ABD-FETÖ darbe girişimi ve müzmin muhalifler

ABD-FETÖ darbe girişimi ve müzmin muhalifler

FETÖ'nün yapacağı darbeden medet uman bir gürûhu ibretle izliyoruz. Askerimizin ve polisimizin darbecilerle kahramanca savaşarak şehit olmalarını pek de umursamıyorlar. Öyle ki; kendilerini Atatürkçü- devrimci olarak tanımlayan bazı kişiler bu darbe girişiminin bir kurgudan ibaret olduğunu, Tayyip Erdoğan’ın ve AKP'nin gücünü abartılı şekilde arttırdığını, sela okutmanın dini siyasete alet etmek olduğunu, diktatörlüğün kapıya dayandığını, meydana inen halkın önemli bir çoğunluğunun şeriat istediğini, askerin kafasını kestiklerini ve bunun adeta bir "31 Mart Vakası" olduğunu iddia ediyorlar.

Şimdi her olayı kötü yorumlamayı alışkanlık haline getiren, "kâbus" görmeyi pek seven müzmin muhalifleri uyandıralım ve asıl gerçekleri sıralayalım;

15 Temmuz gecesi yaşananlar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içine yuvalanmış, yaklaşık 40 senedir bu millete kin kusan, beşinci kol faaliyeti yürüten ABD destekli küresel bir dinci terör örgütünün; Gazi Meclise bombalar yağdırması, Genelkurmay Karargahına saldırması, tanklara insanları ezdirmesi ve halkın üzerine ateş açtırması, bizlere bu eylemin darbe girişiminden de öte yabancı bir devletin saldırısını andırmaktadır.

Bu darbe girişimi, Atlantik himayesinden uzaklaşan, bölge ülkeleriyle işbirliği konusunda adımlar atmaya başlayan ve ABD'nin kara gücüm dediği PKK'ya karşı devlet ve milletin "Vatan Savaşı" verdiği sürecin önemli bir aşamasında, Batı basınının ve kalemşörlerinin sıkça gündeme getirdiği "darbe olasılığının" gerçekleşmesidir. Amaç; Türk Ordusunun "hizaya sokulması", bizim de içinde bulunduğumuz milli güçlerin kodese "tıkılması" ve en nihayetinde ABD güdümünde bir restorasyon hükümetini başımıza getirerek Türkiye'nin bölünmesinin önünü açmaktı.

Türkiye karşı devrimci bir kalkışmayı püskürtürken seladan rahatsız olmak da gerçekleri örtmeye yarar. Bu kişilere 1. Meclis kurulurken, Kurtuluş Savaşı sırasında dinsel konulara yaklaşımıyla Atatürk'ün tavrını hatırlatmamız gerekmektedir.

Meydana inen halkın sanki tamamı IŞİD taraftarıymış gibi oluşan/oluşturulan algı yanlıştır ve kasıtlıdır. Her "Allah-u Ekber" diyene şeriatçı damgası vurmak akılla açıklanabilecek bir durum değildir. 3-5 canavar kılıklı meczubun yaptığı taşkınlık, sokağa çıkan halkın tamamına mâl edilemez.

Bir askerin kafasının kesildiği görüntülerin sosyal medyada infial yaratmak amacıyla yayıldığı ortaya çıkmıştır. Resmi makamlar bu iddianın gerçek olmadığını açıklamıştır.

‘‘Ne darbe ne diktatörlük’’ sloganı ise bu dönemin en hatalı sloganıdır. ABD, Irak’a saldıracakken ‘‘ Ne Sam ne Saddam’’ sloganını atanlar vardı. Görevleri Irak’a yapılacak emperyalist saldırıyı perdelemekti.

Bakınız, kıyısından dönülen ABD güdümlü bir darbe, en ala diktatörlük olurdu. Bugün emperyalizmi defedecekseniz ezbere konuşmayı bırakacak saflaşmaları olgulara göre tahlil edecek ona göre konumlanacaksınız.

Baş düşman ABD emperyalizmidir. Devrim, ancak baş çelişkinin derinleşmesi sonucu oluşacak olan yıkmak ve kurmak eylemlerinin bir ürünü olabilir. Gaflet içinde olanların "devrim" hedefi ise ABD emperyalizmi tarafından bir süredir gözden çıkarılan AKP iktidarını devirmekle sınırlıdır. Hal böyle olunca dolaylı da olsa PKK'nın, FETÖ'nün savunucusu konumuna düşmek kaçınılmaz bir durumdur. Niyeti her ne olursa olsun ABD'nin safında devrimci olunmaz, karşı devrimci olunur!

Sonuç olarak, darbe girişiminin alt edilmesi Türkiye'nin menfaatine oluşan bir durumdur. Emperyalizmin tertibi, başta TSK olmak üzere birçok siyasi partinin ve halk yığınlarının ortak tavrıyla mağlup edilmiştir. Vatan cephesi sadece kendimiz gibi düşünen insanlarla oluşturulamaz.

Burada yapılması gereken emperyalizm karşıtı oluşacak olan cepheyi olabildiğince büyütebilmektir. "Tam Bağımsız Türkiye" ideali olağanüstü durumlarda taktik esneklikler gösterebilen ve öncüsü olan bir cephe hareketiyle mümkün olacaktır.

Emre Albayrak

ulusalkanal.com.tr