Erdoğan’dan Misak-ı Millî açıklaması
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
Sözlerimin hemen başında 19 Ekim Muhtarlar Gününüzü tebrik ediyorum. Bugün en genç muhtarımızın, en uzun süre görev yapan muhtarımızın, aynı anda görev yapan karı-koca, anne-oğul muhtarlarımız da bizlerle birlikte.
Muhtarlarımız demokrasinin temel taşlarıdır. Milletin gönlünü kazanmanın, oyunu almanın ne demek olduğunu bilmeyenlere bu işi anlatmak çok zor. Seçilmiş gibi görünenlerin bir kısmı da atanmış hükmündedir. Kendi bileklerinin haklarıyla değil, alavere dalavere ile gelmişlerdir. O yüzden milletin tercihlerini küçümserler. Millete hizmet etmek üzere atanmışların da benzer yanlışlara kapıldıklarını görüyoruz. Müsteşardan memuruna kadar atanan kamu görevlileri millete hizmet etmekle mükelleftir. İster seçilmiş, ister atanmış olsun, kendilerine tahsis edilen imkanlar birer emanettir. Asıl olan bu emaneti namus bilip korumak, görevini yerine getirmektir.
Biz de ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz günden beri insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesini tüm kamu kurumlarında etkin kılma gayretindeyiz. Milletine hizmetkar olan bir anlayışın yerleşmesi konusunda önemli mesafe kat ettiğimize inanıyorum.
'15 TEMMUZ 2.KURTULUŞ SAVAŞIMIZ'
15 Temmuz gecesi yolları ve meydanları dolduran milletimiz, bu anlayışla devletinin yanında yer almıştır. Darbecilerin karşısına dikilen kahraman vatandaşlarımız istiklaline sahip çıkarsa güvenli geleceğini olacağını biliyordu. Biz bu yüzden 15 Temmuz'a 2. Kurtuluş Savaşı diyoruz.
MİSAK-I MİLLİ'Yİ GÜNDEME GAZİ MUSTAFA KEMAL GETİRDİ
Misak-ı Milli niye rahatsız ediyor. Misak-ı Milli'yi gündeme getiren Gazi Mustafa Kemal. Neden rahatsız oluyorsunuz. Burada bir tarih yok mu? Burada bir milletin geçmişi yok mu? Onun için de bunu da öğrenelim bilelim dün neydi bugün ne? Bunu birileri anlamak istemiyor! Ama anlayanlar var hamdolsun. (Dünkü grup toplantısındaki açıklamalarından dolayı) Sayın Bahçeli'ye de teşekkür ediyorum. Siyasi hareketlerde doğruyu ortaya koymalıyız.
Osmanlı öylesine büyük bir devletti ki, bu devin yıkılışı milletin üzerinde maddi ve manevi derin yaralar açtı. 1914 yılında, 2.5 milyon kilometrekare olan topraklarımız, 9 yıl sonra 780 bin metrekareye düştü. Kurtuluş Savaşı'na girerken hedef Misak-ı Milli'ye sahip çıkmaktı.
Biz 780 bin metrekareye, 20 milyon metrekarelerden geldik. 2016 yılında 1923 psikolojisiyle hareket edemeyiz. Biz o tarihteki konumumuzu korumayı korumak üzerine kuramayız.
MİSAK-MİLLİ HEDEFLERİMİZİ KORUYAMADIK
Maalesef hem batı hem de güney sınırlarımızda Misak-ı Milli hedeflerimizi koruyamadık. Dönemin şartları itibarıyla bu durumu mazur görenler, göstermeye çalışanlar olabilir. Bu yaklaşımı bir yere kadar mazur görmek mümkündür. Asıl vahimi, zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas olarak kabul edip kendimizi tamamen bu kabuğun içine hapsetme anlayışıdır. Biz işte bu anlayışı reddediyoruz. Türkiye'yi 1923'ten beri böyle bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, Selçuklu ve Osmanlı geçmişimizi bize unutturmaktır.
'SİNEKLERLE DEĞİL, BATAKLIĞI KURUTACAĞIZ'
İnsani olarak büyük bedeller ödedik. Terörle mücadele ve kardeş kavgalarında gençlerimizi kaybettik. Artık bedel ödemek istemiyoruz. Bundan sonra sorunların kapımızı çalmasını beklemeyeceğiz. Terör örgütleriyle sorunlarımı mı var? Bundan sonra saldırmalarını beklemeden tepelerine bineceğiz. Suriye ve Irak'ta bize yönelik tehditler mi var? Sineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurtumanın yollarıı arayacağız. Biz uzun yıllar PKK bize saldırdığı zaman karşılık veriyorduk. Bundan sonra saklandıkları yerde onları yok edeceğiz. Bölücü örgüte destek veren ve imkan sağlayan kim varsa hepsinin kökünü kazıyacağız.
'BİZ EL BAB'A DA GİDECEĞİZ'
Türkiye, Suriye ve Irak'ta yen, güvenlik anlayışına uygun bir tavır sergiliyor. Biz bekledikçe sorunlar üzerimize geliyor. Bir yandan DAEŞ bir yandan da YPG terör örgütü bize bayrak sallamaya başlayınca, anladık ki bize kimseden fayda yok. ÖSO ile birlikte Suriye'nin kuzeyinde Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattık, başarıyla da devam ediyor. Suriye'nin sorunu DEAŞ değil, uygulanabilir bir taktiğin olmamasıydı. Şimdi birileri bize akıl veriyor. Dabık'a girdiniz ama daha aşağıya inmeyin diyorlar. Aşağıda ne var El Bab var. Kusura bakmayın biz oraya da gideceğiz. Münbiç'i de kuşatma altına almamız lazım. PYD işgal etmek istiyorlar.
'MUSUL KONUSUNDA KENDİ PLANLARIMIZI YAPMAYA BAŞLADIK'
İstiyorlar ki Türkiye yerinde otursun, olup biteni izlesin, sonuçlarına katlansın. Asıl mesele bölgenin yeniden yapılandırılması meselesidir. Kimsenin bu oyunda bize biçtiği role rıza göstermek zorunda değiliz. Kendi planlarımızı yapmaya başladık. Biz hem sahada hem de masada olacağız. Bu yeni yaklaşımının gereği olarak bu konuyu Musul'da çözmeliyiz. Eğer Musul'u mezhepçiliğe teslim edersek, sorunun kendi sınırımıza dayanmasını engelleyemeyiz. Ben mezhepçliğe karşıyım Şii ve Sünnilik bir din değil, din bunların üstündedir. Bizim için herşey tek din olan İslam'la sonlanmıştır. Bizim sınırımız var, biz bir şey söyleyemeyeceğiz, sınırları olamayanlar ise kesip, biçecek.