Feyzioğlu "Andımız" kararını değerlendirdi
Metin Feyzioğlu, ‘Asıl soru şu: Andımızın kaldırılmasında kamu yararı var mıydı yok muydu’ diyerek ‘Mahkemeler siyasi takdire karışamazlar. Ancak siyasi takdir kamu yararına zarar verirse... yargı bunu denetleyebilir’ dedi
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Andımız’ın okullarda tekrar okutulması yönündeki Danıştay kararını doğru bulduğunu belirtti. Feyzioğlu, açılım sürecinin dağılma süreci olmasının sebebini ise “Devletin yıpratılarak, TSK’nın diz çöktürülerek bu işin yürütülmek istenmesi ve bu vatanda yaşayanların üst kimliğini yok edecek sözde bilimsel çalışmaların sözde aydınlarca topluma enjekte edilmesi” olarak açıkladı.
Danıştayın Andımız kararını Aydınlık’a değerlendiren Feyzioğlu, idari işlemlerin hukuka uygunluğu denetlenirken kamu yararının gözetildiğini belirtti. Sorulması gereken sorunun ‘Andımız’ın kaldırılmasında kamu yararı var mıydı yok muydu?’ sorusu olduğunu kaydeden Feyzioğlu, “İdare Mahkemelerinin, Danıştayın kamu yararını denetlemesini kabullenemiyorlar. Kamu yararı siyasi takdirin ötesinde hukuki bir değerlendirmenin konusudur. Mahkemeler siyasi takdire karışamazlar. Ancak siyasi takdir kamu yararına zarar verirse bunun yıllar içerisinde yerleşmiş içtihatlarla nasıl değerlendirileceği bellidir. Yargı da bunu denetleyebilir” ifadelerini kullandı.
‘Dimdik durdunuz’
‘Açılımın’, Aydınlık Gazetesi’nin de vaktiyle çok yerinde olarak değerlendirdiği ve doğru safta dimdik durduğu bir konu olduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, şöyle konuştu: “2013’te bir açılım süreci başlatıldı. Açılım sürecinin yanlışlıklarını dile getirdik. Söylediklerimizi yayınlayacak gazete bulmakta zorlandık. Ancak Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal bunları hep yayımladı. O dönem şunu söyledik. Türkiye’nin bir toplumsal barış ve kucaklaşmaya ihtiyacı vardır. O dönemde FETÖ kumpaslarıyla TSK’nın PKK’ya karşı kahramanca mücadele eden kadroları tasfiye edildi. Türkiye, PKK karşısında aslında geçmişte çok büyük başarılara imza atmasına rağmen bir yenilgi psikolojisine sokuldu. Bu sırada da çoğunluğu yurt dışında herkese verilmeyen özel burslarla eğitim almış bir takım anlı şanlı sosyologlar, bilim insanları burada gelip ‘Türk demek ırkçılıktır’ demeye başladılar. Türkiye’ye dönüp ‘Irkçısınız’ diye dayatan tüm küresel güçler aslında kendileri milli devletlerden gelen insanlar.”
‘Üstün kamu yararı var’
“Türk kelimesi Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren acaba bir ırkın adı mıdır? Yoksa Türkiye’yi vatan tutmuş her etnik kökenden, mezhepten ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan içeri çekilen her yöreden insanın üst kimliği midir” diye soran Feyzioğlu, şöyle sürdürdü: “Türk kelimesini üst kimlik, Türk milletini çatı olarak kabul ederseniz burada Türk’ün ve Türk milletinin kullanılmasında üstün kamu yararı vardır. Dünyanın pek çok ülkesinde bizim andımıza benzer yeminler var. Bu yeminin içinde zararlı ne var? Açılım sürecinde ırkçılık olarak takdim edilen ve zamanın şakşakçıları tarafından alkışlanan ‘Türk’üm demek ırkçılıktır’ ifadesiydi. Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımızın asli problemi bu değildir. Asli sorun kanun önünde eşit olabilmektir. Bunu sağladıktan sonra insanların ırkıyla niye ilgilenelim ki? Açılım denilen sürecin açılım değil dağılma süreci olmasının sebebi, devletin yıpratılarak, TSK’nın diz çöktürülerek bu işin yürütülmek istenmesi ve bu vatanda yaşayanların üst kimliğini yok edecek sözde bilimsel çalışmaların sözde aydınlarca topluma enjekte edilmesiydi.”
‘Hoşnut olmasa bile telkinde bulunmamalı’
Andımız’ın çocukların vatanlarına ve milletlerine bağlılığını ortaya koyan bir yemin olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, “Kaldırılmasında, olumsuz sonuç doğuracağı için, kamu yararı yoktur” dedi. Hükümet cephesinin duygusal yaklaştığını savunan Feyzioğlu, eleştirisini şu sözlerle sürdürdü: “Sükûnetle konuştuğumuzda anlaşacağımıza eminim. Cumhurbaşkanının karardan hoşnut olmaması mümkün ama telkin ve tavsiye anlamına gelecek cümleleri sarf etmesini doğru bulmuyorum.”
‘Türk modeli örnek alınıyor’
Bugün Suriye’nin, Irak’ın parçalanmışlığını ‘Samimiyetle nasıl gideririz’ diye tartışan gerçek bilim insanlarının, Türkiye’nin Türk milleti modelini konuştuklarını kaydeden Feyzioğlu şunları söyledi: “Yani ırkçılıktan uzak, mezhepçilikten uzak, geçmişten gelen geleceği de birlikte inşa etmeye ülküdaşlık eden bir halkın, milleti oluşturması gerektiğini konuşuyorlar. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi. Yani biz Ortadoğu’da çıkışa kendi kuruluş felsefemizle model olurken kendimiz bu felsefeden uzaklaşıyoruz. Andımızın geri gelmesi böyle bir hayra hizmet olacaktır.”