'İhanete rağmen ayaktayız'
Balyoz davasında 16 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onanan Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, bir yazı kaleme alarak ülkede gelinen son durumu değerlendirdi.
İşte Deniz Kurmay Albay Ali Türkşwnb'in kaleminden o değerlendirmeler:
Tüm Türkiye’nin Kurban Bayramı kutlu olsun. Büyüklerimin ellerinden küçüklerimin yanaklarından öpüyorum. Başta Gezi olaylarında olmak üzere AKP iktidarı döneminde sevdiklerini kaybederek bayramı kucaklamak zorunda kalanlara da baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Silivri’ye geçmeden önce Hasdal’daki bu son bayram günü, bazıları “Danam kaçtı-kuyruğu koptu-aman kasap elini kesti,” dertleriyle boğuşurken, Hasdal ve diğer birçok cezaevinde Türkiye’nin karanlık geleceğine kurban edilen günahsız Türk subayları unutulmadan birkaç cümle sarf etmek geldi içimden.
Öncelikle hepimize hayırlı olsun. AKP iktidarının kıdemli ağızlarından Akif Beki’nin Hürriyet gazetesindeki 10 Ekim 2013 tarihli köşesinde de belirttiği gibi, “Demokratikleşme maceramızda en kritik eşiği geçtik (miş). Darbelerle mücadele tarihimizde geri döndürülemez bir noktaya geldik(miş)” Bu yüzden Beki’nin bir yanı bahar bahçeymiş. İki yanı da bahar bahçe olacakmış az daha ama ah bu darbenin varlığını bir türlü kabul etmeyen iflah olmaz darbeciler ve şakşakçıları da olmasaymış. Artık Beki de bu kadarıyla idare ediversin canım, buna da şükürmüş.
Şimdi isterseniz Beki ve benzerlerinin gönlünde bahar bahçe açtıran ve hayatımızın son 3,5 yılını cehenneme çeviren bu demokrasi (!) havasının ve Yargıtay’ın onama kararının ne olduğunu anlamak için bir hafta öncesine dönelim.
İHANETE RAĞMEN AYAKTAYIZ
Tarih: 9 Ekim 2013, Çarşamba.
Yer: Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevi-İstanbul.
Belli ki Hasdal gibi Türk subaylarının esir edildiği tüm öteki cezaevlerinde de aileler sabahın erken saatlerinden itibaren eş, anne-baba, kardeş ve evlatlarının yanlarında yerlerini almışlar. Herkes nefesini tutmuş, Ankara’dan gelecek hayırlı bir haberi bekliyor. Saat 10.00’la 10.15 arasında olup bitiyor her şey. Bir yandan Hasdal’ın tek kadın mahkûmu Güllü Salkaya’nın salıverilme haberine sevinirken öte yandan büyük oranda kararın onandığı bilgisi herkesin adalete dair son ümidini de alıp götürüyor.
Neredeyse her iki evlattan birinin diğerine ağlayarak söylediği; “Sen bu akşam babanla birlikte eve gideceksin, benim babamsa hala burada kalacak,” sözleri herhalde Hasdal’ı hafızalarından asla silemeyecek çocuklarımız ve bizler için durumu tüm çıplaklığıyla ortaya koymaya yetiyor. Günün kalan kısmında Yargıtay’ın kararını duyar duymaz Hasdal’a akın eden dost ve arkadaşlarımız sayesinde yaşadığımız ihanetin son adımında da dimdik ayakta durmayı başarıyoruz.
HİÇ KARACI KALMADI
Eş-dost-akraba-arkadaş kalabalığı akşam saatlerinde Hasdal’ı terk ettikten ve özgürlüklerine kavuşan silah arkadaşlarımızı alkışlar eşliğinde Hasdal’dan uğurladıktan sonra Balyoz darbe planının yalın gerçeği fiziki olarak da kendiliğinden ortaya çıkıyor. Sağım denizci, solum denizci olunca gayri ihtiyari şu soruyu soruyorum en yakındaki arkadaşlarıma: “Yahu hiç mi karacı kalmadı aramızda?”
“Ne zannettin,” diyorlar. Meğer günün telaşı içinde fark edememişim. Sadece Hasdal değil diğer cezaevlerinin hiçbirinde de tek bir muvazzaf/görevde karacı kalmamış meğerse. İnanmıyorum, gidip Hasdal’ın son durumunu gösterir mevcut çizelgesini buluyor, tek tek sayıyorum. Yalın gerçek değişmiyor. Hasdal’da kala kala Balyoz davası hükümlüsü 43 denizci 2 de jandarma subayı 45 kişi kalmışız.
YÜZDE 57 DENİZCİ
Ertesi gün yapılan daha sıhhatli bir istatistikle ortaya çıkan rakamlarsa büyük yalanı biraz daha açıklığa kavuşturuyor. Balyoz hükümlüsü 237 sanığın 134’ü (% 57’si) Deniz Kuvvetleri personeli ve dağılımı da şöyle: halen 7’si görevde 27’si emekli olmak üzere 34 amiral, halen 86’sı görevde 14’ü emekli olmak üzere 100 subay. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en az personel mevcutlu kuvvetinde durum böyleyken bir de en yüksek personel mevcuduna sahip Kara Kuvvetlerinde durum neymiş bakalım: 237 hükümlünün sadece 38’i karacı. Bu mevcudun 28’i general (1’i hariç hepsi emekli), kalan 10’u ise emekli subay.
TSK’nın ikinci küçük mevcutlu kuvveti Hava Kuvvetlerinde durum biraz daha iyi: toplam 41 hükümlünün 19’u general (14’ü emekli 5’i halen görevde), 22’si subay (9’u emekli, 13’ü görevde). Neredeyse mevcudu Kara Kuvvetlerine yakın olan Jandarma da yalanı rakamlarla ortaya koymaya devam ediyor: toplam 24 jandarma hükümlüsünün 2’si emekli general, 22’si ise subay (4’ü emekli 18’i halen görevde).
BU MU SİZİN İLERİ DEMOKRASİNİZ
Başta emekli Orgeneral Çetin Doğan olmak üzere karacı, denizci, havacı, jandarma ya da sivil, bu davada yargılanan tek bir kişinin bile suçu olmadığını, hepimizin sahteliği binlerce defa bilimsel olarak kanıtlanmış dijital verilerle cezalandırıldığımızı biliyoruz. Zaten öyle olmasaydı darbe senaryosuna dayanak olan plan seminerinde takdim yapanların bile serbest bırakılmalarını açıklamak oldukça zorlaşırdı. İnsan bu istatistikler ve gerçekler karşısında sormadan edemiyor elbette: “Bu mu sizin ileri demokrasiniz? Bu mu sizin darbeyle hesaplaşmanız? Bu mu oranızda buranızda baharlar açtıran yargı kararınız?”
Akif Beki ve benzeri Allah’tan korkmaz kuldan utanmazlar, Allah öncelikle hepinize akıl fikir versin. Madem bir yalanın peşine sürükleneceksiniz biraz zekâ pırıltısı gösterin de inandırıcılığınız artsın. Siz bana, yargılamanın ilk gününden bu yana resmi belgeyle ispatlamasına karşın, Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’in TRT kameraları kayıttayken ve BÜTÜN GÜN DALIŞTAYKEN nasıl dijital veri hazırlamış olabileceğini, bu şekliyle de 16 yıl hapis cezası almaya nasıl hak kazandığını bir anlatıverin önce de ondan sonra memlekete demokrasi nasıl gelecek hep beraber bir yol bulalım.
BUGÜN BİZE YARIN SİZE
11 yıldır süren AKP iktidarının yalanlarına tüy diken Yargıtay’ın Balyoz kararı Türkiye’de önümüzdeki dönemde daha neler yaşanabileceğini göstermesi açısından da dikkatle değerlendirilmelidir. Bilime dayalı öğrenim hakkı elinden alınan, başörtüsü baş tacı edilirken kuruluş değerleri yerle bir edilen, televizyondaki sunucusunun kıyafetine kadar karışılan bir Türkiye’de kimin hangi cezaevinde olduğu sadece şahsına düşen metrekareyle ilgili bir husustur.Bugün Hasdal’da yarın Silivri’de payımıza düşecek metrekare sanmayın ki halkımızın kalanı için daha fazladır.
Dün olduğu gibi bugün de canını ülkesinin insanı, yaşam hakkı, özgürlüğü uğruna feda etmekten çekinmeyecek bir Türk evladı olarak, Hasdal’ın demir parmaklıkları ardından tüm Türkiye’ye sesleniyorum: 11 yıllık AKP iktidarının hokkabazlıklarına göz yumuldukça Türkiye bir açık hapishane olmaya devam edecektir. Yaşam alanınızın giderek yok olduğunu, özgür bir vatandaş olarak yaşayabildiğiniz gün sayısının giderek azaldığını unutmayın. Bu zulüm bugün bize yarın size. Hem de Yargıtay gibi Türk hukuk sisteminin en tepesinden tescillenmiş olarak.
REDDİ HAŞİM
Son sözüm dünya hukuk tarihinde yer eden iktisat kökenli Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a. “Yargıtay’ın Balyoz davası kararı için temyiz makamı gibi gösteriliyoruz. İnsanlara boş yere umut veriliyor,” buyurmuşsunuz. Merak etmeyin, sizden bir şey beklediğimiz yok, içiniz rahat olsun Sayın Kılıç. Biz özel yetkili mahkemelerinizden ne gördük, Yargıtay’ınız neydi ki Anayasa Mahkemenize bel bağlayalım. Sizden gelecek hayır Allah’tan gelsin. Dün özel yetkili kurgu mahkemelerinizin hâkimlerine reddi hâkim dedik kabul olmadı, belki bugün reddi Haşim deriz kabul olur. Reddi Haşim hakkımı kullanıyorum ve aynı özel yetkili mahkemelerinizin ve Yargıtay’ınızın kararlarını olduğu gibi başında bulunduğunuz Anayasa Mahkemenizin kararlarını da reddediyorum.
Tüm Türk halkına en derin sevgi ve saygılarımla, bir kez daha iyi bir bayram geçirmeniz dileklerimle...
Ali Türkşen/Deniz Kurmay Albay
Hasdal Askeri Cezaevi