Doğu Perinçek: ABD’nin Musul senaryosunda mutlu sonu kim yazacak?

Doğu Perinçek: ABD’nin Musul senaryosunda mutlu sonu kim yazacak?

Yılan hikâyesidir, çünkü başlangıcı ta 1960’ların ilk yıllarına kadar gider. Rahmetli Amiral Vedii Bilget bizleri bilgilendirmişti. ABD yetkilileri, daha o sırada Musul Senaryosu ile gelmişlerdi. Sözümona Türkiye’nin himayesi altında Kürdistan kuracaklardı. Türkiye de petrol vaatlerine kanarak buna razı olacaktı.

TURGUT ÖZAL ARSLAN OĞLAN ROLÜNDE

1988 yılı başlarındaydı, Filistin Büyükelçisi Dostum Abu Firaz, 2000’e Doğru dergisine geldi. “Pentagon’un Kürt senaryosunun gündemde olduğunu” anlattı. Irak-İran savaşı koşullarında ABD, Turgut Özal yönetimini Musul’a girmeye ve Türkiye himayesinde bir Kürdistan kurmaya yöneltiyordu. Turgut Özal, ABD’nin senaryosunda “Arslan Oğlan” rolündeydi.

TSK DİRENİYOR

Bu dayatma aslında iki yıldır gündemdeydi. Turgut Özal daha en baştan planın içine alınmıştı. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri direniyordu. O zaman 2000’e Doğru Genel Yayın Yönetmenliğini yapıyorum. Dr. Serhan Bolluk da Yazı İşleri Müdürümüzdü. 1988 yılı başlarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Necdet Öztorun’un evinde yeni emekli olan iki komutanımızla görüştük. Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ Komutanımız o söyleşide ABD planına nasıl karşı koyduklarını anlatmıştı. Özal teslim olmuştu ama ordu teslim olmamıştı. “Millî Devlet Direnir, Millî Ordu Direnir” teorisine dayanak olan tecrübelerde önemli bir aşamadır.

Olaylar şöyle gelişiyor: ABD Savunma Bakan Yardımcısı William Taft, 7 Kasım 1986 günü Ankara’ya ani bir ziyaret yapıyor. Koltuğunun altında yine Pentagon’un malum senaryosu. Org. Üruğ kendisini kabul etmiyor, “Ben muhatabı değilim, siyasilerle görüşsün” diyor. Taft, Ankara’da soğuk bir duş alarak ülkesine dönüyor. Türkiye, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın çabalarına rağmen, ABD’nin Körfez Savaşı’na katılmadı. Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay istifa ederek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kararlılığını ortaya koydu.

HAVUÇLU TEMCİT PİLAVI

ABD’nin temcit pilavı oldu bu senaryo. Yine gündemde ve sopa gösteriliyor, Türkiye’nin önüne Kıbrıs konusuyla birlikte konuyor. Senaryoda her zamanki gibi havuç da var. Senaryonun özünü oluşturan Kürdistan planı, yine petrol paketine sarılı.

Ve ABD’nin kamuoyu imalatçıları yine seferber olmuş durumda. Aslı Aydıntaşbaş, önceki gün Cumhuriyet’te çıkan yazısında, ABD’nin beklentilerini gerçekleşiyormuş gibi özetliyordu. Yine ABD güdümlü kaynaklardan Aydınlık’a ulaşan başka haberler de aynı yöndeydi. ABD ile yapılan görüşmelerde anlaşmaya varılmak üzereymiş. “Musul’u içeren bir güvenli bölge” oluşturulacakmış. Denetim Türkiye’de olacakmış. Petrol gelirleri de ikramiyesi olarak öneriliyormuş. Bir tek sorun kalmış: Türkiye, PKK/PYD’ye yapılan harekâtları durduracak, hatta el ele verecek ve Rakka derken Musul’a girecek.

MUSUL SEFERİ MÜJDESİ!

Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanlarından Prof. Dr. Cemil Ertem de, dün Milliyet gazetesinde yayımlanan yazıda, Musul seferinin müjdesini veriyor. Lozan’da Musul ve Boğazlar konusunda bir istikrarsızlık yaratılmış. Boğazlar sorunu, Montrö ile çözülmüş. Şimdi Musul’da yaratılan istikrarsızlığı çözmek için elverişli bir gündem oluşmuş. Kısacası, ABD ve İngiltere’nin bölgedeki varlığı, Türkiye için fırsat olarak yorumlanıyor.

Önce Başdanışman Hocamızın Lozan’ı ve Musul meselesini incelemediğini saptamak zorundayız. Çünkü Musul sorunu Lozan’da sonuca bağlanmadı. Daha sonra 19 Mayıs-5 Haziran 1924’te toplanan Haliç Konferansı’nda yine anlaşmaya varılamadı. Aynı yılın Eylül ayındaki Milletler Cemiyeti görüşmelerinde Türkiye halk oylaması istedi, ancak İngiltere kabul etmedi ve konu komisyona havale edildi. Arkasından doğu bölgemizde Nasturi ve Şeyh Sait isyanları geldi. Sorun, 5 Haziran 1926 günü imzalanan Ankara Antlaşmasıyla sonuca bağlandı. Musul, Irak toprağı olarak kabul edildi. Lozan’ı öğrenmek gerekiyor.

Allah Beştepe Sarayı’nı Başdanışmanlardan korusun. ABD ve İngiltere ile birlikte önerilen çözümün istikrar değil, Türkiye için felâket getireceğini görmek için, başdanışman olmamak gerekiyor.

OLMAYACAK DUA

ABD’nin Musul Planı’nın hele şu geldiğimiz noktadan sonra hayata geçme şansı bulunmuyor. Ne Türk Silahlı Kuvvetleri razı olur, ne de millet. Önceki gün Bakanlar Kurulu Toplantısı’ndan sonra Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un açıklamaları ve dün Başbakan Binali Yıldırım’ın duruşu da gösteriyor ki, bu plana hükümet de evet demiyor.

ABD’nin “IŞİD’le mücadele” perdesi altında izlediği yol haritası bir kez daha açığa çıktı. IŞİD, yine ABD senaryosunda kötü adam rolünde. Plana göre, Musul-Kerkük bölgesi Barzanistan’a eklenecek ve petrol zengini bir Kürdistan kurulacak. Kürdistan’ın ayakta kalması için bir de Doğu Akdeniz’e bağlanması gerekiyor. Büyük Kürdistan’ın patronu da, Barzani değil PKK olacak. Çünkü Kürdistan’ı birleştirme kabiliyeti PKK’da.

MUSUL’A PİRİNCE GİDERKEN DİYARBAKIR’DAKİ BULGURDAN OLMAK

Plana bakın siz: Önce Irak’ın bölünmesini genişletiyor ve derinleştiriyor. Arkasından Suriye’nin kuzeyini alıyor. ABD’nin senaryosundaki mutlu sonun sahneleneceği mekânın ise Diyarbakır olacağını herkes biliyor. “Musul’a pirince giderken, Diyarbakır’daki bulgurdan olmak” diye buna denir. Türkiye, ABD ve İsrail ile el ele verip Irak’ın bölücüsü olacak. Musul, İkinci İsrail’in olacak ve bütün bölge ülkeleriyle düşman konumuna düşen Türkiye, kendi vatanını koruyamaz duruma düşürülecek. Senaryonun son sahnesi, Diyarbakır’a İkinci İsrail bayrağı çekilecek.

Tabii senaryonun oynanması için, seyirciler de gerekli. İran, Lübnan, diğer Arap ülkeleri, Rusya, Çin, herkes bu oyunu kahkahalar atarak izleyecek!

Bu senaryoya Musul Senaryosu yerine Diyarbakır Senaryosu adı verilse, bizim için daha anlamlı olur.

MUSUL NASIL ALINIR

Türkiye Irak ile işbirliği yapınca, Musul Türkiye’nin olur, İstanbul da Irak’ın.

Batı Asya Birliği, ABD’nin İkinci İsrail planını bozacak seçenektir. Kaçınılmazdır. Bölge ülkeleri nazlansa bile, ABD dayatıyor.

İçine girdiğimiz süreçte, Türkiye için ABD ile işbirliği yaparak bir çözüm yok. Ancak ABD en sonunda bölge ülkelerinin bağımsızlığı ve bütünlüğü önünde şapka çıkaracaktır.

ABD son numaralarını sahnelemektedir.

PKK’nın hendeklere gömülmesi, FETÖ darbesinin ezilmesi ve Fırat Kalkanı harekâtından sonra süreç, Türkiye’nin yararına ilerlemektedir. Türkiye artık pasif değil, aktif konumdadır. Türk ordusu, ABD’nin İkinci İsrail planına kılıcını atmıştır.

Ancak zaman dar. Türkiye, komşuları Irak, Suriye, Lübnan ve İran ile işbirliği konusunda cesur adımlar atmak durumundadır. Rusya ile işbirliği, bunun için çok güçlü bir temel yaratmış bulunuyor.

Pentagon’a gelince, artık savaş planlamak yerine Hollywood’a senaryolar yazarak büyük başarılar kazanabilir.

Senaryolarda finali nasıl olsa hayâl gücü belirliyor.

Doğu Perinçek

Vatan Partisi Genel Başkanı

Aydınlık

abd