Vatan Partisi Üyesi Hikmet Çiçek savunmasında açıkladı: Benim suçum Aydınlık'ta yaptığım haberlerdir

Ergenekon davasının Yargıtay’daki temyiz duruşmalarının 5. gününde savunma yapan isim Vatan Partisi Üyesi, Aydınlık gazetesi yazarı Hikmet Çiçek oldu.

Vatan Partisi Üyesi Hikmet Çiçek savunmasında açıkladı: Benim suçum Aydınlık'ta yaptığım haberlerdir

Ergenekon davasının bir hukuk davası olmadığını söyleyen ve tutuklu olduğu dönemle ilgili çarpıcı açıklamalar yapan Çiçek’in savunmasının tamamı şu şekilde:

“Bu dava, Cumhuriyet'le hesaplaşma davası, bir karşıdevrim operasyonudur. Tertibin bir ucu Atlantik’in ötesine dayanmaktadır. Türkiye’dekiler ise onların işbirlikçisi ve tetikçileridir. Bu dava toplumu sindirmek, susturmak, korkutmak için açılmıştır. Burada hukuk, bir maşa gibi sadece alet olarak kullanılmıştır. Bu davanın hedefi, Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucu ilkeleridir. Sonuçta görülmüştür ki Cumhuriyet’i yıkmak öyle kolay değildir. Yıkmak isteyenler ayaklar altında kalmışlardır. F tipi örgütün savcıları, yargıçları, polis şefleri, tetikçi gazetecileri şimdi Silivri’dedir. Orada olmayanlar ise firardadır.

SİLİVRİ’DE ALTI YIL “TUTUKSUZ TUTUKLU” OLARAK GEÇTİ

Ergenekon davasında en uzun süre hapiste kalan sanıklardan biriyim. Ergenekon iddianamesini okuyan avukatım Murat Hattatoğlu bir çelişkiyi fark etti. Tutuklandığım maddeden hakkımda dava açılmamıştı. Hakkımda dava açılan maddeden ise tutuklu değildim!

Ergenekon savcıları “örgüt” iddiasını öne sürerken, gizli bir örgüt içinde olması gereken hiyerarşiyi bir türlü kanıtlayamadılar. “Bir numara” dedikleri hayali şahsı da bulamadılar. Fakat savcılar kanıtlayamadıkları bir örgütün hiyerarşisi yerine İşçi Partisi yöneticiliği ve üyeliğini ikame etmeye çalıştılar. İşçi Partisi’nin örgütsel disiplini ve hiyerarşisi, bu sözde örgütün hiyerarşisi gibi gösterildi.

O dönemde mahkeme başkanı olan Köksal Şengün talebimizi yerinde bularak tahliyemizi talep etti. Ancak diğer iki üyenin karşı çıkmasıyla hep azınlıkta kaldı. Bu durum Şengün’ün görevden alınmasına kadar iki yıl sürdü daha sonra tahliye talebim sürekli oy birliğiyle reddedildi. Silivri’de altı yılı “Tutuksuz tutuklu” olarak böyle geçirdim!

ERGENEKON SAVCILARININ HUKUK VE AKIL DIŞI MANTIĞI

Kullandığım telefonun rehberinde Doğu Perinçek, Nusret Senem, Ferit İlsever, Emcet Olcaytu, Ufuk Akkaya, Yusuf Beşirik, Deniz Yıldırım, Serhan Bolluk, Mehmet Perinçek, Ruhsar Şenoğlu,Turan Özlü gibi İşçi Partili yönetici ve üye arkadaşlarımın isimlerinin bulunmasını bile “sanığın bir kısım diğer sanıklarla irtibatı” olarak gösterildi. Bir partinin üyeleri arasındaki ya da aynı gazetede çalıştığım arkadaşlarım arasındaki irtibat, “Ergenekon irtibatı” haline getirildi. Ergenekon savcılarının hukuk ve akıl dışı mantığı böyleydi.

Suçlarımdan birini anlatayım; 30 yıllık arkadaşım, gazeteci- yazar Soner Yalçın ile birlikte yirmi iki yıl önce, kendisi de faili meçhul bir cinayete kurban giden Binbaşı Cem Ersever ile yaptığımız söyleşi Ergenekon dava dosyasına girdi. Ayrıca bu söyleşi daha sonra Soner Yalçın tarafından “Binbaşı Ersever’in İtirafları” adıyla kitaplaştırıldı. Sayısız baskı yaptı. Aydınlık gazetesi adına yapılan bu söyleşinin, yirmi yıl sonra Ergenekon dava klasörlerine bir “suç delili” olarak ekleneceğini asla düşünemezdim. Sadece bu söyleşi bile, savcıların iddia ettiği “PKK’ya, Hizbulah’a ve DHKP-C’ye talimat veren Ergenekon örgütü” iddiasının akıl dışılığını kanıtlamaktadır.

“KAMUOYU YILLARCA KROKİLER, CD’LER, ŞEMALAR VE GİZLİ TANIKLARLA OYALANDI”

Bir gazeteci olarak yıllardır TSK ile ilgili çok sayıda olayı izledim ve haberini yaptım. Şemdinli olaylarını izledim, Atabeyler davasını baştan sona mahkemede izledim, haberini yaptım. Sauna (Küre) adı verilen dava ile ilgili belgeleri, mahkeme tutanaklarını inceledim. 2005 yılından itibaren bu operasyonların hepsinde şemalar, cd ler, krokiler olduğunu gördüm. Şemdinli olayında yargılanan iki astsubay üzerinde çıktığı söylenen bir kroki gazetelere yansıdı. Atabeyler davasında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın evinin krokilerinin bulunduğu, başbakana karşı bir suikast hazırlığı içinde olunduğu gazetelerde yazıldı. Keza Sauna- Küre adı verilen operasyonda Etimesgut askeri garnizonuna ilişkin krokilerin ele geçtiği yazıldı. Şimdi bunların tümünü kamuoyu unuttu. Yani Şemdinli’de kroki, Atabeyler’de kroki, Sauna’da kroki hepsi unutuldu. Fakat o yıllarda bu krokiler, şemalar kamuoyunu yönlendirmek için kara propaganda amaçlı olarak çok kullanıldı. Demek ki krokilerle, şemalarla, cd’lerle bazı insanları ve kurumları suçlamanın geçmişi o kadar uzakta değil. Bunlar, AKP iktidarından sonra 2005’lerde başlıyor. Ya da bir başka deyişle malum cemaatin, Emniyet teşkilatının kritik makamlarına hakim olmasından sonra.

Ergenekon davasında da öyle oldu. Kamuoyu yıllarca krokiler, şemalar, cd’ler ve onlara eklenen gizli tanıklarla oyalandı. Bunları tertip eden merkez, Fethullahçı Gladyo’dur. Ve hiç yaratıcı değildir, hep aynı yöntem. Bu tertibi tezgâhlayanlar sağa sola krokiler koyuyor, cd’ler yerleştiriyor, flash bellekler icat ediliyor, telefonlara “sehven” numaralar ekleniyor, gizli tanıklar bulunuyor ve bunlara dayanarak davalar açılıyor ve insanlar yıllarca hapiste tutuluyor.

GİZLİ TANIKLAR

Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ergenekon davası kapsamında 60 gizli tanık olduğunu açıklamıştı. Ergenekon duruşmalarında bunlardan 31'i dinlendi. Bu süreç tam bir yıl sürdü. Gizli tanıklardan dördü ("Anadolu"/Ümit Sayın, "15"/Hüseyin Oğuz, "İsmet"/Semih Genç ve "Deniz"/Şemdin Sakık) duruşma sırasında asıl kimliklerini açıkladılar.

Bu gizli tanıklar arasında mesleği olan, eli ekmek tutan bir kişi bile yoktur.

Aralarında koyun hırsızı da var, oto hırsızı da. Kız kardeşinin kızını satan da var, "gayrimeşru âlemde" tanınmak için çabalayan da.

Cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı, gasp, tecavüz, adam yaralama, adam kaçırma, dolandırıcılık, fuhuş hükümlüleri, F tipi örgüt tarafından “tanık” olarak çıkarılmışlardır. Toplumun tortuları, çöplükten toplanmış ve gizli tanık yapılmıştır. Ve bunlar Ergenekon savcı ve yargıçlarının en muteber tanıkları oldular.

Gizli tanık ifadelerinden bazı çarpıcı örnekleri sunuyorum:

"Veli Küçük köpeklerimi zehirledi, atımı kesti." (Gizli tanık "15"),

"Öcalan'a suikast görevi bana verildi. Kabul etmedim, benim yerime Yeşil gitti." (Gizli tanık "Kıskaç"),

"Kola içirdiler, bademciklerimi aldılar." (Gizli tanık "Akdeniz"),

Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesini Sami Hoştan ile Veli Küçük teklif etti." (Gizli tanık "C"),

"Levent Ersöz ile Cemil Bayık Hezil çayında buluştu." (Gizli tanık "İlkadım"),

"Saddam Hüseyin'in ajanını ilaçla uyuttum, çantasını aldım." (Gizli tanık "Aydos"),

"Bombaları atmak için Muzaffer Tekin 500 bin dolar teklif etti." (Gizli tanık "9"),

"Cezaevinde başsavcının odasında birlikte rakı içerdik." (Gizli tanık "Hisar"),

"Zar oynarım, yanık oynarım, pavyon âlemine takılırım." (Gizli tanık "Poyraz")

“SUÇLARIM AYDINLIK’TAKİ HABERLERİMDEDİR”

Yaklaşık 20 yıldır Aydınlık’ta yaptığım haberlerdir benim suçum. Ben, Fethullahçı Gladyo’nun devlet içindeki yuvalanmasına karşı yıllardır mücadele eden insanlardan biriyim. Bu konuda birkaç kitaba sığacak sayısız haber yaptım. Hem de ses getiren, devlet içinde, kamuoyunda tartışılan haberler. Bu karanlık örgütlenmeyle mücadele eden haberler. Sadece bir örnek vereyim, onu da 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunmuştum. 10 Ocak 1999 tarihli Aydınlık’ın kapak haberini, “Devlete sunulan rapor: Fethullah Emniyet’i Ele Geçirdi” haberini ben yazmıştım. Bu haber üzerine, Başbakanlık Teftiş Kurulu soruşturma başlatmış, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde soruşturma açılmıştı. Ama o günlerde ne yazık ki devlet içindeki bu cemaat yapılanmasına karşı güçlü bir siyasi irade olmadığı için soruşturmadan bir sonuç çıkmamıştı.

Suçlarım” Aydınlık’taki haberlerimdedir. Ben o yazıları bugün de savunmaktan onur duyuyorum.

Bu davanın esastan bozulmasını ve karşımızdaki suç örgütü hakkında suç duyurusunda bulunmanızı talep ederim.”

ulusalkanal.com.tr