Bu fotoğrafın sırrı
Başbakan, AKP için aslında “sonun başlangıcı” sayılabilecek yerel seçimlerden sonra yine “balkon konuşması” yaptı.
Peki, o balkonda yanında kimler vardı; kimlerle el ele vererek selamladı seçmenlerini?
Karısıyla...
Kızı Sümeyye’yle...
Ve oğlu Bilal’le...
***
Dikkat edin; bu AKP için de Başbakan için de bir ilk...
Yanına partisinin kurmaylarını almadı Başbakan; ailesini aldı.
Çünkü şu aşamada partisi değil umurunda olan; eşi, kızı ve oğlu!
Peki neden büyük kızıyla büyük oğlu yok o fotoğrafta? Damadı, gelinleri neden yok?
Çünkü onlar “kasetten” çıkmadı!
Ama Bilal de Sümeyye de topun ağzında... İşte; bu yüzden onları yanına aldı Başbakan; bu seçim sonuçları ile aklınca onları “aklayabileceğini” sandı.
***
Seçim siyasi bir iradedir; halk, bu iradeyi oyuyla belirler.
Ancak bir kişinin masum ya da suçlu olduğu; hukuki bir yargılamayı gerektirir. Bu da halkın değil, hukukçuların işidir!
İşte; Başbakan, düne kadar haklarında tek satır yazı yazılmasına bile tahammül edemediği karısını ve çocuklarını adaletin elinden kurtarmak için medyaya malzeme yapmayı göze alıyor ve “olmayan” bir seçim zaferini onlarla kutluyor!
“Bakın, kasetlerde ne çıkarsa çıksın, hakkımızda ne soruşturma açılırsa açılsın, yargı adamları ne düşünürse düşünsün; halk bizi akladı; artık beyaz bir sayfa açıyoruz” demeye çalışıyor Başbakan...
Oysa o da en az bizim kadar iyi biliyor ki böyle bir şey mümkün değil!
***
Önceki gece balkonda çekilen fotoğrafa bir daha bakın:
Başbakan’ın eşi var bu fotoğrafta küçük oğlu ve küçük kızı var!
Ama AKP kurmayları yok...
Seçilen belediye başkanları yok...
Bakanlar yok...
AKP’nin geçmişi de geleceği de yok!
Var olan tek şey Başbakan’ın ailesiyle ve kendisiyle ilgili kaygıları...
Bu fotoğraf, sadece bu kaygının belgesi değil; aynı zamanda suçluluk duygusunun yansımasıdır!
Tekrar bakın; göreceksiniz!
32 SEÇMEN!
Çok basit bir soru:
Doksan metrekarelik iki oda bir salonluk evde kaç kişi yaşar?
Normal koşullarda , üç...
Bilemediniz, dört, beş, hatta altı!
Zorlayın; on kişi yaşasın!
Ancak seçimlere hile katanlar, bu konuda da destan yazdı:
Seçmen kütüklerine göre Bakırköy’deki Zeytinlik Mahallesi Milliyetçi Sokak’ta doksan metrekarelik bir evde tam 32 kişinin yaşıyormuş!
Gelin görün ki bu daire, satılık olduğu için aylardır boşmuş!
Nasıl kafanız karıştı değil mi?
Boş bir dairenin 32 sakini... Yani 32 gizemli seçmen!
Allah aşkına içten yanıt verin:
Bu 32 kişi sizce hangi partiye oy vermiş olabilir?
GÜNÜN SORUSU
Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek, oyların sayıldığı bir okula korumalarıyla birlikte neden baskın yaptı? Amacı neydi; bu amaca ulaştı mı?
GÖKÇEK’İN ASIL KÂBUSU!
Yıllardır Ankara’ya hükmeden Melih Gökçek; bu kez karşısında çok dişli bir rakip buldu. CHP’nin MHP kökenli adayı Mansur Yavaş, ipi Gökçek’le birlikte göğüsledi.
Oylar birbirine o kadar yakın ki; yeni başkanın kim olduğunun netleşmesi için daha birkaç gün beklemek zorunda kalabiliriz!
Ancak sonuç ne olursa olsun; bu korku bile Melih Gökçek’e yeter...
Onun için sorun, 20 yıldır oturduğu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunu kaybetmek değil... Eminim; bunca zamandır aynı işi yapmaktan gına bile gelmiştir!
Onun asıl korkusu, Mansur Yavaş’ın eski defterleri açması ve bu 20 yılın hesabını sormaya kalkışması...
İşte; Melih Gökçek böyle bir kâbus görmemek için zorluyor sandık sonuçlarını...
Hani Mansur Yavaş bir açıklama yapıp, “Hesap falan sormayacağım” dese... Eminim ki Gökçek, mazbatayı kendi eliyle götürüp teslim eder!
GÜNÜN İSYANI!
Mustafa Sarıgül... İstanbul’a CHP’den Belediye Başkanı adayı olmak için yıllardır inanılmaz bir lobi faaliyeti yürüttün. Cemaate yanaştın, Atatürk’ün adını ağzına almadın... Ve milyonlarca CHP’li de sırf AKP saltanatını yıkmak için tüm bunları bile bile lades deyip oyunu sana verdi. Sonuç ortada: Verdiğin onca ödüne karşın 650 bin fark yedin! İsyanım sana:
Bir kuru özür dileyecek misin?
Aydınlık