Aileler Eğitim - İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım’a tepki gösterdi: Utanmıyor

Eğitim-İş Genel Merkezi’nin, Diyarbakır annelerine destek veren 7 üyesini sendikadan ihraç etmeye kalkışması, HDP önünde evlatlarının hesabını soran aileleri derinden yaraladı.

Aileler Eğitim - İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım’a tepki gösterdi: Utanmıyor

Aileler, böyle haklı bir davaya omuz vermenin neden suç olduğunu anlayamadılar. Bir yandan da kendilerinin ihraca neden olmasına, öğretmenler adına üzüldüler.

Diyarbakır HDP il binası önünde 3 Eylül’den beri evlat nöbeti tutan ailelerden sendika yönetimine tepki geldi. Bazı aileler, Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım’ı arayarak “Sizi kınıyoruz. Bu öğretmenlerin suçu nedir? Teröre mi destek verdiler? Bu neyin cezası?” diye sordular.

Ağrı’dan gelen Süheyla Demir, 4 Ekim’de eyleme katıldı. Kucağında 1,5 yaşındaki kızıyla kar kış soğuk demeden HDP önünde, PKK’nın dağa kaçırdığı kızı Hayal’i geri istiyor. Aydınlık’a konuşan anne, şunları söyledi:

ÖĞRETMENLİK KUTSAL GÖREV

“Öğretmenlerin sendikadan atıldığını duyduk, gerçekten bu bizi çok üzdü. Sanki biz burda kötü bir şey yapıyormuşuz gibi. Bizi ziyaret etmeleri neden onların gücüne gitti? Anlayamadık. Onların da (öğretmenlerin) bizim için bu duruma düştükleri için üzüldük. Kutsal görev öğretmenliktir. Bir şeyler biliyorsak onların sayesinde. Bence asıl onları sendikadan ihraç edenlerin ihraç edilmesi gerekiyor. Biz öyle düşünüyoruz. Evladını kaybetmiş bu ailelere destek vermek ne zaman suç olmuş?” Sühela’ya, genel başkanın “kurum adına iş yaptıkları için atılmışlar” dediğini hatırlattık, ama yine makul karşılamadı: “Kurumun adını kullanmakta ne var ki? Kurumun adı gizli mi? Demek ki kurumun adı gizli, yaptığı iş gizli ki, rahatsız oldular. Demek ki bunda bir şey var....”

‘SENDE ÇOLUK ÇOCUK YOK MU’

Yine beş yıl önce, tam da açılım günlerinde PKK’nın kaçırdığı Özkan’ın babası Süleyman Aydın, şunları söyledi: “Eğitim İş genel başkanı Orhan yıldırıma’a sesleniyorum. Bu HDP il başkanlığı 14-15 yaşındaki çocukları zorla dağa gönderiyorlar. Ve bazı eğitimci öğretmenlerimiz bizi ziyaret ettiler, acımızı paylaştılar. Bunun için sendikadan bunları atmışlar. Orhan Yıldırım! Senin çoluk çocuğun yok mu? Bu PKK’lılar seni götürseydi, desteğe gelenleri red mi ederdin? Bize destek verdiler diye diye bunları atacak mısınız? Teröristelere destek mi veriyorsunuz? Ben bu orhan yılıdırm’ı arayacağım, ses kaydını da sana gececeğim. Burada evlat nöbetindeki annelerin yanında mısınız, teröristlerin yanında mısınız?

‘SİZİ KINIYORUM’

Tuncer’in babası Şevket Bingöl de bir süredir HDP’li oludğunu söyleyen kişiler tarafından tehdit altında bir isim. Kimi zaman tehditle yolu kesiyorlar, kimi zaman sözlü tacizde bulunuyorlar. Bir keresinde, “Bir çocuğun Kürtlere kurban olsun. Ne varki bunda?” demişler, yüzleri kapalıymış.

Bingöl, yaptıkları eylemden emin, şunları söyledi: “Bunlar sıkıştı, kaçacak delikleri kalmadı. Zaten bunları bitirmeye çalışıyoruz, her ne olursa olsun bitecek. Ben inanıyorum. Atılan öğretmenler için sendikayı aradım, utanmıyor musunuz dedim. Kendinizi bizim yerinize koyun. Bir insan sizi destek için gelince atar mısınız? Kınıyorum ben sizi. ‘Biz her zaman o öğretmenlerin yanındayız, siz terörü destekliyorsunuz’, dedim. Olur mu ya? Terör örgütü olsa yardım edeceklerdi. Burdaki ailelere destek için gelenleri ihraç etmek Allah’tan reva mı? ‘Hakaret ediyorsun’ dedi. Hayır, hak ettiğiniz şekilde konuşuyorum, dedim ben de...”

‘SADECE ACIMIZI PAYLAŞTILAR’

Süleyman Aydın, 4 yıl önce oğlu Özkan’ı HDP aracılığıyla PKK’ya kaptırmış bir baba. Haftalardır HDP Diyarbakır İl Binası önünde, şimdi 19’unda olacak oğlunu geri istiyor. Aydın, Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım’ı aradı. Aydın’la Başkan arasında şu konuşma geçti:

SA-Başkanım, ben Diyarbakır’da evlat nöbeti tutan babalardan biriyim. Şimdi bu, 7 hocamızı ihraç etmişsiniz. Hocalarımız gelip burada acılarımızı paylaştılar...

Güzel...

Şimdi bu 14-15 yaşındaki çocukları bu HDP İl Başkanlığı zorla dağa götürüyor. Bu hocalarımız gelip bize destek oldular. Sizce ihraç edilmeleri gerekiyor muydu acaba?

Size geldiler diye ihraç edilmediler sevgili kardeşim. Biz de sizin yanınızdayız. Hatta gitmeden söyledik. Bir vatandaş olarak gelip sizin tuttuğunuz evlat nöbetini ya da evladınızı geri istemenize karşı durmak kimsenin haddi değil. Doğru iş yapıyorsunuz.

Doğrudur da...

İhraç edilme sebepleri, bunu yaparken bağlı bulundukları kurumdan izin almadan kurumun adını kullanmaları. Sanki kurum göndermiş gibi. Sorun oradan çıkıyor. Size yanlış aksettirme var... Kimse böyle bir şey diyemez. Burda 3-5 HDP’li, kendine HDP’liyim diyen kişi burda bir stand kursa, bir de açıklama yapsa, “Bizi Diyarbakır HDP yöneticileri gönderdi.” HDP’liler de çıksa, “Bunlardan bizim haberimiz yok, bunları da tanımıyoruz” dese, “Biz böyle bir şey yapmadık” deseler sizce nasıl bir şey olur? Biz bundan bahsediyoruz yani...

Yani şimdi Başkanım, siz de hoş görseniz. Sadece gelmişler, acılarımızı paylaşmışlar. Sizden ihraç etmemenizi istiyoruz.

Hoşgörülü olduk, kimseye küfür edilmedi, hakaret edilmedi, Allah belanızı versin denmedi, sadece isim kullanmasaydınız, denildi. Başka bir şey denmedi yani...

Kurumun adını kullanmış olabilirler, ama sonuçta kötü bir şey yapmadılar, acımızı paylaşmışlar...

Sevgili kardeşim, öyle yaparsak burada kurallara göre değil, yapılan şey kötü mü iyi mi ona göre davranmamız lazım. O zaman kurallara bakmayalım, bu iş iyi mi kötü mü diye bakalım. Olur mu öyle?

‘BÖLÜCÜLÜĞE KARŞI KURULMUŞTUK’

Diyarbakır Annelerini ziyaret ettikleri için Eğitim-İş sendikasından ihraç edilen 7 öğretmenden Erkan Aksoy, ihraç sürecini Aydınlık’a anlattı. “Bizi değil Diyarbakır Analarını ihraç ettiler” diyen Aksoy, Eğitim-İş sendikasını kuranların tamamının, daha önce Eğitim-Sen üyesi olduğunu, bu sendikanın izlediği bölücülüğe destek olarak kabul edilebilecek siyasetlere tepki olarak ayrıldıklarını kaydetti. “Sendikamızı hedef almıyoruz, bugünkü yöneticileri hedef alıyoruz” diye konuşan Erkan Öğretmen, Diyarbakır’a gitmeden önce Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım’la aralarında geçen diyaloğu da özetledi ve “Kurum adına değil, sendika içindeki “Hepimizin Sendikası” grubu adına ziyarette bulunduklarını aktardı. Aksoy, şunları söyledi:

‘MATEMATİK ÖĞRENECEKLER DAĞDA NE İŞLERİ VAR’

“Diyarbakır Annelerine destek konusunda 21 Eylül’de gittik. Öncesinde, hem Orhan Yıldırım’a hem de Birleşik İş Genel Başkanı Mehmet Balık’a söyledik. Mesaj da attık. Tesadüfen 7 Eylül’de bir yerde karşılaştık. ‘Biz öneriyoruz, böyle bir eylem var, Türkiye’yi sarsıyor. Açılım sürecinde dağa kaçırılan çocukların çoğu 14-15 yaşında. Benim okuttuğum çocuklar o yaşlarda. Bunların sıralarda olması lazım. Matematik, fizik öğrenmesi, doktor, öğretmen olması gerekirken Türk askerini öldürmeye götürüldüler.’ dedim. Orhan Yıldırım, ‘Hayır, bu AKP’nin bir oyunu, bir tiyatro. Bu eyleme destek vermemiz söz konusu değil. Bu eylem AKP’ye; MHP’ye yarar. O zaman Cumartesi Annelerine de gitmemiz gerek’ dedi.”

‘GRUP ADINA GİTTİK’

“Biz de teklifimiz reddedilince,’Türkiye, Eğitim İş’den daha büyük. Biz grubumuz adına gideriz’ dedik. Sözcümüz Ayla Hanım da konuşmasında, ‘Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’na bağlı üyelerin oluşturduğu Hepimizin Sendikası adına geldik’ dedi. Bizim, Eğitim-İş yöneticileri yüzde 90 üzerinde CHP’lidir. Milletvekili seçiminde 14 aday adayı vardı. CHP’den beklentileri olduğu için, CHP dışında bir adım atamıyorlar: Hatta, daha da ileri gittiler. Birleşik Kamu İş, alt örgütü Eğitim-İş’e disipline verilmemiz için yazı yazdı. Eğitim-İş MYK’sı da hemen Eğitim-İş Disiplin Kurulu’na yazdı. En nihayetinde, Disiplin Kurulu, 7 Aralık’ta bizim ihracımızı kararlaştırdı. Süreç başladı. 20 Ocak’ta sonlandı. Her bir üye ayrı oylandı, Erkan’ı atalım mı atmayalım mı, Ayla’yı atalım mı atmayalım mı diye tek tek oyladılar. 20 Ocak’da Disiplin Kurulu’nun verdiği karar onaylandı. Bundan sonraki süreçte resmen ihraç kararı ulaştığında yargıya başvuracağız ve hukuki mücadeleyi başlatacağız.” Füsun İkikardeş

hdp eğitimiş diyarbakır anneleri Orhan Yıldırım