Tuncel ve Kışanak'ın bireysel başvuruları reddedildi
AYM, PKK silahlı terör örgütü üyeliği suçundan tutuklu bulunan BDP'li Kışanak ve Tuncel'in, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği iddiasıyla yaptıkları başvuruları kabul edilemez buldu.
Anayasa Mahkemesi, PKK silahlı terör örgütü üyeliği suçundan tutuklu bulunan BDP'li Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel'in, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği iddiasıyla yaptıkları başvuruların, açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemeyeceğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesinin internet sitesinde yayımlanan karara göre, 2010'da BDP'nin eş genel başkanlığına, 2014'te Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkanlığına seçilen Kışanak hakkında PKK/KCK ile bağlantılı soruşturma başlatıldı. Daha önce yürütülen soruşturma dosyaları da birleştirilen Kışanak, 30 Ekim 2016'da silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandı.
Tutuklu yargılanan Kışanak, son tutuklama kararına yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Kışanak başvuru dilekçesinde, isnat edilen eylemlerin ifade özgürlüğü ve siyasi faaliyette bulunma hakkı kapsamında olduğu gerekçeleriyle tutuklanmasının hukuki olmadığını, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü.
Yüksek Mahkeme, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez buldu.
Yüksek Mahkemenin kararında, Kışanak'ın PKK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklandığı, dolayısıyla tutuklama tedbirinin kanuni dayanağının bulunduğu belirtildi.
Kararda, başvurucunun tutuklanmasına karar veren Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hakimliğinin, Kışanak'ın PKK silahlı terör örgütünün üyesi olma suçu yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna vardığı kaydedildi.
Kararda, mahkemenin, bu kararını, Kışanak'ın konutunda ele geçirilen "SUR RAPOR 2016" ibareli bir kitap ve kitabın içinde bulunan aynı başlıklı bir adet CD içeriğine, PKK terör örgütünün çağrısı üzerine birçok program, gösteri ve mitinge katılmasına ve basın açıklamasında bulunmasına, örgüt mensuplarının cenaze törenlerine katılmasına, Belediyenin araçlarına terör örgütünü simgeleyen bayrak, flama ve renkler ile ölen örgüt mensuplarının resimlerinin asılmasına, Belediye Meclisi binasında ölen örgüt üyesi için anma yapılmasına, bu anma sırasında onu anımsatan renk ve işaretlerin kullanılmasına ve DTK bünyesindeki faaliyetlerine dayandırdığı ifade edildi.
Kışanak'ın kamuoyunda "Çukur eylemleri" olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı dönemde dağıttığı bildiri ve basın açıklamalarında PKK mensuplarının yaptığı eylemleri direniş ve savunma olarak, bu kişilerin öldürülmesini ise savaş ve vahşet olarak nitelendirdiği, PKK'nın silahlı mücadelesini övdüğü ve bunu meşrulaştıran sözler sarf ettiği aktarılan kararda, bu konuşmaların, olayların yoğunlaştığı Diyarbakır'da yapıldığı belirtildi.
Kararda, "Bu itibarla soruşturma mercilerinin, başvurucunun siyasi konumunu, söz konusu konuşmaların yapıldığı dönemi ve yeri, konuşmaların içeriğini ve bağlamını birlikte dikkate alıp yukarıda yer verilen ifadeleri içeren konuşmaları terörle bağlantılı bir suç işlendiğine dair belirti olarak kabul etmelerinin temelsiz olduğu söylenemez. Buna göre başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunmadığının kabulü mümkün değildir." denildi.
Kışanak hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan ve kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin bulunduğunun anlaşıldığı belirtilen kararda, tutuklama kararında ve iddianamede, 5 yıllık süre içinde işlendiği ileri sürülen birçok eylem bulunduğunun altı çizilerek, soruşturma süreci bakımından tutuklamanın ölçülü, gerekli olmadığının söylenemeyeceği kaydedildi.
Terör suçlarının soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bıraktığına da değinilen kararda, "Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır." ifadesi kullanıldı.
Kararda, isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı ve işin niteliği göz önüne alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfi ve temelsiz olmadığı vurgulanarak, "Açıklanan gerekçelerle başvurucunun, tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir." denildi.
Kararda, Kışanak'ın siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) ortak koruma alanı dışında kaldığı, zira anılan iddianın temelinin yasama organına değil, yerel yönetimlere ilişkin olduğu kaydedildi. Bu gerekçelerle siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın da konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildiği bildirildi.
Sabahat Tuncel'in başvurusu
Tuncel'in başvurusuna ilişkin karar da Anayasa Mahkemesinin internet sitesinde yayımlandı.
Karara göre, Tuncel, 2007'de DTP, 2011'de BDP'den İstanbul Milletvekili seçildi, daha sonra DBP'ye katıldı ve bu partinin eş genel başkanı oldu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında bazı milletvekilleri hakkında uygulanan gözaltı kararını protesto etmek için 2016'da Diyarbakır Adliye binası önünde toplanan kalabalığın içinde bulunan Tuncel, çıkan olaylar esnasında terör örgütü propagandası yapmak suçlamasıyla gözaltına alındı ve hakkında soruşturma başlatıldı. Tuncel, 6 Kasım 2016'da Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliğince silahlı terör örgütü üyeliği suçundan tutuklandı.
Tutuklu yargılanan Tuncel, tutukluluğa devam kararına yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Tuncel, suçlamaya konu eylemlerinin siyasi faaliyetler esnasında yaptığı konuşmalar olduğunu, kuvvetli suç şüphesinin ve tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, tutuklamanın hukuki olmadığını, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü.
Yüksek Mahkeme, Tuncel'in başvurusunu da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez buldu.
Kararda, Tuncel'in PKK/KCK silahlı terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın terör örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyet yürütmesi için kurulması talimatını verdiği legal görünüm altında illegal faaliyetler yürüten Demokratik Toplum Kongresi (DTK) isimli yapının toplantılarına katıldığı, bu yapıya üye olduğu, farklı tarihlerdeki konuşmalarında PKK'yı ve liderini övdüğü, PKK'nın şiddet içeren eylemlerini direniş şeklinde tanımladığı anlatılan kararda, mahkemenin bu kapsamda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna vardığı kaydedildi.
Tuncel'in siyasi konumu, söz konusu konuşmaların yapıldığı dönem ve yer ile konuşmaların içeriği ve bağlamı birlikte dikkate alınarak terör örgütü mensuplarını ve eylemlerini öven ve meşru gösteren değerlendirmelerinin, suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz olduğunun söylenemeyeceği bildirildi.
Tuncel'e yönelik tutuklamanın, suçun katalog suçlardan olmasına ve Kanun'da öngörülen yaptırımın ağırlığına dayandığı anlatılan kararda, cezanın ağırlığının kaçma şüphesine işaret eden durumlardan olduğu belirtildi.
Kararda, somut olayın özellikleri dikkate alındığında Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliğinin isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarını, işin niteliğini ve önemini de göz önünde tutarak Tuncel hakkında uyguladığı tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfi ve temelsiz olmadığı ifade edildi.
Başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde, başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu sonucuna varıldığı vurgulandı.