Sol ve Ulusalcılık birbirine zıt mı?

Sol ve Ulusalcılık birbirine zıt mı?

CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, CHP'nin parti ideolojisinin değişmesi gerektiğini söyledi. Birgün Gazetesi'ne konuşan Türmen, "Hem Ulusalcı, hem Solcu olunmaz" dedi. Aslında Türmen’in bu tutumu, ülkemizde uzun süredir tartışılan ama açık ve şeffaf yürütülmeyen ideolojik bir mücadelenin ayyuka çıkmasıdır.

“Ulusalcılık”a karşı birleşik cephe(!)

Ulusalcılığın solculuk olmadığını, hatta ulusalcılığın bilakis solun karşısında konumlandığını dillendiren “geniş” bir cephe var: Emperyalizm güdümlü Kürt Milliyetçiliği(PKK/HDP), Redd-i Mirasçı Sosyal Demokrat Y-CHP, PKK kuyrukçusu sahte sol, dönek-liberal takımı(TV’ler de sıkça karşılaşıyorsunuz). Bu cephenin bir de “sol” dışından, “ulusalcı” olmayan bir “sol” isteyen destekçileri var: RTE AKP’si, F örgüt, Gladyo tetikçisi BBP ve Bahçeli MHP’si. Kısacası, cümle emperyalist-kapitalist düzenin “renkleri”…

Emperyalistlerce ulusalcılık

Ha unutmadan bu cepheye kol kanat geren, hiçbir desteğini eksik etmeyen ABD-AB emperyalistlerini başa yazmak gerekir. Çünkü emperyalistler; kurmayı hedefledikleri ikinci İsrail(Güneydoğu Anadolu bölgemizi de içine alan kukla Kürt devleti)’i ya da diğer adıyla “Türk-Kürt federasyonu”nu destekleyen bir “sol” istiyor. Keza emperyalistler, tarikatlarla uyumlu; Aydınlanma devrimi, ulus devlet ve bağımsızlık gibi, “global” dünya düzeniyle uyuşmayan “çağdışı” kavramlara savaş açmış bir “sol”u özlemliyor.

Peki nereden çıktı bu ulusalcılık?

Ulusalcı diye kime denir? Neyin nesidir? “Sol”a nereden bulaştı?

Kısaca yanıtlayalım: 1990 sonrası süreç hem ülkemiz hem dünya açısından bir kırılma noktasıydı. SSCB yıkıldı. ABD dünya efendiliğini resmen ilan etti. ABD başta Ortadoğu olmak üzere, ezilen/gelişen uluslar üzerindeki siyasi, iktisadi ve kültürel egemenliğini artırdı. Birinci Körfez Savaşı'yla Irak’a saldırdı. Bu saldırı, geçmişte SSBC’ye karşı birlikte hareket ettiği “müttefiki” Türkiye’nin milli güvenliği açısından tehdit oluşturuyordu. ABD bu dönemle beraber, milli devletlere karşı yürüttüğü saldırıyı çok öteye taşımıştı. Saldırı kapsamlıydı. Bir yandan, ülkemizdeki işbirliçi-gerici hükümetler aracılığıyla iktisadi kalelerimiz kapatılıyor ya da yok pahasına yabancı tekellere peşkeş çekiliyordu. Bir yandan da milli devletin çözülmesi için millet çözülüyor ve Türk ordusuna kumpaslar yapılıyordu. Bunların yanı sıra tarikatlar palazlanıyor, halk mezhep farklılıklarına göre ayrıştırılıyor ve Cumhuriyet Devrimi’nin laiklik temelli eşit yurttaşına ağır darbeler indiriliyordu. Ermeni soykırımı iddiaları, KKTC’nin emperyalist bir üs olması için Denktaş’a ABD-İngiltere-AKP işbirliğiyle kurulan tezgahlar… Son dönemi hepiniz biliyorsunuz: TC ibarelerini devlet dairelerinden sökülmesi, Ergenekon kumpası, milli bayramların yasaklanması, Andımızın okullardan kaldırılması, özelleştirmeler, 4+4+4 ile milli-laik eğitimin feshi, “barış” adı altında AKP-PKK ortaklığı, Atatürk ve İnönü’ye yapılan “iki ayyaş” hakareti gibi saymakla bitiremeyeceğimiz bir olaylar silsilesi… Bu süreç bütün hızıyla hala devam ediyor.

İşte yaşanılan bu sürece itiraz eden toplumsal kesimlere, ana akım medya( düzen medyası ya da penguen medyası da diyebiliriz) başta olmak üzere, “Ulusalcılığa karşı birleşik cephe”nin elinde olan bütün yayın organlarının, bir koro halinde “taktığı” isimdir ulusalcılık. Yani başlarda kimse kendisine ben “ulusalcıyım” demedi. Düzenin canavar olarak sunduğu ama toplumun geniş kesimlerinin sahiplendiği bu “sıfat”, emperyalist-kapitalist düzenin yurtseverleri sevimsizleştirmek için kullanılan bir kavramdı. Yani bugün, Rıza Türmen’lerin kendilerini soyutlamaya çalıştığı temel mesele, ulusalcılığı hedef alarak yürüttükleri, emperyalist-kapitalist düzenin de baş hedefi olan milli kurtuluşçuluk ve aydınlanma devrimidir. Bu hareketin sembolleri milli bayrak ve Mustafa Kemal’dir. Rıza Türmen’lerin sıyrılmaya çalıştıkları ve hatta düşman ilan ettikleri değerleri anladınız mı? Rıza Türmen’leri bu noktaya getiren, Mustafa Kemal’in aydınlanma devrimine yaptıkları “üst yapı devrimi- tek parti diktatörüğü” yaftalamalarının ve milli bağımsızlığı küçümsemelerine yol açan sebep, emperyalist-kapitalist düzenin “sol” yüzü olan Sosyal Demokrasi’dir. Bunun için geçmişte Rıza Türmen’in, Avrupa Özerklik Şartı savunuculuğu yapmasına, AKP-PKK ortaklığıyla yapılmaya çalışılan(Ulusalcılarca engellenen) “yeni anayasa” yı koşulsuz sahiplenmesine ve HDP’nin cumhurbaşkanı adayları arasında isminin anılmasına hiç şaşırmadık. Anlaşılacağı üzere, demek ki hem Kemalist hem Sosyal Demokrat olunmuyormuş!

Ulusalcılık, Türkiye’yi savunmanın adıdır

Ulusacılık/Millicilik, emperyalizme ve gericiliğe başkaldıranların ortak adıdır. Geniş toplumsal kesimleri kapsayan bu siyaset içinde; Mustafa Kemal’in CHP’sine sahip çıkan Kemalistler, Mustafa Kemal’i sahiplenmiş milliyetçiler ve Mustafa Kemal’in aydınlanma devrimi ve milli kurtuluşçuluk geleneğinden taviz vermeyecek sosyalistler yer alıyor. 2007’de Cumhuriyet mitingleri bu siyasetin ürünüdür. Haziran Ayaklanması’nın ana gövdesini oluşturan da yine bu siyasettir. Tabi milyonların yarattığı bu büyük eylemler Rıza Türmen’lerin “sol” anlayışına göre “darbeci zihniyetin” ürünüdür. Pek sevdikleri ve şimdilerde açık açık öykündükleri Demirtaş(Öcalan’ın “yasal” silüeti), bu toplumsal kalkışmaların açıkça karşısında olduklarını belirtmişti. Devrimci halk ayaklanmalarından korkan hatta karşısında mevzilenen

“solcular”…

Not: Rıza Türmen’i Haziran Ayaklanması’nda gören oldu mu? Ya Yatağan işçilerinin özelleştirmeye karşı mücadelesinde? Ya Soma’da? Bu kadarı yeterli sanırım.

Türkiye Solu ve Ulusalcılık

Türkiye Solu/Sosyalistleri milli kurtuluşçudur ve Mustafa Kemal’in aydınlanma devriminden ufacık taviz vermez. Türkiye sosyalistleri için Kemalizm, mücadele açısından kırmızı çizgidir. Kemalizm’in gerisine düşmezler, emperyalizm güdümlü gericilikle ve etnik milliyetçilikle uzlaşmazlar. Solcular/Sosyalistler, ulus ve vatan kavramlarının, demokratik/aydınlanma devrimlerinin ürünleri olduğunu bilirler. Sosyalistler, Mustafa Kemal’e karşı Şeyh Sait’lerle birleşmezler.

Şefik Hüsnü Değmer, Reşat Fuat Baraner, Nazım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli… Türkiye Sosyalist Hareketi’nin önder kadrolarının hepsi milli kurtuluşçudur. Buradan çıkan sonuç: Rıza Türmen’lere, Şirin Payzın’lara ve Demirtaşgillere göre, zaten Türkiye sol-sosyalist geleneği tümden ulusalcıdır. Rıza Türmen’lerin “sol”u, sol görünümlü yeni sağcılıktır! Sol, tarihsel gerçeklikten koparılıyor, kavramlar iğdiş ediliyor ve emperyalizmin “Yeni Dünya Düzeni”ne uyumlu hale getiriliyor. Bay Rıza Türmen! Türkiye Solu bu cahilliğe baş eğmez. Türkiye’de solcu/sosyalist olmak, öncelikle emperyalizme karşı olmak demektir. Uzun lafın kısası, milliciyiz ya da ulusalcıyız!

Kerem Yıldırım

ulusalkanal.cm.tr