Erdoğan: Seçim öncesi bir ittifak düşünülebilir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Seçim öncesi bir ittifak düşünülebilir" dedi

Erdoğan: Seçim öncesi bir ittifak düşünülebilir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç günlük Rusya, Kuveyt ve Katar temaslarının ardından Türkiye’ye dönmeden Doha Havalimanı Şeref Salonu’nda beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı

Erdoğan şunları söyledi:

SİYASİ GEÇİŞ: Suriye’de savaşın sona erdirilmesi ve siyasi geçiş konusunu da etraflıca ele aldık. Türkiye, Rusya ve İran olarak Astana sürecini devam ettirmek istiyoruz. Ayın 22’sinde liderler düzeyinde bir araya geleceğiz. Bizden bir gün önce dışişleri bakanlarımız bir ayaya gelecek, ön hazırlıkları yapacaklar.

SÖZ VERİLDİ: Malum özellikle İdlib’deki 12 gözlem noktası hususu hassasiyet taşıyor. Bu noktalar konusunda Türkiye olarak bizler, Rusya hatta hatta İran’ın da talebi var ise biz orada esnek davranıyoruz. Ancak Afrin konusunda İran’ın oraya böyle bir şeyi arzu etmesi konusuna sıcak bakmıyoruz. Çünkü oradan çekilme konusunda Hamburg’daki G 20 zirvesinde Rusya’nın bize verdiği sözleri var. Rusya’nın çekilmesi, oradan bize yönelik muhtemel tehdit ve tacizlerden duyduğumuz rahatsızlıklarla alakalı olarak Türkiye’ye gerekli anlayışın gösterileceği hususlarında bize söz verilmişti. Afrin olayını bu çerçevede değerlendiriyoruz. Demografik yapının korunması hassasiyetlerimiz arasındadır.

ASTANA VE CENEVRE EŞGÜDÜMLE: Astana ve Cenevre süreçlerinin eşgüdümlü biçimde devamı konusunda mutabık kaldık. PYD konusundaki tavrımız çok açık ve net. Bundan taviz veremeyiz. Suriye ulusal diyalog kongresi ile ilgili çalışmalar hep birlikte yürüyecek. Ama biz kendilerine şunu söyledik; yani Suriye’deki muhalif grupları yok farz ederek orada bir yere varmak mümkün değil. Şu ana kadar Suriye’deki muhalif gruplar hem ılımlı muhalifler olarak, buradaki mağdur, mazlum insanların bir yerde haklarının korunması mücadelesini verdiler. Bu değerlendirmenin çok çok iyi yapılması lazım. PYD-YPG, PKK üçlüsüne de dikkati çektik; meseleyi ele alırken “Oralarda bu tür terör örgütlerinin de hukuku vardır” diye bir anlayış söz konusu olamaz. Zira bu tür bir anlayışla zaten mesafe de alınamaz.

AYNI MASADA KESİNLİKLE OLMAYIZ (Putin ile görüşme, PYD-YPG’nin masaya davet edilmeyeceği konusunda güvence aldınız mı?): Türkiye olarak biz, terör örgütlerinin olduğu masada kesinlikle olmayız. Bu, Cenevre için de geçerli Astana için de. Buralara bir terör örgütünün katılmasını kabul edemeyiz. Dolayısıyla bir masada terör örgütü olacaksa, hiç kimse bizim de oraya oturmamızı beklemesin. İki kere iki dört. Siyasetin namusu vardır, biz siyasetin namusundan taviz veremeyiz. Bu hususu Sayın Putin’e de söyledim. O tür bir adım atılamayacağını ifade ettim. Suriye’deki gelişmeleri bizim dikkatle ele almamız lazım ki, sağlıklı neticeye varalım. Bunun için bu ayın 22’sinde ben, Putin ve Ruhani liderler olarak bir araya geleceğiz. Nereye varılabileceğini çok daha açık ve net göreceğiz.

‘Faiz lobisinin üzerine gideceğiz’

Benim tezimi biliyorsunuz: Enflasyon faizle doğru orantılıdır. Enflasyonla faiz arası ilişki sebep netice ilişkisidir. Sebep faizdir netice enflasyondur. Ne yazık ki bunu ilgili arkadaşlara anlatamıyoruz. Hepsi ‘Ben bankayım, daha yüksek kar nasıl elde edeceğim ona bakarım’ diyor. Faizi yükselterek kendi karını artırmanın gayreti içinde ama öbür tarafta enflasyon milleti inim inim inletiyor. O onun umurunda değil. Şu anda maalesef bu süreç devam ediyor. Belki önümüzdeki hafta Sayın Başbakan, ilgili bakanlar, bazı devlet bankaları bir araya gelmek suretiyle bu konuyu müzakere edip bu konuda çok kararlı adım atıp, bu faiz lobisinin de bu faizlilerin de üzerine gitmekte kararlıyız. Bu lobinin üzerine gidilmezse, bu faizlerin üzerine gidilmezse ne olur? Birincisi, enflasyon aşağıya çekilemez, ikincisi yatırımlar artmaz, üçüncü olarak da istihdam artmaz.

ABD, PYD’yi kullanıyor

ABD’nin DEAŞ’a karşı attığı adımlarda PYD-YPG gibi terör gruplarını kullandığı biliniyor. Bunlara çok ciddi ödemeler yapılmıştır. Rakka’da, Münbiç’te kullanılmıştır. Münbiç, oranın asıl sakinleri olan Arapların şehirden kovulmasına, PYD-YPG’ye peşkeş çekilmesine sahne olmuştur. Ayni şey Rakka için geçerlidir. Dolayısıyla Rakka’nın da şehrin gerçek sakinlerine teslim edilmesi için bir çalışma yapılması gerekiyor.

ABD KARA PLANINDA AÇIK, NET: (DEAŞ’lı militanların Rakka’dan çıkarılması, ABD’nin tutumunu): Amerikalı koalisyon sözcüsünün olaylara ne kadar vakıf olduğunu bilemiyorum. Rutin asker mantığı ile yapılmış bir açıklama gibi görünüyor... Orada kaç DEAŞ’lı olduğunu, kaçının çıktığını bildiğini de zannetmiyorum. Rakka, DEAŞ’ın Suriye’deki ana merkeziydi; en sonda ana merkezleri de düşmüştür. Biz oralarda DEAŞ’la mücadele konusunda Amerikalılara şunu söyledik: ‘Rakka operasyonunu, Münbiç de dahil olmak üzere gelin beraber yapalım.’ Ama ikna edemedik. ABD, orada, bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle yok etmenin hesabı içine girdi. “Biz oralarda yokuz; havadan müdahale ediyoruz, sadece lojistik destek sağlıyoruz” diyorlar ama, gerçek tam öyle değil. Amerikalı komandolardan tutunuz, değişik güvenlik güçlerine varıncaya kadar YPG ile o bölge içinde o mücadelenin içinde bizzat yer alanlar var. YPG elemanlarına para verdiklerine dair duyumlar var. Tüm bunları bir kenara koyalım, Irak üzerinden Suriye’ye 3500 TIR, zırhlı taşıyıcı, silahlar, tank, top vesaire sevk ettiler. ABD’nin orda beş hava üssü var, sekiz de diğer üsleri var. Şimdi bir de Rakka’da üs kuruluyor. TIR’larla sevk edilen silah, mühimmat, araç gereç hepsi oralara serpiştiriliyor. Hal böyle iken, ABD’nin, ‘Ben bu işin içinde yokum, ben bu işi sadece izliyorum, havadan takip ediyorum’ demesi ne kadar inandırıcı? Gerçek ortada. Yaşananlar, ABD’nin oralarda kara planlamasında da yer aldığını çok açık net ortaya koymaktadır.

7 SENEDİR ÇIKIŞ YOK MUYDU? Trump’ın yaptığı “Suriye’de Siyasi çıkış yolu” ifade olarak doğru da, peki yedi senedir bu işin siyasi çıkış yolu yok muydu, böyle bir imkan yok muydu? Var idiyse niye başvurulmadı da yüz binlerce insan öldürüldü? Yüz binlerce insanın öldürülmesi olayındaki aktörler kimlerdi? Bunların bir düşünülmesi lazım. Yüz binlerce insan öldürülecek, buna neden olanlar hiç bu işi yok kabul edecekler ve siyasi çıkış yolu... Siyasi çıkış yolu deniliyorsa o zaman hadi tüm silahlar, toplar, tanklar hepsi araziden çekilsin; o zaman AGİT vs. kimleri sokacaksak devreye, bunları sokalım devreye hemen burada siyasi çıkış yolunu arayalım. Türkiye olarak biz de siyasi çözüm için üzerimize ne düşecekse yapalım. BM üzerine ne düşecekse, o da üzerine düşeni yapsın. Atalım adımları. Siyasi olarak hemen bu işlerin üzerine gidelim..

SADECE SİYASİ ÇÖZÜMLE BİTMEYECEK: Kaldı ki iş sadece siyasi çözümle bitmeyecek. Karşımızda artık yerle bir olmuş bir Suriye var. Kuru kuruya bir şeyler söylenmesi yetmiyor. Yerle bir olmuş Suriye’yi de bir taraftan yeniden ayağa kaldırmak gerekecek. Tarih, kültür, medeniyet, her şey yerle bir olmuş. Bunları etraflıca düşünmek gerekiyor. Mülteciler konusunda tüm dünyayı duyarlı olmaya çağırıyoruz. En güçlü olarak ABD’yi, Rusya’yı, Çin’i, hatta daimi üyeleri, bu hususta duyarlı olmaya davet ediyoruz. Temenni ederim ki bu duyarlılığı gösterirler.

‘Katar’a uygulanan ambargo kaldırılmalı’

Katar krizinin çözümü için Kuveyt Emiri’nin girişimlerini bugüne kadar nasıl desteklediysek, bundan sonra da desteklemeye devam edeceğimizi belirttik. Katar’da biliyorsunuz bir de üssümüz var. Üssümüzü ziyaret ettik. Askerimiz orada barış, güven ve istikrar için bulunuyor. Bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla görevlerini yapmaya devam edecekler. Askerlerimizin konuşlandıkları Tarık bin Ziyad kışlasının modernize edilmesi, genişletilmesi, büyütülmesi için çalışmalar sürüyor. Bu yapıldığı anda, parlamentoda aldığımız karar gereği neyse bunu yapmaya devam edeceğiz. Katar’a yönelik yaptırımların artık kaldırılması gerekiyor. Bu krizin kimseye artık faydası olmadığı ortada. Bölgemiz zaten terör, iç savaşlar, mezhep gerginliği ile uğraşıyor. Yeni krizler çıkarmak kimseye fayda sağlamaz.

HARİRİ’NİN İSTİFASI (Lübnan Başbakan’ın istifası): Sayın Hariri’yle ilgili süreci takip ediyoruz. Bir kaç gün içinde Lübnan’a döneceği yönünde bir açıklaması olmuş. Dolayısıyla bir kaç gün beklemekte fayda var. Ilımlı İslam tartışmasıyla alakalı olarak ben öteden beri aynı şeyi söylüyorum: İslam, İslam’dır. Biz Ilımlı Hıristiyanlık, Ilımsız Hıristiyanlık gibi ifadeler kullanıyor muyuz? Kullanmıyoruz. İslam için de bu tarz ifadeler kullanılması; dinimizin şiddetle özdeşleştirilmeye kalkışılması yanlıştır. İslam’ın ilkeleri bellidir; İslam, İslam’dır.

KARABAĞ SORUNU: Kendisi (Putin) olumlu bakıyor ama, gördüğüm kadarıyla çok umutlu değil. Tarafların tutumu nedeniyle ümitsiz, onu gördüm. Ben kendisine, ‘Beş reyon meselesinde olumlu neticeler alınmıştı, buradan çıkacaklardı’ dedim. Bu konuda BM’nin almış olduğu karar da var, bu karara rağmen Ermeniler buraları boşaltmadı. Buraların işgal altında olduğunu BM Güvenlik Konseyi kabul etti. Buna rağmen Ermenistan oraları terk etmiyor, boşaltmıyor. Buralar boşaltılmış olsa, o zaman tabii buraların gerçek sahipleri gelip topraklarına yerleşebilirler. Tüm bunları görüştük. Ama gördüm ki bir ümitsizlik var yani.

‘Neymiş, Atatürk demiyormuşum’

ATATÜRKÇÜLÜK TARTIŞMALARI (10 Kasım itibariyle başlayan gündem var. Belki de partinizin gençlik kolları çağrısıyla da... Partinizin Atatürk başlığında yeni bir hassasiyeti mi var? Eleştirilere ne dersiniz?): Gençlerin dediğiniz türden bir şey yapması genel merkez gençlik kolları kaynaklı bir şey değil, kendilerinin serbest hareket etmesi suretiyle attıkları adım. Benim konuşmam zaten onlarla bağlantılı bir konu değil.. Benim konuşmamda, bu ülkede tabular oluşturulmaması gerektiğini vurguladım. Atatürk’ü sevmek başka bir şeydir, Atatürkçülük yapmak başka bir şeydir... Mesela neymiş, efendim ben Atatürk ifadesini kullanmıyormuşum! Ya, yok öyle bir şey. Kullandığım yerler vardır, kullanmadığım yerler vardır. Bu matematik bir olay değil ki. Atatürk’ün imzasına bakarsınız, bazı yerlerde K. Atatürk diye imzası vardır, bazı yerlerde Gazi Mustafa Kemal diye imzası vardır. Ben şimdi Gazi Mustafa Kemal de diyorum, Atatürk de diyorum. Ama adamın derdi bağcı ile olduğu için, ne deseniz kusur buluyor. Sıkıntı burada. Düşünün artık, kimlerin eline diline düştü ya. Marksistlerin, affedersin PKK’lıların, HDP’lilerin, şunların bunların eline düştü. Onlarla birlikte yürüyen kim? Sözde Atatürkçü Kılıçdaroğlu. Oradan eleştiriler yapıyor. Önce işine bak. Bu ülkeye ne kazandırıyorsun ona bak. Buralara kadar bu işi düşürmedik, düşürmeyeceğiz. Kaldı ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, biliyorsunuz, kendisini putlaştırmaya çalışanlara yönelik aleyhte çok veciz ifadeleri var. Al biraz da onları oku. Bak bakalım ne diyor. ‘Vatan için ne yaptınız, bu millet için ne yaptınız?’ diye soruyor. ‘Bana öyle gelin’ diyor. Biz, bu cümlenin şu andaki muhatapları olarak, Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine taşıyoruz.

(Bahçeli’nin seçim barajı açıklamaları ve ittifak tartışmaları): Ben Bahçeli’nin cumhurbaşkanlığım dönemi içinde yerli ve milli olarak vatanseverlik konusundaki tüm yaklaşımlarını aynen paylaşmışımdır, paylaşıyorum. Bundan sonraki süreçte de vatanseverlik noktasında, ülkemizin değerleri noktasında milli yerli olacak her konuda; hele hele terör örgütleriyle dayanışma içinde olan bir ana muhalefet partisi karşısında biz yerli ve milli olarak vatanımızın çıkarları tüm milletimizin çıkarları noktasında MHP ile biz her türlü adımı atmaya varız. Bu konuda tereddüdümüz dahi yoktur. (Seçim barajı) Bu konuda bir çalışma yok. Bana göre şu an için erken sayılabilecek bir tartışma. Ancak ülke olarak baraj meselesinde tecrübemiz, deneyimimiz fazlasıyla var. 50 artı 1 ile siyasi istikrar geliyor. Dolayısıyla bütün bunları göz önüne aldığımızda belki bir seçim öncesi ittifak düşünülebilir, onun üzerinde durulabilir. Bu da yetkili kurullarımızın çalışması, gerekli değerlendirmeleri yapması gereken bir iştir. Nasıl bir adım atılabileceği bilahare düşünülebilir. Bunlar da bu ülkenin evlatlarının birbirleriyle neler yapabildiğini göstermesi açısından çok çok önemlidir.

Rusya ile hedef 100 milyar dolar

Rusya’da ikili ilişkilerde bütün kısıtlamaların kaldırılması süreci hızla ilerliyor. Geldiğimiz nokta turizmde çok çok hassastı. Onuncu ayın sonu itibarıyla 4.5 milyona varan Rus turist sayısı var. Bu yıl sonu daha da artacağa benziyor. Hedefimiz Rusya ile yüz milyar dolarlık ticaret hacmini yakalamak. Bu konuda her iki tarafta bu irade mevcut; bunu hedefleyelim ve bu hedeften de taviz vermeyelim anlayışı var. Akkuyu ve Türk akımı da işbirliğimizin önemli konuları arasında yer alıyor. Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili olarak temel beton atma törenini istiyoruz ki bu ay sonuna kadar yapalım. Türk akımında şu anda Rusya’nın deniz altında boru döşeme çalışmalarında 448 km’lik bölüm tamamlanmış vaziyette. Gerçekten Rusya çok yoğun bir çalışma sürdürüyor.

Türkiye tarafındaki hazırlıklar da devam ediyor. Şimdi bizim kara topraklarındaki adımları Kıyıköy’den itibaren atacağız İkinci bir hattın yapımı ile ilgili çalışma konusunda Enerji Bakanımıza gereken talimatı verdik. İkinci hat ağırlıklı olarak Türkiye’ye hizmet veren bir hat olacak.

S-400’LER: Öncelikli olarak görüştüğümüz S-400. Anlaşma imzalandı, detaylar üzerinde savunma sanayi müsteşarımızla muhatapları görüşmeleri sürdürüyor. Avanslar meselesi var, kredi meselesi var. Ödemelerdeki faiz noktasında bu görüşmemizde biz kendisiyle mutabakat sağladık. Hatta bakanlar olarak da mutabık kalındı, teyit ettik. Alttaki bürokratların yaklaşımı ile ikimizin ortaya koyduğu yaklaşımın farklı olduğu ortaya çıktı. Arkadaşların yoğun çalışmaları olursa, 22’sinde de bir araya geldiğimizde önemli mesafe katetmiş oluruz. Vize meselesinde ciddi anlamda bir yumuşama söz konusu.

ulusal.com.tr

erdoğan mhp seçim ittifak