyasını dışarıdan gözlemleyen birinin değil, AKP’nin şu andaki "Genel Başkan Vekili" Sayın Binali Yıldırım’ın bile yanıt verebileceğine inanmıyorum. Sebep çok basit:
AKP ile ilgili bir tahmin yapabilmek için elinizde, parti içindeki cereyanların neler olduğuna ilişkin güvenilir bilgi olması lazım. Bunların parti içindeki gücünü bilmeniz lazım. Bu cereyanların (hadi cereyan değil de grupların diyelim) parti içinde etkili olduğunu görmeniz lazım. Onu da gördünüz diyelim, bu grupların parti yönetimini -örgüt düzeyinde- değiştirebilmesi gibi bir ihtimalden söz edebilmemiz lazım.
Oysa hepimiz biliyoruz ki AKP dediğimiz parti içinde özgürlüğün "ö" harfi bile yoktur. Herkesin kaderi başta olmak üzere her şey tek kişinin yani Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın elinde daha doğrusu iki dudağının arasındadır. Tayyip Erdoğan’ın kimi ne kadar uzun süre bir görevde tutacağı veya hangi tarihte hangi nedenle üzerine X (çarpı) işareti koyup çöpe atacağı tamamen kendisine kalmış bir husustur.
İçinde "parti içi demokrasi"nin zerresi bulunan bir partinin merkez yöneticisi "Örgütümüzde 200 küsur yöneticiyi değiştirdik" diyebilir mi?
Elbet parti örgütünde yöneticiler değişir ama bunu "merkez" değil, örgütün kendisi yapar. Örgüt yöneticilerini bile üyelerin değil Genel Merkezdeki kişisel iradenin tayin ettiği bir partide İstanbul ve Ankara’nın Büyükşehir Belediye Başkanı adaylarını da örgütün mörgütün değil her şeye hükmeden tek kişinin belirleyeceği kesindir. Onun vereceği kararın ne gibi gelişmelere yol açacağı ise, sadece ve sadece o karar sahibinin takdir ve tensibiyle sınırlıdır.
Yukarıda söylediklerim bugün için geçerlidir ama hep böyle gitmez. İnsanlık tarihinin bize öğrettiğine göre, bir gün bir an gelir, bakarsınız yepyeni bir dünya kurulmuştur, O zaman orada tüm roller yeniden dağıtılır. Öyle bir ortamda ben de sorunuza net bir yanıt verebilirim.
3- Spiegel dergisinin haberine göre Almanya, Türkiye’nin FETÖ üyelerinin mal varlıklarının dondurulması talebini reddetti. Gerilimin giderek arttığını görüyoruz. Krizin çözülmesi için şu aşamada Türkiye ne yapmalı?
Almanya ile ilişkilerimiz maalesef olumsuz yöndeki tırmanışını sürdürüyor. Bundan iki tarafın da zarar göreceğini söylemek için iki kere ikinin dört ettiğini bilmek yeter. Ama uzun vadede bu süreçten bizim daha çok zararla çıkacağımız bellidir çünkü iki ülkeyi sahip oldukları kozlar yönünden karşılaştırınca hemen her konuda Almanya’nın daha avantajlı olduğu görülmektedir.
Bu verileri esas alırsak Türkiye’nin Almanya'daki "FETÖ üyelerinin mal varlıklarının dondurulması" talebinin Almanya tarafından reddedilmesi bence normaldir. Çünkü hem iki ülke ilişkilerinin içinde bulunduğu durum hem de Almanya’da egemen hukuk anlayışı bunu gerektirir. "Almanya’da egemen hukuk anlayışı" sözüyle o anlayışı küçümsediğim zannedilmesin. Tam tersine -bizden farklı olarak- Almanya’da "hukuk egemendir" demek istiyorum.
Daha önce de somut örneklerle ifade etmiştim. İki ülke ilişkilerinin bozulmasında Almanya’nın dürüstlüğe aykırı politikalarının rolü az değil ama bence asıl sorun Türk hükümetinin "hukuk tanımazlığından" kaynaklanmaktadır. O nedenle bu ilişkilerin düzelmesinin ilk koşulu bizim hükümetin "hukuk" ve "bağımsız yargı" gibi kavram ve kurumlarla yaşamayı öğrenmesidir. Bu da maalesef çok zayıf bir ihtimaldir.
ulusal.com.tr