Oylar hiçbir partinin tekelinde değil

Oylar hiçbir partinin tekelinde değil

Seçimler yaklaşırken sıkça duyduğumuz klişe cümlelerden biri de şudur: “Oylar bölünmesin.”

Kuşkusuz sıkça duyduğumuz bu cümleleri CHP ve MHP'li tabanın dile getirmesinin altında yatan iyi niyetler dışında mevcut sistemin devam etmesinden yana olan bir avuç işbirlikçi güruhun payının da olduğu gerçek. Nasıl mı?

Yaratılan algı, devşirilen oylar

Yapılan anketlerde olsun baraj sistemi nedeniyle olsun toplumda yaratılan bir algı var.

Nedir o algı?

Anketler üzerinden toplumun devşirilmesi...

“AKP, CHP ve MHP barajı geçiyor. Bu partiler dışında atılan oylar boşa gider” algısı, diğer siyasi partileri ister istemez kitleler önünde seçeneksizleştiriyor.

İşin tuhaf tarafı, araştırmayı yapan şirketler bu işi kazanç için yapıyor. Bir siyasi parti, milyonları ortalığa saçıyor anket yaptırıyor. Sonuç, o anketi yaptıran siyasi partinin istediği doğrultuda bir sonuç çıkyor. Aslında anketlerdeki sonuçlar gerçekle bağdaşmayan sadece toplumu yönlendirme işlevinden başka bir işe yaramıyor.

Toplum gönlündeki siyasi partiye, sırf barajı geçemediği nedeniyle oy atmıyor. Diyor ki; “Napalım AKP gitsin diye barajı geçen şu partiye oy atıyorum.”

Amerikancı-gerici bir avuç işbirlikçi güruh, kurdukları Mafya-Tarikat-Gladyo rejiminin devam etmesi için, halk çıkarını gözetecek siyasi partileri, kitleler önünde seçeneksizleştirme girişimini böyle sürdürüyor.

İstediğini iktidar yapan 'irade'

Aynı oyunu zamanında Rusya'da da gerçekleştirdiler. Dağılan Sovyet Rusya, kapitalizme geri dönmüş, Rus toplumu açlıktan köpek yeme durumuna gelmişti. Yapılan anketlerde Komünist Partisi en yüksek oyu alırken, Yeltsin'in oyları yüzde 2'lerde dolaşıyordu. Fakat ABD'den gelen toplum mühendisleri, Yeltsin'i yönlendirmiş, seçime giren 3 partiden birinin başkanını önemli bir göreve getirerek ödüllendirmiş, seçimden çekilmesini sağlanmıştı. Birtakım girişimler ile Yeltsin'in seçimi kazanması sağlanmıştı. Kapitalizme geri dönen Rusya, büyük sermaye gruplarının müdahalesi ile yoluna devam etmişti.

Aynı tablo yıllarca Türkiye'de yaşandı. Yüzde 10 barajlarla halkın özgür iradesine ipotek koyanlar, en demokratik şekilde iktidara geldiklerini iddia etti.

ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi ve CIA’nın ünlü darbe uzmanı Morton Abramowitz, 1996 yılında Tayyip Erdoğanların 6 yıl sonra iktidar olacağını söylemişti. Aydınlık Dergisi o yıl, “Abramowitz Tayyip'i Erbakan'ın Yerine Hazırlıyor” manşetiyle ABD planını kamuoyuna duyurmuştu.

Abramowitz'in de ifade ettiği gibi Tayyip Erdoğanlar 6 yıl sonra Başbakan olacaktı, aslında atanacaktı. Dönemin ABD Türkiye Büyükelçisi, Tayyip'in Başbakan olacağını 6 yıl önceden biliyordu.

Bu tablo bile aslında büyük sermaye gruplarının ve onlarla işbirliği yapan bir avuç güruhun, çıkarlarına çomak sokulmaması için mevcut sistemin devam etmesinden yana olduğunu gösterdi, istedikleri kişi ve partiyi iktidara getirebildiklerini ortaya koyan somut bir gerçeklik olarak tarihe adını yazdırdı.

Kemikleşmemiş en az 29 milyon oy var

Toplumda yaratılan “Oylar bölünmesin” algısını da irdelemekte fayda var.

Bakın Türkiye'de 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde seçmen sayısı 50 milyon 237 bin 343.

Oy kullanan seçmen sayısı 43 milyon 785 bin 665.

Seçimlerde AKP 21 milyon 399 oy,

CHP 11 milyon 155 bin oy,

MHP ise 5 milyon 585 bin oy aldı.

Fakat bu siyasi partilerin üye sayısı sırayla:

AKP 7 milyon 551 bin

CHP 953 bin...

MHP 363 bin...

Sırf belediyelerde yakınlarını çalıştırabilmek için bu partilere üye olanları çıkardığımızda bu sayı epey aşağı düşecektir.

Bu üç siyasi partiye üye olanları kemik oy olarak kabul ettiğimizde bile toplam olarak 9 milyon kemikleşmiş oy bulunuyor.

Peki bu üç siyasi partiye seçimlerde atılan toplam oy ne kadar? 38 milyon civarında.

Yani, kemikleşmemiş en az 29 milyon oy bulunuyor. Diğer siyasi partilere atılan oyları eklediğimizde bu sayı daha da artıyor.

Bu oyunu bozmaya var mısınız?

Peki seçimlerde “Oylar bölünmesin” cümlesinin ne kadar da palavra olduğunu bu rakamlar ortaya koymuyor mu? Türkiye'de kullanılan oyların aslında hiçbir partinin tekelinde olmadığını bu rakamlar net ortaya koyuyor. Peki özellikle CHP ve MHP'li taban neden “Oylar bölünmesin” cümlesini sıkça kullanır oldu. Aslında bu hakim sınıflar tarafından yaratılan üç parti dışında kimsenin seçenek olmadığı algısından kaynaklanıyor.

“Oylar bölünmesin” yaygarası koparanlar ister istemez Mafya-tarikat-gladyo aktörlerinin mevcut sistemi devam ettirme oyununa alet oluyor... Bu yazı ile onları da UYARMIŞ OLALIM...

AKP, CHP ve MHP'nin üye sayılarını baz aldığımızda kemikleşmiş oy, 9 milyon.

Son genel seçimlerde bu partilere oy atan toplam seçmen sayısı 38 milyon...

Aradaki 29 milyon fark kemikleşmemiş oy olup, hakim sınıfların toplumda yarattıkları “Barajı geçen sadece üç parti var” algısından dolayı gelen oylar...

İfade edilenin tam aksine Türkiye'de oyları bölen, yağma düzeninin devam etmesinden yana olan AKP, CHP ve MHP'nin taa kendisi olmuyor mu?

Yerel seçimlerde baraj olmadığının altını da çizelim. Tablo böyle olunca yerel seçimler toplum için bir fırsata dönüştürme olasılığını da barındırıyor.

Peki şimdi napacağız?

Ya Mafya-tarikat-gladyo aktörlerinin figüranı olacağız ya da bu oyunu bozacağız... Siz hangisinden yanasınız?

Tarık Tekgözli

ulusalkanal.com.tr