Kaşıkçı olayında deliller "planlı cinayeti" gösteriyor
Suudi yönetiminden, Gazeteci Kaşıkçı'nın arbede sırasında öldüğü yönünde açıklamalar yapılsa da elde edilen bulgular, olayın planlı bir cinayet olduğuna işaret ediyor.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'dan evlilik işlemleri için 2 Ekim saat 13.00 sıralarında Levent'teki Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdikten sonra bir daha haber alınamadı.
Konunun gündeme gelmesiyle birlikte Kaşıkçı'nın akıbetinin belirlenmesi için bu andan sonra yapılan araştırmalar, Suudi gazetecinin, öncesinde planlanan yol haritasıyla cinayet için konsolosluğa çağrılıp katledildiğini ortaya koydu.
Kaybolduğu günden 5 gün önce 28 Eylül Cuma günü evlilik işlemleri için konsolosluğa giden Kaşıkçı'ya 2 Ekim'de tekrar randevu verilerek cinayet planı devreye sokuldu.
Kaşıkçı'nın, olay günü randevu hatırlatması bahanesiyle tekrar aranıp konsolosluğa gelmesi sağlanırken, 1 Ekim'de operasyon grubundaki 3 kişilik Suudi heyeti, ertesi gün de 12 kişilik özel ekip İstanbul'a gelerek uygulanacak plan üzerinde çalıştı.
Plan çerçevesinde konsolosluğun kamera sistemindeki hard disk sökülüp Belgrad Ormanı ve Yalova'da keşif çalışmaları yapan "cinayet ekibi", Kaşıkçı'nın konsolosluğa girmesinin ardından infaz işlemini gerçekleştirdikten sonra akşam saatlerinde ülkesine döndü.
Konsolos Uteybi'nin örtbas çabaları işe yaramadı
Tüm dünya, bir anda bir numaralı gündem haline gelen kayıp vakasını konuşurken, cinayetin odağındaki isimlerden olan ve daha sonra ülkesine giden Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed el Uteybi, bir haber ajansına kapılarını açıp dolap ve elektrik panolarını göstererek suçluluk psikolojisiyle cinayeti örtbas etmek için yoğun çaba harcadı.
Kaşıkçı'nın kaybolduğunun duyurulmasının ardından konsolosluk resmi hesabından atılan Tweetle gazetecinin konsolosluktan ayrıldığı yönünde açıklamalar yapılsa da olaya el koyan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde çalışmalar yürüten emniyet, Kaşıkçı'nın buradan hiç çıkmadığını tespit etti.
Soruşturma kapsamında Atatürk Havalimanı, Levent ve Sultanahmet başta olmak üzere 62 noktada bulunan 137 kameradan alınan 2 bin saatlik görüntü, özel ekip tarafından incelendi. Görüntüler üzerinden, Kaşıkçı'nın infazı için geldiği belirlenen 15 kişilik Suudi ekip ile konsolosluk yetkililerinin, olay öncesi ve sonrasındaki hareketleri adım adım tespit edildi.
Kaşıkçı'nın konsolosluğa geliş anlarının da yer aldığı görüntülerde, yine konsolosluk yetkililerinin, olaydan bir gün önce 1 Ekim'de, akşam saatlerinde diplomatik plakalı bir minibüsün, bahçe kapısından içeri girip giremeyeceğini denedikleri ortaya çıktı.
Cinayetin gerçekleştiği 2 Ekim günü herhangi bir açık vermemek için konsoloslukta çalışan personelin, denetleme bahanesiyle bir odada toplanması sağlanırken, ikamette görevli personele de aynı sebeple izin verilerek cinayet için gereken ortam hazırlandı.
Dublörlük için özel olarak seçilen bir isim
Cinayet planı çerçevesinde kamuoyunu yanıltmak için Kaşıkçı'nın benzeri kıyafet giydirilip gözlük takılarak İstanbul'da dolaştırılan ve sonrasında Mustafa Muhammed Medeni olduğu anlaşılan dublör, aynı akşam tarifeli uçakla ülkesine döndü.
Kaşıkçı ile aynı yaşlarda olan ve fiziki benzerliği bulunan, bu iş için özel olarak getirilen 15 kişi içinde yer alan Mustafa Muhammed Medeni'nin, Suudi Arabistan'da mühendislik alanında faaliyet gösteren kamuya ait bir dairede müdür olarak görev yaptığı, Riyad yönetimine ve özellikle de Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a yakın bir isim olduğu ortaya çıktı.
Uluslararası sözleşmelerden doğan hakların arkasına sığınarak infaz delillerini örtbas etmek için yoğun çaba harcayan Suudi yönetimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimleri ve uluslararası kamuoyundan gelen baskı sonucunda olaydan 10 gün sonra Türk inceleme ekibinin, kendi yetkililerinin gözetiminde başkonsolosluk ve başkonsolosluk konutunda araştırma yapmasına izin verdi.
İnceleme heyeti Suudi iddialarını çürüttü
Suudi yönetimi, soruşturma kapsamında tüm ayrıntıları araştıran Türk heyeti tarafından elde edilen ve Suudilerin imha edemediği önemli bulguları karşısında cinayeti itiraf etmekten başka yol bulamadı.
Türk ve Suudi heyetin konsolosluk binası ve konsolosun konutunda yaptığı incelemeler tamamlanırken, konutun bahçesindeki kuyuda arama yapılmasına izin verilmemesi, Kaşıkçı'nın cesedinin burada olma ihtimalini gündeme getirdi.
Kaşıkçı'nın öldürüldükten sonra cesedinin parçalandığı, ardından da bu parçaların konsolosluk binasından farklı kişiler tarafından ayrı ayrı çıkarıldığı iddialarının yanı sıra Kaşıkçı'nın cesedinin asitle eritildiği yönünde de bazı savlar bulunuyor.
Vahşice işlenen cinayetin delillerini karartmak için konsolosluk binasının içindeki bazı odalar ve konsolosun evinin bir kısmının boyandığı yönündeki bazı iddialar da güncelliğini koruyor.
Otoparkta bulunan diplomatik plakalı araç
Bu arada, konsolosluğa ait diplomatik plakalı bir araç Sultangazi'deki bir otoparkta park edilmiş halde bulundu.
Alınan izinler doğrultusunda Suudi ve Türk yetkililerin gözetiminde araçta yapılan aramalarda 2 valiz ve çeşitli malzemeler bulundu. Söz konusu otoparkın kamera kayıtlarını inceleyen ekipler, 18 Ekim'de diplomatik plakalı başka bir otomobilin otoparka girdiğini ve bir süre içeride kaldıktan sonra çıktığını tespit etti.
Olayın başından itibaren Suudi Arabistan tarafından gelen bütün iddiaların aksini belgeler ışığında ortaya koyan Türkiye, kapsamlı soruşturması kapsamında Riyad'ın bütün örtbas çabalarını, aksini delillendirerek boşa çıkardı.
Riyad yönetiminden gelen itirafta yer alan, Kaşıkçı'nın cesedinin nerede olduğunun bilinmediğine yönelik iddialar inandırıcılığını yitirirken, ailesi ve sevenlerinin yanı sıra uluslararası kamuoyu da 60 yaşında vahşice öldürülen Kaşıkçı'nın cansız bedeninin bulunarak defnedilmesini bekliyor.