Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüyle ilgili açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TİM Genel Kurulu'na katıldı. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı Adalet Yürüyüşü ile ilgili konuştu, "Eğer yargı bu tür baskılar altında kalırsa, biz yargıdan adaleti nasıl bekleyeceğiz? Ve ürkeklik, yargıya baskı, kusura bakmayın, adaletin gelişini sağlamaz. Öyle elde 'adalet' pankartlarıyla dolaşmak da adaleti getirmez. Eğer adaleti arıyorsan, adaleti aramanın makamı da yeri de Türkiye'de parlamentodur ve parlamentoda kürsüde ne diyeceksen adalet uğruna de, orada bunu dile getir, söyle ama istediğin adalet kadar sen de adaletli davran, acaba başında olduğunuz kurumda ne kadar adalet var? Önce ona bak." dedi.

Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüyle ilgili açıklama

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TİM Genel Kurulu'nda konuştu.

Erdoğan'ın konuşmalarının satır başları şu şekilde:

Ekonomideki tüm göstergeler de hızla bir toparlanmaya işaret ediyor. En önemlisi de tüm bu gelişmelerin içeride ve dışarıda birilerinin ısrarla ülkemiz aleyhinde hava oluşturmaya çalıştıkları bir dönemde gerçekleşiyor olmasıdır. Kredi derecelendirme kuruluşları başta olmak üzere -ki az önce ekranda izledik- bakınız onlar ne dediler ama Türkiye'de büyüme nasıl çıktı. Bunların nasıl ideolojik yaklaştıkları, nasıl Türkiye'ye yönelik sürekli bir kumpas gayreti içerisinde oldukları ortada.

Ekonomimizin geleceğiyle ilgili tahminlerde bulunan kuruluşların olumsuz tavırlarına rağmen sizler ülkenize olan güveninizle bu gidişi tersine çevirmeyi başardınız. Onun için teşekkür ediyorum. Türkiye'nin gerçek potansiyelini, gerçek kapasitesini en iyi bizler biliyoruz, sizler biliyorsunuz. Yurt dışında yaptığımız gözlemlerle ülkemizin imkanlarını karşılaştırdığımızda ekonomide bulunduğumuz yerin kesinlikle hak ettiğimiz yer olmadığını gördük, görüyoruz. Bugün Türkiye, ekonomik büyüklük bakımından dünyanın 17'nci, satın alma gücü bakımından ise 13'üncü büyük ekonomisidir.

Burası darbe yapmaya kalkışmış ihanet çetesine dahi hukuk devleti ilkesinin dışına çıkmadan davranma erdemini gösteren bir ülkedir. Böyle bir ülkenin yatırımcılarına, misafirlerine farklı muamele edebileceği iddiaları bühtandan, iftiradan, kara propagandadan ibarettir. Türkiye'nin aleyhinde yürütülen kampanyaların ne kadar haksız ve mesnetsiz olduğunu bu kardeşlerimiz de daha önceki pek çok örnekten biliyor. Bu meselede ortaya atılan ve hiçbiri akıl karı olmayan söylentiler de aynı şekilde mesnetsizdir, haksızdır. Türkiye, Körfez'deki bütün kardeşlerimizin ikinci evi olmayı sürdürecektir.

KATAR KRİZİ

Türkiye olarak Katar meselesinde en başından beri hakkaniyetli bir tavır içinde olmaya gayret ettik. Katar'a yönelik ithamların doğru olmadığını, bu ithamlardan hareketle başlatılan ambargoyu haklı bulmadığımızı açıkça söyledik. Körfez'deki kardeşlerimizin kendi aralarında daha güçlü bir dayanışma içinde olmalarını beklediğimizi de özellikle belirttik. Bir taraftan şahsım, bir taraftan sayın Başbakan, bir taraftan Dışişleri Bakanımız sürekli buralarda yoğun bir çalışmanın içinde olduk. Yaşanan krizin çözümü için konuyla doğrudan ve dolaylı ilgili olduğunu düşündüğümüz hemen herkesle görüştük, görüşmeye devam ediyoruz. Temennimiz bu meselenin bayrama kadar çözüm yoluna girmesidir.

Tabii bizim Katarlı dostlarımıza yapılan haksızlığa karşı çıkmamız başka bir şeydir, bölgedeki diğer dostlarımızla ilişkilerimiz başka bir şeydir. Bunlar kesinlikle birbirinin alternatifi veya zıddı olan hususlar değildir. Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez bölgesindeki ülkelerin tamamıyla da çok yönlü ve çok güçlü ilişkilere sahibiz. Bu ülkelerle olan ilişkilerimizi mutabık kaldığımız şekilde her alanda geliştirmeye, güçlendirmeye kararlıyız. Ülkemizde yatırım yapan Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin vatandaşları müsterih olsun.

Özellikle Suudi Arabistan, Hâdim'ul-Harameyn'uş-Şerifeyn, bence Körfez'deki bu krizin adeta anahtarı konumundadır. Körfez'in büyüğü olarak, dün Dışişleri Bakanımız da oradaydı, kendileriyle görüşmeleri oldu, selamlarımızı gönderdik. İnanıyorum ki, Hâdim'ul-Harameyn'uş-Şerifeyn olarak bu süreci süratle çözmeye muktedir olduğuna inanıyorum ve temennim odur ki bayrama kadar bu iş çözülmelidir çünkü İslam dünyasının içinde bu tür dargınlıklar, kırgınlıklar bize yakışmıyor, bunları bizler diyalog yoluyla çözmeye muktediriz. Aynı şekilde Karadeniz'in yaylalarına, Akdeniz'in, Ege'nin sahillerine, ülkemizin diğer bölgelerine tatil için gelecek olan kardeşlerimiz de Körfez'den, müsterih olsun.

KILIÇDAROĞLU'NUN YÜRÜYÜŞÜ

Anayasanın hükümlerini ayak altına alacak şekilde vatandaşları sokağa dökmek, sokağa çağırmak hiçbir zaman ne kendilerinin yararınadır ne de ülkenin yararınadır.

Kuvvetler ayrılığına bizler saygı duymazsak, sivil toplum kuruluşlarımız saygı duymazsa, o zaman biz bir yere varamayız. Bu konuda söylenecek bir şey varsa bunu söylersiniz ama baskı unsuru olma gayreti içine girerseniz unutmayın ki 138. madde sadece siyasetçiler için çalışmaz, A'dan Z'ye herkes için çalışır ve yargı yarın eğer sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın.

Eğer yargı bu tür baskılar altında kalırsa, biz yargıdan adaleti nasıl bekleyeceğiz? Ve ürkeklik, yargıya baskı, kusura bakmayın, adaletin gelişini sağlamaz. Öyle elde 'adalet' pankartlarıyla dolaşmak da adaleti getirmez. Eğer adaleti arıyorsan, adaleti aramanın makamı da yeri de Türkiye'de parlamentodur ve parlamentoda kürsüde ne diyeceksen adalet uğruna de, orada bunu dile getir, söyle ama istediğin adalet kadar sen de adaletli davran, acaba başında olduğunuz kurumda ne kadar adalet var? Önce ona bak.

15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'na gelip oradan hemen bir araçla Bakırköy Belediye Başkanı'na sığınan ve onun evinde o gece misafir olan kişi bu defa 'ben tankların üzerine çıkarım, tankların önünde dururum' derken o gece neyin üzerine çıktığı belli olmuştur, nereye sığındığı da belli olmuştur.

ulusal.com.tr

erdoğan kılıçdaroğlu