Yılmaz Özdil Çağdaş Cengiz'i yazdı

Yılmaz Özdil, Çağdaş Cengiz'in TGB Genel Başkanlığı'na uzanan mücadele sürecini anlattı.

Yılmaz Özdil Çağdaş Cengiz'i yazdı

Yılmaz Özdil, Çağdaş Cengiz'in TGB Genel Başkanlığı'na uzanan mücadele sürecini anlattı.

Sözcü Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, "Çuval" başlıklı yazısında Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkanı Çağdaş Cengiz'in çocukluğundan itibaren sürdürdüğü aydınlanmacı ve antiemperyalist mücadele sürecini anlattı.

Çağdaş Cengiz, lisede yıl sonu etkinliğinde sunucuyken kendisine verilen programın dışına çıkarak Nazım Hikmet'in "Vatan Haini" şiirini okuduğu için gözaltına alınmıştı. Yılmaz Özdil, bu sırada Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisini özgürlükçü göstermek için bu durumu fırsat olarak kullandığını hatırlattı. Özdil bu hatırlatmanın ardından, "Tayyip Erdoğan’ın 'tıpkı benim gibi' diyerek, kendine pay çıkardığı o yürekli öğrenci, 11 arkadaşıyla birlikte Amerikan askerlerinin kafasına çuval geçirdi!" dedi.

İŞTE O YAZI

Gene böyle bi kasım ayında, Milas’ta dünyaya gelmişti. Sakarya ilkokulunu bitirdi, Anadolu lisesini kazandı. İlk okuduğu roman, babasının 13’üncü doğumgününde hediye ettiği Gorki’nin eseri Ana’ydı. Steinbeck’ten Fareler ve İnsanlar’ı, Gazap Üzümleri’ni okudu. Harıl harıl kütüphane kurcalarken, istiklal harbi’ne, cumhuriyet devrimleri’ne yöneldi. Atatürk’ün Bursa Nutku’nu okuduğu an, hayatının dönüm noktası oldu, çok etkilenmişti.

Gitti okula, koridordaki panoda ne varsa indirdi, Bursa Nutku’nu yapıştırdı. Okul karıştı tabii… Müdür panoyu söktü, Bursa Nutku yoktur, Atatürk’e ait değildir, uydurmadır dedi. Öyle mi? Bu sefer, Bursa Nutku’nun tarihçesini kağıtlara yazdı, sınıfları tek tek dolaştı, sıraların üstüne bıraktı.

Müzik grubunda solistti, okul tiyatrosunda rol alıyordu, edebiyat kolundaydı, yılsonu etkinliği için şiir dinletisi hazırlamışlardı. Öğretmenlerden oluşan denetim kurulu, çocukların seçtiği şiirleri “siyasi” buldu, şairleri değiştirtti, Melih Cevdet Anday, Attila İlhan, reddedilmişti. 2005 senesi, bizimki henüz 17 yaşındaydı… Sunucuydu. Çıktı kürsüye… Öğretmenler tarafından onaylanan sunum metninin son cümlesi “bu güzel mayıs akşamında şiirlerimizle gönlünüzü açmak istedik” diye bitiyordu. Bizimki orada bitirmedi… “Gönlünüzü açmak istedik ama, tam olarak açtırmadılar gönlümüzü, şiirlerimizi engellediler” dedi… Ve, Nazım Hikmet’in “Vatan Haini” şiirini okumaya başladı.

“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi, Hikmet / Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala / bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla / bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un, 66 santimetrekarede gülüyor, ağzı kulaklarında / Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira / Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi, Hikmet / Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala…”

“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim / vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan / vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan / vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa / yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan / vatan, tırnaklarıysa ağalarınızın / vatan, mızraklı ilmühalse / vatan, polis copuysa / ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan / vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa / vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan / ben vatan hainiyim / yazın üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla / Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala!”

Bitti şiir…

Salonda çıt çıkmıyordu.

Önce bir anne, sonra bir baba, sonra bir başka öğrenci velisi derken, bütün salon ayağa kalktı, gözyaşlarıyla alkışladılar 17 yaşındaki

yürekli öğrenciyi.

Protokol ise, buz kesmişti.

Emrivaki şiirle, ters yumruk almış kroke vaziyetteki boksör gibi olmuşlardı.

En ön sırada oturan kaymakam, öfkeyle ayağa kalktı, “alın bu terbiyesizi” dedi, yürüdü, gitti. Aldılar hemen, gözaltına… 17 yaşındaki lise son öğrencisini, karakola götürdüler. Anneciği salondaydı, fenalaştı, hastaneye kaldırdılar, babası hastaneye mi koşşun, polis arabasına bindirilen oğluna mı yetişşin, şaşırmıştı.

Haber, manşetlerde patladı.

Hürriyet’ten Sabah’a Milliyet’ten Zaman’a Cumhuriyet’ten Yeni Şafak’a, bütün gazeteler, Milas Anadolu Lisesi’ndeki yürekli öğrenciyi yazdı.

AKP’nin iktidardaki ilk dönemiydi, henüz gerçek yüzünü göstermemişti, AB kriterlerini savunan “özgürlükler partisi” ayağına yatıyordu. Bu nedenle… Tayyip Erdoğan, Milas’taki öğrenciyi “fırsat” olarak değerlendirdi, sahiplendi, hatta o öğrenciyi kendisine benzetti. “Ben de aynen o genç gibi şiir okumuştum, benim başıma da benzer şeyler gelmişti, benim şiirime nasıl baktıysanız, ona da öyle bakın” dedi. Yani, bi tek AKP gençlik kollarına davet etmediği kalmıştı!

Seneler akıp geçti.

Dün…

Tayyip Erdoğan’ın “tıpkı benim gibi” diyerek, kendine pay çıkardığı o yürekli öğrenci, 11 arkadaşıyla birlikte Amerikan askerlerinin kafasına çuval geçirdi!

Çağdaş Cengiz… Pentagon’un “eşkıyalar” dediği, AKP dışişleri sözcüsünün “kınıyoruz” dediği, yalaka medyanın “teröristler” dediği TGB’nin başkanı.

Bizim oralı, tipik Ege çocuğudur.

En çetrefil durumlarda bile, hayata gülümseyerek bakar. Gazetelerde yayınlanan gözaltı fotoğraflarına baktım mesela…

Gülümseyerek selfie yapmış iyi mi!

Çocukken de böyleydi bu.

Kocaman delikanlı oldu, kahkahalarla vatan hainliğine devam ediyor hala.

AKP tayyip erdoğan yılmaz özdil çağdaş cengiz tgb genel başkanı sözcü yazarı