Semih Koray yazdı: İstanbul seçimleri ve toplumsal mühendislik

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Koray, Aydınlık gazetesinde 'İstanbul seçimleri ve toplumsal mühendislik' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Koray, yazısında, "Yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinde bu dayanağı temsil eden, Vatan Partisi adayı İlker Yücel'dir" ifadelerini kullandı

Semih Koray yazdı: İstanbul seçimleri ve toplumsal mühendislik

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Koray, Aydınlık gazetesindeki yazısı şöyle:

“Toplumsal mühendislik”, günümüzde önde gelen “mühendislik” dalları arasındaki yerini almıştır. Toplumsal mühendislik, “akla” değil, “dürtü”lere yönelir. “Akılla bağdaşmayan” bir toplumsal cereyan, ancak dürtülerin akla galebe çalması sağlanarak yaratılabilir. Cereyanın “kapsama” alanı, “serpme kahvaltı” usulüyle genişletilir. Böylelikle sofrada kendi dürtüleriyle uyum halinde unsurlar bulan daha geniş bir çoğunluk “kucaklanmış” olur.

KARMAŞALARLA DÜŞÜNME

Dürtüler, düşünsel gelişimde “karmaşalarla düşünme” aşamasına karşılık gelir. Bu aşamadaki düşünsel süreçlerde eksik olan, “neden-sonuç” ilişkileridir. Kavramlar, nedenselliğin dayattığı herhangi bir sıradüzen olmaksızın, kendi aralarında gelişigüzel ilişkilendirilmiş şekilsiz yığınlar oluşturur. Toplumsal mühendislik, bu şekilsizlikten, zihni neden-sonuç ilişkilerinin “tahakkümünden” kurtararak “özgürleştirmek” amacıyla yararlanır.

Örnek olarak, İmamoğlu’nun seçim çalışmasına Patrikhane ziyaretiyle başlamasını, Erbil’i kardeş şehir olarak ilanını, HDP çizgisine yaptığı güzellemeleri, KKTC’deki teslimiyetçi çizgiyle buluşmasını ve ABD Dışişleri Sözcüsü’nün seçimlere ilişkin beyanlarını alabiliriz. Zihinler nedenselliğin dayatmalarından kurtarılınca, bu göstergeler de adayın arkasında hangi güçlerin bulunduğu sorusundan arındırılmış olur. Bu zihinsel arınma, aynı zamanda söz konusu göstergelerin adayın “kucaklayıcılık” hanesine yazılmasına olanak verir.

KAVRAMLARLA DÜŞÜNME

İnsanın düşünsel gelişiminde “karmaşalarla düşünme”yi “kavramlarla düşünme” aşaması izler. Bu aşamada insanın kavramlar karşısındaki konumu edilgen olmaktan çıkıp etkin hale gelir. Artık söz konusu olan, karmaşa halindeki kavramların zihne değil, zihnin kavramlara hükmetmesidir. Bu aşamada düşünsel süreçlere nedensellik ilişkileri egemen olur. Atılan her adımın beraberinde getirdiği sonuçlarla birlikte ele alınması zorunlu hale gelir.

Patrikhane, Lozan Antlaşması’na göre bulunduğu ilçenin kaymakamlığına bağlıdır. Ekümeniklik, Atlantik Sistemi’nin dayatmasıdır. ABD-İsrail tarafından ülkemize Doğu Akdeniz’den yöneltilen tehditler, ancak Türkiye’nin Kıbrıs’ı yitirmesiyle gerçeklik kazanabilir. İstanbul-Erbil eşleştirmesi, bölgede Barzani üstünden ABD-İsrail’e yollanan bir mesajdır. PKK-HDP ve FETÖ ile aynı cepheye düşmek, Türkiye’nin değil, emperyalizmin bir mevzisidir.

İstanbul’u Ankara’dan “özerkleştirmek” Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana emperyalizmin gündeminde hep yer almıştır. “İstanbul Anayasası”nın ve “İstanbul’un Ankara’dan yönetilemeyeceği” söyleminin kökeni, burada saklıdır. Bu çizgi, “Türkiye’nin bağımsızlığının” değil, olsa olsa “Türkiye’den bağımsızlığın” hanesine yazılabilir.

‘DEJAVU’ VE ‘RESİM ATATÜRKÇÜLÜĞÜ’

Bugün Türkiye, bir “dejavu” ile karşı karşıyadır. Uygulanmakta olan toplumsal mühendislik programı, PKK, FETÖ, Kıbrıs, Erbil, Patrikhane, Atlantik Sistemi’yle bütünleşmeye ilişkin unsurlarıyla, 2002’de AKP’yi iktidara taşıyan programın zamana ve rol değişimine uyarlanmış halidir. Uyarlamanın temelinde “Atatürk’e biçilen rol” yatmaktadır. Hayat, ABD’ye de “Kemalizm yerine Ilımlı İslam” çizgisini değiştirmeyi dayatmıştır. Yeni çizgi, “Resim Atatürkçülüğü”dür. Ama bugün “Resim Atatürkçülüğü” bile toplumsal mühendislikte heyecan yaratan bir unsur olarak kullanılabiliyorsa, bunda AKP iktidarının Atatürk’ün karşısına Abdülhamid’i çıkaran tutumunun sorumluluğu büyüktür.

ZORUNLULUKLAR VE ATATÜRK DEĞERLERİNİN BİREŞİMİ

Siyasal yaşamına BOP Eşbaşkanlığı ile başlamış olan AKP iktidarını çizgi değişikliğine zorlayan, Türkiye’nin zorunlulukları ile millet içinde güçlü bir biçimde yaşamaya devam eden Atatürk Değerleri’nin bireşimi olmuştur. NATO’nun Gladyosu FETÖ’ye ve ABD’nin bölgemizdeki kara gücü PKK’ya karşı konuşlanma, bu sayede gerçekleşmiştir. Atlantik Sistemi’nden uzaklaşarak Avrasya ve bölge ülkeleriyle işbirliğine yönelme, bu bireşimin dayatmasının bir ürünüdür. Ama borçlanma ekonomisinde direterek ülkemizi boğulmaya sürükleme ve uluslararası düzlemde Gelişen Dünya’da güvensizlik yaratan ikircikli tutumlar, artık ülkemizin sırtında taşımaya devam edemeyeceği yükler haline gelmiştir. Sorunlarımızın ancak milletin topyekûn birliğiyle çözülebileceği koşullarda, “yüzde ellicilik” milletimizi bölmeye devam etmektedir.

DEVRİMCİ SİYASET VE DEVRİMCİ AYDIN

Devrimci siyaset, ülkenin ve milletin önündeki sorunların üstesinden gelecek toplumsal gücü yaratmaya yönelir. Türkiye’nin çıkarına tutum alma konusunda, geçmişteki “günah ve sevaplar”ı değerlendirerek “hak dağıtma”ya girişmez. Öte yandan, geçmişin de kamu vicdanı açısından bir ağırlık taşıdığına kuşku yoktur. PKK ve FETÖ’ye destek tutumu, Ergenekon-Balyoz kumpasları, Atlantik Sistemi’ne kayıtsız şartsız bağımlılık içinde BOP Eşbaşkanlığı, geçmişin ağır siyasal günahlarıdır. Ama bu konulardaki tutumunu büyük ölçüde değiştirmiş olan Erdoğan İktidarı’na karşı, bu günahların işlenmesine birincil derecede ortak olmuş, üstelik de hâlâ aynı tutumu sürdürmekte direten Gül ve Davutoğlu’na bel bağlamayı, hiçbir toplumsal mühendislik yöntemi kabul edilebilir hale getiremez. Hiçbir “demokrasi ve insan hakları yaldızı”, bu ABD planının üstünü örtemez.

Devrimci aydın, gerçeklik dışında hiçbir şeyin önünde boyun eğmez. Şartlar ne kadar namüsait olursa olsun, Devrimci Parti, emperyalizmin güdümündeki bütün cereyanlara göğüs gerer. Çünkü onun dayanağı, milletin çıkışını sağlayacak olan programıdır. Yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinde bu dayanağı temsil eden, Vatan Partisi adayı İlker Yücel’dir."

ulusal.com.tr

istanbul vatan partisi semih koray