Libya'dan İstanbul'a gelen uçağın sırrı

Dr. Mehmet Perinçek Trablus-İstanbul-Moskova üçgeninde diplomasi trafiğinin perde arkasını yazdı.

Libya'dan İstanbul'a gelen uçağın sırrı

Libya’da hızlı bir şekilde yaşanan gelişmeler, uluslararası ilişkilerin ana gündemini oluşturuyor. Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) Türkiye’nin de desteğiyle cephede kazandığı başarılar, kuvvetlerinin gerilemesiyle Hafter’in çareyi ateşkeste araması, Mısır’da imzalanan Kahire Deklarasyonu, ABD’nin Suriye’de kukla devletin düğmesine tekrar basmasına paralel olarak Libya’ya da geri dönüşünün açık sinyallerini vermesi ve Erdoğan-Trump görüşmesi bu yoğun trafiğin önemli başlıkları arasında.

Bütün bunların arasında Rusya-Libya (UMH)-Türkiye hattında gözden kaçan önemli bazı olaylar da yaşanıyor.

İKİ TUTUKLU RUS VATANDAŞI

Bu olayların merkezinde ise Trablus’ta tutuklu olan iki Rus vatandaşı bulunuyor. 2019’da 16 Mayıs’ı 17’sine bağlayan gece Trablus’ta Rusya’nın Milli Değerlerin Korunması Vakfı’nın (FZNTs) iki çalışanı sosyolog Maksim Şugaley ve çevirmeni Samer Hasan Ali Sueyfan (hem Rus hem Ürdün vatandaşı) devlet başkanlığı seçimlerine müdahale suçlamasıyla tutuklanmış ve Mitiga Cezaevi’ne konmuşlardı.

Rus devleti o zamandan beri bu iki ismin serbest bırakılmasını en üst düzeyde ele aldı. Hatta Türkiye’den de yardım talep edildi. Ancak bir sonuç alınamamıştı.

DEĞİŞEN DENGELER

Türkiye’nin Libya’daki iç savaşa müdahil olmasıyla dengelerin tamamen değişmesi, 27 Kasım 2019 tarihli Türkiye-Libya mutabakatının Atlantik cephesinin Doğu Akdeniz’deki manevra alanını daraltması, Moskova’da Ocak ayındaki müzakerelerde Hafter’in ateşkesi imzalamadan gitmesinin Rus tarafında yarattığı olumsuz etki, bu süreçte ABD-Hafter işbirliğinin pekişmesi ve Libya’da safların netleşmesi Moskova’nın bu ülkeye yönelik politikalarını tekrardan gözden geçirmesine yol açtı.

Rus tarafı, kendi vatandaşlarının serbest kalması durumunda UMH ile işbirliği süreci başlatabileceğini kapalı kapılar ardında dile getiriyordu. Stratejik plandaki bu değişikliğin ilk adımları, bu meseleye dayanmıştı.

Son bir hafta-10 günde yaşanan gelişmeler, bu anlamda ciddi bir hareketliliğe işaret etti.

UMH HEYETİ MOSKOVA’DA

3 Haziran 2020'de UMH Başbakan Yardımcısı Ahmed Muaytik ve Dışişleri Bakanı Muhammed et-Tahir Seyyale, Moskova’ya bir ziyarette bulundu. Ziyaret sırasında Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Savunma Bakanlığı ve güvenlik birimleri yetkilileriyle bir dizi görüşmeler yapıldı. UMH heyeti, Moskova’da ilk defa bu kadar üst düzeyde kabul edilmiş oldu.

İŞBİRLİĞİ MESAJLARI

Rus Dışişleri Bakanlığı, görüşme sonrasında yaptığı resmi açıklamada karşılıklı çıkara dayanan işbirliğinin önümüzdeki süreçte gelişmesinin önündeki temel engelin Trablus’ta tutuklu bulunan iki Rus vatandaşı olduğu vurgulamıştı. İki Rus vatandaşının serbest bırakılması durumunda iki hükümet arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlayacağı anlaşılıyordu.

İki hükümet arasındaki işbirliğine dair işaretler, Libya tarafından da geldi. Başbakan Yardımcısı Ahmed Muaytik, Rus resmi haber ajansı RİA Novosti’ye verdiği demeçte Rusya’nın Libya’da istikrarın tesis edilmesinde çok önemli bir ortak olacağına inandıklarını ifade etmişti. Libyalı yetkiliye göre kendileriyle birlikte çalışacak olan Rus diplomasisi, ülkesindeki askeri gerilimin keskin bir şekilde düşürülmesinde önemli rol oynamaktaydı.

Muaytik, bu yöndeki açıklamalarını ülkesine döndükten sonra da sürdürdü. Libya'da February özel televizyon kanalına konuşan Ahmed Muaytik, Türkiye’yi “stratejik müttefik” şeklinde tanımlamış ve "Rusya da etkin bir ortak olabilir" demişti.

LİBYA’DAN KALKAN UÇAK

Karşılıklı bu diplomatik adımlar, Moskova-Trablus-Ankara hattında yeni gelişmelerin yaşanacağının habercisiydi. Tam o günlerde Al-Arabiya televizyon kanalı, Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın 7 Haziran’da Moskova’ya geleceğine dair bir haber yaptı.

Aydınlık, bu bilgileri birkaç kanaldan teyit ettirdi, bir hareketlilik gerçekten yaşanıyordu. Görüşmelerin 8 Haziran’da olması bekleniyordu. Hatta Serrac’ın ilk önce 7 Haziran günü İstanbul’a geleceği, sonra da Moskova’ya devam edeceği kaydediliyordu. Esas önemli nokta ise Serrac’ın yanında Trablus’ta bulunan iki Rus tutukluyu da getirebileceği bilgisiydi.

Gerçekten de uluslararası havacılık kurumlarının kayıtlarına göre Libya’dan kalkan bir uçak, 7 Haziran Pazar günü İstanbul’a iniş yaptı. Ancak beklenen olmadı, uçak Moskova’ya devam etmek yerine Libya’ya geri döndü.

Türk resmi makamlarından ise Libya’dan gelen heyete dair hiçbir açıklama yapılmadı. Türk basınında söylentilere dair bir habere dahi rastlanmadı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise 8 Haziran günü yöneltilen soru üzerine o gün için bir görüşmenin gerçekleşmeyeceğini söylemekle yetindi.

TASS’IN SERVİS ETTİĞİ HABER

Rus TASS haber ajansı ise 9 Haziran günü Trablus’taki kaynaklarına dayanarak konuya dair bir haber servis etti. Haberde Rus tutukluların gerçekten Serrac’la birlikte İstanbul’a uçtukları ama 8 Haziran’da Libya’ya geri döndükleri belirtiliyordu. TASS’ın kaynağı, Rus vatandaşlarının artık hapishanede tutulmadıklarını ve Trablus’ta bir villaya yerleştirildiklerini de söylemişti. Habere göre Ruslar iyi şartlarda bulunuyorlar, beslenmelerine ve güvenliklerine özel önem veriliyordu. Kaynağın ifadesiyle “her şey yolundaydı”. Rus resmi haber ajansının bu şekilde bir haber geçmesi dikkat çekti.

ANKARA-MOSKOVA TELEFON DİPLOMASİSİ

O günlerde iki ülke arasındaki diplomasi de hızlandı. 8 Haziran’da Çavuşoğlu-Lavrov, 10 Haziran’da ise Erdoğan-Putin telefon görüşmeleri gerçekleşti. Gündem maddelerinin başında doğal olarak Libya geliyordu.

Savunma Bakanı Hulusi Akar, 10 Haziran günü katıldığı bir televizyon programında Rusya’nın Libya’ya savaş uçakları göndermesi ve Rus paralı askerlerinin varlığıyla ilgili iddiaların hatırlatılması, bunların Türk-Rus işbirliğini nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Rusya’nın oradaki askeri varlığına dair birtakım bilgileri ve iddiaları resmi açıklamalarla reddettiğini, dolayısıyla bunu tartışmak yerine Rusya ile Suriye’dekine benzer şekilde görüşmek suretiyle sorunların çözülmesi gerektiğini anlattı.

TÜRKİYE ARABULUCU MU?

Bütün bu gelişmeler, birçok soruyu da beraberinde getirdi: 7 Haziran Pazar günü Libya’dan kalkan ve İstanbul’a gelen uçakta kimler vardı? Nihai amacı Moskova’ya gitmek miydi? Öyleyse niye vazgeçildi? Değilse Türkiye’ye hangi amaçla geldi? Tutuklu bulunan Ruslar İstanbul’a getirildi mi? Getirildiyse sonra Libya’ya geri döndüler mi? Yoksa İstanbul’da mı bırakıldılar? Türkiye, bu konuda arabulucu bir rol mü oynayacak?

LİBYA’DA ASTANA MODELİNİN İLK ADIMI

Önümüzdeki günlerde Ankara-Moskova-Trablus hattındaki gelişmelerde bu soruların cevapları oldukça belirleyici olacak. Mesele sadece iki Rus vatandaşının serbest bırakılmasından ibaret değil. Stratejik anlamda önemli sonuçlar doğurabilecek. Doğu Akdeniz ve Libya’da Astana modelinin kurulması bir nevi buradan geçiyor.

türkiye rusya libya mehmet perinçek Trablus