Zonguldak'taki FETÖ iddianamesi kabul edildi
Zonguldak'taki FETÖ soruşturmasında 69 tutuklu ve 15 firari sanık hakkında ağırlaştırılmış hapisle cezalandırılmaları istemiyle hazırlanan iddianame kabul edildi.
Zonguldak'ta, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında 69 tutuklu ve 15 firari sanığın "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından ağırlaştırılmış hapisle cezalandırılmaları istemiyle hazırlanan iddianame, Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
Zonguldak Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ahmet Yıkılmaz tarafından hazırlanarak mahkemeye sunulan 200 sayfalık iddianamede, 69 tutuklu ve aralarından örgütün lideri Fetullah Gülen'inde bulunduğu firari 15 sanık hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.
Fetullah Gülen'in 1970'li yıllara kadar Yeni Asya grubu içerisinde yer aldığı ve daha sonra İzmir Kestanepazarı Kuran Kursunda görev yaptığı dönemde çevresinde bulunan arkadaşları ile dini motifleri de kullanmak (istismar etmek) suretiyle örgütünün çekirdek kadrosunu oluşturarak müstakil hareket etmeye başladığı anlatılan iddianamede, "Gülen faaliyetlerini daha ziyade 13-18 yaş grubundaki öğrenci ve genç kesim üzerinde yoğunlaştırarak, teyp/video kasetlerine çekilen vaaz ve konuşmaları, sohbet toplantıları ve özellikle yaz kamplarında görüşlerini ulaştırdığı sempatizan grubu ile kendi adı ile anılan örgütünü kurmuştur." ifadesi yer aldı.
"Devlet İçi Örgütlenme gayesi ile hareket etmektedir"
"Fethullah Gülen, ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis etmiş, bu nedenle mevcut sistemi yıkmak yerine, devlet modeline uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflemiştir." ifadesinin yer aldığı iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Kamuoyunda örgüt için daha çok 'Paralel Devlet Yapılanması' ve 'F Tipi Örgüt' kavramlarının kullanılmasının temel nedeni budur. Bu nedenle tüm devlet organlarında, yerel yönetimlerde ve sivil sektörde örgütlenmeyi hedeflemiştir. İleride devlet yönetimini kontrol altına alabilmek için kısa vadede tüm kadrolara kendi mensuplarının getirilmesi veya bu kadroları işgal edenlerin kendisine bağlanmasını hedeflemiştir. Gülen liderliğindeki örgütün bilinen yasa dışı örgütlerden çok daha sıkı bir hiyerarşik yapılanması bulunmaktadır. Fethullah Gülen'e doğrudan bağlı, 'tayin heyeti, istişare kurulu, mollalar grubu ve meclis' olarak adlandırılan birimler yer almakta ve örgüt üst organlar olarak bu birimler tarafından sevk ve idare edilmektedir. Mecliste alınan kararlar, meclis üyesi olan örgüt mensuplarınca silsile yoluyla en alt birimlere kadar iletilmektedir. Bu talimatlar hiyerarşi içerisinde yer alan 'dünya, coğrafi bölge, ülke, bölge, il, ilçe, semt, mahalle ve ev imamlarının yanı sıra ser rehberleri, belletmenler, öğrenci ve cemaat mensupları' tarafından gizliliğe, istihbarata ve sır saklamaya özen gösterilerek koşulsuzca yerine getirilmektedir. Ayrıca örgütün mali kaynaklarının ne şekilde kullanılacağını 'mütevelli heyeti' belirlemektedir. Örgüt kurulduğu ilk günden bu yana 'devlet içi örgütlenme' gayesiyle hareket etmektedir. Bu örgütlenme anlayışı, herhangi bir cemaatin üyelerinin devletin kademelerinde yer almasının ötesinde, devletin yapısı dışında başka bir hiyerarşik düzene göre hareket eden bir yapının varlığını ortaya çıkarmasıdır. Bu kişilerin sistemli ve programlı biçimde önceden, hatta çocuk yaştan seçilerek ileriye dönük hedeflere göre yetiştirilmeleri ve daha sonra da yerleştirilmeleri söz konusudur."
"Çeşitli raporlarla devlet arşivlerine girdiler"
"Örgütün en önemli hedefinin yasal veya yasa dışı dinleme, izleme, raporlarla elde ettiği bilgileri, tehdit/şantaj olarak kullanmak ve Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük, etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmek olduğu anlaşılmaktadır." ifadesine yer verilen iddianamede, örgütün özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet, yargı, MİT, mülkiye ve bürokrasideki örgütlenmesiyle yasa dışı faaliyetleri, muhtelif tarihlerde resmi kurumlar ve istihbarat birimlerince hazırlanan çeşitli raporlarla devlet arşivlerine girdikleri vurgulandı.
İddianamede şu bilgilere yer verildi:
"Fetullah Gülen, ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis etmiş, bu nedenle mevcut sistemi yıkmak yerine, devletin tüm kurumlarını ele geçirmeyi hedeflemiştir. FETÖ/PDY, yurt içinde ve yurt dışında çok miktarda vakıf, dernek, özel okul, şirket, dershane, öğrenci yurdu, yayın organı, gazete, TV istasyonu, faizsiz finans kurumu, sigorta şirketi ve radyo istasyonunu denetim altında bulundurarak, amacına uygun, planlı, programlı ve gizli olarak faaliyetlerini yürütmüştür. FETÖ/PDY'nin diğer devlet kurumları gibi polis teşkilatı içinde de örgütlendiği öteden beri kamuoyu tarafından bilinmektedir. Örgütün ulaşmak istediği nihai hedefler göz önünde bulundurulduğunda bu son derece 'anlaşılabilir' bir durumdur. Zira Emniyet Genel Müdürlüğü, adli, idari ve istihbari kolluk görevi ifa eden ve aynı zamanda güç kullanma yetkisine sahip olan bir devlet kurumudur. Bu nedenle örgütün sızıp kontrolü altına almaya çalıştığı kurumların başında gelmesi de oldukça doğaldır. Örgüt emniyet teşkilatındaki kadrolaşmasını belirli bir düzeye ulaştırdıktan sonra, buradaki gücünü operasyonlarının ana aracı olarak kullanmaya başlamıştır. Örgütün ideolojisinin Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve yetkili bir güç haline gelmek olduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda, örgütün temel hedeflerinin yasal olmayan faaliyetleri ile (şantaj, tehdit, yasa dışı dinleme gibi) devlet otoritesini kendi amaçları doğrultusunda baskı altına almak, yönlendirmek, alternatif bir otorite olarak ortaya çıkmak ve neticede devlet otoritesini ele geçirmek şeklinde tezahür eden siyasal bir hedefi olduğu söylenebilir."
Profesyonel bir örgütlenme
FETÖ/PDY isimli yapının/teşekkülün, belirlenen amaçlar etrafında insan sayısı olarak üçten fazla kişinin bir araya geldiği, hiyerarşik görev dağılımının yapıldığı belirtildi.
Gizliliğin esas alındığı, iş bölümünün, faaliyet alanlarının, sorumluluklarının önceden tespit edildiği, eleman ve finansal kaynak teminiyle üyelerinin eğitiminin ne şekilde yapılacağı gibi hususların açıkça ortaya konulduğu, iletişimin gizliliğine riayet edilerek ulaklar vasıtasıyla sağlandığı, kod isim ve yemin uygulaması olan, kendine özgü ceza ve ödül sistemi bulunan profesyonel bir örgütlenme olduğunun anlaşıldığı aktarılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Birçok ilde yapılan soruşturmalardan anlaşılacağı üzere FETÖ/PDY isimli yapılanmanın kolluk kuvveti ve yargı içerisinde yer alan mensupları tarafından kurgulanmış soruşturmaların sahte ihbar mektupları, yasa dışı dinlemeler, gerçeğe aykırı deliller üzerine inşa edildiği, bu sayede verilen mahkumiyetlerle toplum nezdinde başta yargı olmak üzere kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği, kendilerinden olmayanlara karşı yürütülen baskı, korkutma, yıldırma, sindirme, ve tehdit faaliyetlerinin kolluk kuvvetleri, kamu kurumları ve yargıda görev alan üyeleri yardımıyla gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir.
FETÖ/PDY isimli yapılanmanın özellikle 15 Temmuz'da Türk Silahlı Kuvvetlerindeki görevli bazı kişilerce yapılan darbe girişiminden de anlaşılacağı üzere, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu 1. ve 7. maddelerinde ifade edilen anayasada belirtilen cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde örgütlü bir yapıya sahip bir örgütlenme olduğu anlaşılmaktadır."