Küba’da Genel Seçim: Castro iktidarı devrediyor
Küba 11 Mart günü genel seçimle milli meclisini belirledi. Yeni parlamento, 19 Nisan tarihindeki ilk oturumunda Devlet Başkanlığını yürütüen “Devlet Konseyi Başkanı’nı seçecek.
Küba 11 Mart günü genel seçimle milli meclisini belirledi. Yeni parlamento, 19 Nisan tarihindeki ilk oturumunda Devlet Başkanlığını yürütüen “Devlet Konseyi Başkanı’nı seçecek.
19 Nisan’da, bu görevi 10 yıldır yürüten Raul Castro aday değil. Küba Devlet Başkanlığı’nı, şu an Başkan Yardımcılığını yürüten, 57 yaşındaki Miguel Diaz-Canel’in üstlenmesi bekleniyor.
Fidel Castro’nun 2006’da ölümünden sonra düzenlenen ilk seçimlerde başkanlığa aday olmayan Raul Castro, Komünist Parti Genel Sekreterliği görevini ise 2021 yılına değin sürdürecek. Uzmanlar, Castro’nun KP Sekreteri olarak yeni Devlet Başkanı’nın görevi devralmasına destek olacağını belirtiyor.
Küba şansölyesinin twitterden yaptığı açıklamada ise “Bazıları gaipten sesler duyuyor ve ‘Castro Dönemi kapandı’ şarkısını söylüyor. Önümüzdeki devlet Başkanı bu soyadını taşıyamayacak. Ama o da hiç şüphesiz devrimin, Fidel ve Raul Castro’nun çocuğu olacak. Devrimin içinde yetişmiş olacak ve Küba halkıyla devrimi ilerletecek” denildi.
Anlamlı tarih
Yeni Devlet Başkanı’nın seçilmesi için belirlenen ilk parlamento oturumu tarihi ise son derece anlamlı. 19 Nisan, Küba’nın ABD tarafından 1961’de düzenlenen Domuzlar Körfezi çıkartmasını bastırdığı gün. Bu tarih halen Küba’da “Amerikan Emperyalizminin Latin Amerika’da ilk yenilgisi” sloganıyla kutlanıyor.
Kadınlar parlamentoda çoğunluk
Yeni parlamento için 605 kişi listelerde aday gösterildi. Vekil sayısı da 605. Dolayısıyla tüm adaylar seçilecek. Resmi rakamlara göre yeni meclisin 53.22% ile çoğunluğu kadın olacak.
Zenci ve melez olan adayların oranı da yüzde 3 artarak 40%a ulaşmış. Özel sektörde çalışan ve parlamentoya girecek kişi sayısı ise sadece 3.
Farklı bir seçim yöntemi – adaylığa uzun yol
Küba’da seçimler, temsili demokrasiden oldukça farklı bir yöntemle düzenleniyor ve 11 Mart’ta düzenlenen seçimde aday olabilmek, uzun bir sürecin sonucu.
Seçimlerde partiler değil, kişiler yarışıyor. Adaylık için Komünist Parti üyesi olmak ya da KP’nin onayını almak gerekmiyor.
Sürecin başında resmi rakamlara göre yaklaşık 12 bin kişi vekillik için başvurdu. Bu aday adayları, düzenlenen yüzlerce yerel toplantıda özgeçmişlerini ve adaylık gerekçelerini tartışmaya sunuyor.
Ardından düzenlenen ilk yerel seçimde aday adaylığı tescil ediliyor. Ardından yerel meclisler, aday adaylarını ele alıyor ve oylamaya tabi tutuyor.
Burada da onaylanan kişiler, parlamento seçimlerinde aday oluyor.
Bu süreçte birbiri ile yarışan aday adayları için geçerli olan bir ilke dikkat çekici: dışlayıcı, küçük düşürücü, saldırgan seçim kampanyaları yasak. Hatta adaylar, lehlerine kampanya bile yapamıyor!
Bunun yerine seçim kurulları, tüm adayların eşit bir şekilde temsil edilecekleri ortamlar yaratıyor. Örneğin aday adayları özgeçmişlerini ve düşüncelerini kaleme alıyor, bunlar kamu kuruluşlarında aynı ebat ve şekilde kamuya sunuluyor.
Adayların eşit söz hakkı aldıkları yerel toplantılar yine seçim kurulları tarafından düzenleniyor.
Seçim kurulunun sunduğu ortamları dışında, örneğin aday adayının kendi gelirinden kendisine özel bir kampanya yürütmesi, propaganda ya da reklam faaliyetine girişmesi yasak.
Genel seçimlerde oy kullanmak gönüllü de olsa, katılım oranı genellikle yüzde 90larda. Seçimlere katılım, toplumsal görev olarak kabul ediliyor. Oy kullanmak, egemenlik eylemi ve devrimci tutum olarak değerlendiriliyor.
Muhalif çevreler ise, Devlet Başkanı’nın halk değil parlamento tarafından seçilmesini eleştiriyor.
ABDli senatör: seçim sonucu tanımayalım
Küba kökenli, Amerikan Cumhuriyetçi Parti senatörü Marco Rubio ise ABD Devlet Başkanı Trump’a yazığı bir mektupta, yeni Devlet Başkanı’nı tanımamaya davet etti.
İlk gelen bilgilere göre, aynı zamanda 1265 yerel meclis üyesinin seçildiği oylama sakin geçti. Sonuçların pazartesinden itibaren açıklanması bekleniyor.