'Gelin görüntülerin tamamını verelim izleyin ve yayınlayın!'

'Gelin görüntülerin tamamını verelim izleyin ve yayınlayın!'

İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, bugün İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan’ın sorgu görüntülerini basın mensuplarıyla paylaştı ve konuyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Özbey’in açıklaması şöyle;

''BDP’YE DAVET: GÖRÜNTÜLERİ VERELİM YAYINLAYIN

İşçi Partisi olarak, Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki sorgu görüntülerini yayınlamaya devam ediyoruz.

PKK ve APO gerçeğini ortaya koyan, halkımızı bilgilendirerek, özellikle Kürdümüzün bileğindeki Amerikan kelepçesini kırıp özgürleştiren bu açıklamalarımıza BDP ve PKK ile Öcalan’ın avukatlarından tepkiler gelmiştir.

Görüntülerin montaj olduğu savıyla suç duyurusuna varan bu tepkileri memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye bu görüntüleri izlemeli, tartışmalı ve iyi anlamalıdır.

BDP yetkililerini ve Abdullah Öcalan’ın avukatlarına çağrıda bulunuyoruz: Gelin görüntülerin tamamını ham haliyle size verelim. İzleyin. Montaj mı değil mi gözlerinizle görün. Genel Başkanınızın görüntülerini siz yayınlayın. Yayınlayın ki, üyeleriniz, seçmenleriniz ve Kürtlerimiz başta olmak üzere Milletimiz gerçekleri doğrudan görsün, öğrensin.

GÖRÜNTÜLER NEREDEN

Abdullah Öcalan’ın İmralı görüntülerinin Partimize ulaşmasına ilişkin çeşitli dayanaksız iddialar ortaya atılmakta, yorumlar yapılmaktadır.

İşçi Partisi’ne her yerden bilgi akar.

Doğruluğunu teyit ettiğimiz, halkımızın yararına olan her bilgiyi Milletimizle paylaşırız.

İşçi Partisi hakikat işçisidir. Gerçeğe sadıktır, gerçekleri halkın bilgisine sunan Partidir.

İşçi Partisi, bu güne her zaman ve her koşulda gerçeği söylemiştir.

Görüntüleri Partimize gönderen Fethullah, MİT, CIA, AKP vb değildir.

Görüntüler Partimize Milli kaynaklarımız tarafından ulaştırılmıştır.

BİRLEŞEREK ÖZGÜRLEŞİRİZ BÖLÜNEREK KÖLELEŞİRİZ

İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi E. Albay Hasan Atilla. Uğur, Apo’yu birlik çizgisine getirmiştir.

AKP Açılımı Apo’yu yeniden bölücülüğe itti.

EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞEREK ÖZGÜRLEŞECEĞİZ

1999’da ve takip eden yıllarda İmralı’da İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi Em. Alb. Hasan Atilla Uğur, tarafından sorgulanan Öcalan, karşısındaki Kemalist subayların tutumuna uygun olarak anti-emperyalist tavır aldı.

Sorgusunda emperyalist devletlerin ve Yunanistan’ın Kürt sorununu nasıl kullandıklarını anlattı. Batılı’ların PKK ile Barzani ve Talabani’den yararlanma çabaları somut örneklerle ortaya koydu.

Öcalan o yıllardaki durumu, Kurtuluş Savaşındaki duruma benzemektedir. “Kürt milliyetçileri 1920’li yıllarda Türkiyelileşme ile emperyalizm işbirlikçiliği arasında gidip gelmektedir.”

Öcalan’ı bu şekilde konuşturan Türkiye’nin 28 Şubat’la birlikte bölge merkezli dış politikaya yönelmesi ve emperyalist oyunları boşa çıkaracak PKK’yı yenmesidir.

Nitekim 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte PKK’nın emperyalizm konusundaki değerlendirmeleri değişti. PKK, Bağdat’ın düşmesinden sonra “Ortadoğu’da yeni düzenin oluşmasında üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu” ilan etti. ABD’nin isteklerine uygun olarak Suriye’de PYD’yi, İran’da PJAK’ı kurdu, faaliyete geçirdi. 2003 yazından başlayarak sınır dışına çıkarmış olduğu silahlı güçlerini yeniden Türkiye’ye gönderdi. 2004 yılı ile birlikte silahlı eylemlere tekrar başladı.

Bugün Kürt sorunu, tarihimizde olmadık ağırlıkla ve yakıcılıkla önümüzdedir. Çünkü emperyalizm boylu boyunca sorunun içindedir.

PKK’nın ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerle işbirliği de aynı yoğunlukla artmıştır. Senede bir kaç sefer yapılan Washington ziyaretleriyle işbirliği geliştirilmektedir.

Çözüm öncelikle Türk-Kürt bütün milletimizin emperyalizme karşı birliğinden geçiyor. Türkiye’de milli birlik, Batı Asya çapında bütün mazlum milletlerin emperyalizme karşı birliğine en önemli katkıyı sağlayacaktır.

EMPERYALİSTLERİN VE YUNANİSTAN’IN EYLEM YAPTIRDIĞI ÖRGÜT

- “Bir yığın devlet var… Bunlar bana göre 93’ten beri Türkiye ile beni dengesiz bir biçimde çalıştıra çalıştıra, birbirimizle vuruştura vuruştura bu noktaya getirdiler.

- … O eylemler hep Yunan kaynaklıdır. TİKKO’ya da bizim bazılarına da yaptırdı, yaptırıyor.”

- “Mesela bir Alman mantık yapısına göre yetiştirilen yüzlercesi (PKK’lı) var. Aynı şekilde İngiliz, Fransız yapısına göre var. Hepsini de destekliyorlar.”

- “Avrupa PKK üzerinde kendi modelini kurmuş. Ben onlara fazla geliyorum” (20 Aralık 2013)

- “Batı… Yıllarca Türkler üzerinde her türlü oyunu oynamıştır… Dolayısı ile Kürt olayı üzerinde çok kapsamlı duruyorlar. Attıkları adımlarda küçümsenemez.”

- “Biliyorsunuz bu Körfez olayından sonra İngiltere’nin bölgede Kürt olayına şeyi başladı… Talabani ile rol oynadılar. Arkalarında İngiltere ve Yunanistan’ın olduğundan hiç şüphe etmemek gerekiyor.” (20 Aralık 2013)

- “Kürt İşbirlikçiliğine karşıyım. En son günüme kadar istese idim Talabani’nin yanına gidebilirdim. O beni Amerika’ya, İngiltere’ye götürebilirdi. (21 Aralık 2013)

- “Türkiye üzerine yine çeşitli ittifaklar gelişebilir. Üzerimizde oynadılar. 90’lardan sonra bu etki daha büyüktü. Mesela Kani gibi diyelim. Mesela Rusya’da Mahir Welat gibi. Tam bir kukla.” (22 Aralık 2013)

EMPERYALİZMİN ALETİ OLMAK

- “Tıpkı 20’lerdeki gibi bir durum yaşıyoruz. Çok daha dikkatli olmak zorundayız. Türkiyelileşme ile emperyalist merkezlerin aleti olmak arasında korkunç bir gidip gelme var şu anda. Biz bu aşamada buna çözüm getirmek zorundayız.” (23 Aralık 2013)

Şeyh Sait, Seyit Rıza Heykelleriyle Kürdümüzü Ortaçağ Karanlığına Mahkum Ederiz

Hasan Atilla Uğur’un sorguladığı Apo, çözümü Şeyh Sait ve Seyyit Rıza’da değil, Mustafa Kemal’de görüyordu.

Geçtiğimiz yıllarda PKK’nın (BDP) girişimleri sonucu Diyarbakır’a Şeyh Sait, Tunceli’ye Seyit Rıza heykelleri dikildi.

Şeyh Sait ve Seyit Rıza, Cumhuriyet’e başkaldıran feodal gericiliğin temsilcileridir. Heykellerinin yeniden dikilmesi, Türkiye’nin yeniden Ortaçağ karanlığına götürülmesinden başka anlama gelmez.

Oysa Abdullah Öcalan 1999 ve sonrasında İmralı’da, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Kürt isyanlarının gerici olduğunu, isyanları bastıran Cumhuriyet yönetiminin ise haklı olduğunu söylüyordu. Çünkü o zaman karşısında “Mustafa Kemal’in askerleri” vardı. PKK en başından beri bölgedeki feodal çatlakların arasına sızarak kendine hayat alanı yarattı. Her zaman yerel feodallerle ve eşrafa kol kola oldu.

PKK’nın tarihinde yoksul ve topraksız köylünün toprak ve özgürlük mücadelesini desteklediğine dair tek bir örnek yoktur. Tam tersine örneğin 2004 yılından sonra Bismil’de toprak ve özgürlük için mücadele eden Bismil’in yoksul ve topraksız köylüsünün karşısında, toprak ağalarının yanında yer aldılar.

Kürt sorununun çözümü, feodal kalıntıların hayatın her alanından kökten kazınmasıyla yakından ilişkilidir. İşçi Partisi programı, toprak ağaları köylülere dağıtılmasını öngörmektedir. Aynı şekilde Güneydoğu’daki mayınlı araziler temizlenerek, diğer hazine toprakları ile birlikte köylüye dağıtılacaktır.

Ağalık, Şeyhlik, tefecilik, tarikatlar vb. gibi Ortaçağ kurum ve ilişkilerinin tasfiyesini, toplumumuzu özgürleştirecek, özgür toplum tek bir millet olma yolunda daha büyük adımlar atacaktır. Kürt sorunu çözümü açısından böylece, koşullar daha uygun hale gelecektir.

Kürt İsyanlarının Bastırılması Haklıdır!

- “Biz Atatürk’ü yeniden keşfetmiyoruz. Bir hakikatı teslim etmek gerekir… Zor bela Cumhuriyet’i kurdu. Bu ayaklanmalar da öyle, yani ayaklanmaları Kürde karşı olduğu için değil, İngiliz, İstanbul ve Irak bağlantılı düzenlenen şeyler. Yani Vahdettin ve Hilafet tekrar getirilmek istenmiştir. Bastırılmasında özel bir Kürt düşmanlığı yoktur.” (23 Aralık 2013)

- “O tarihlerde başka ayaklanmalar da vardı. Onların hepsi de saltanatı istiyorlardı… Cumhuriyet’in kurulduğunu, saltanat ve hilafetin gittiğini gördükten sonra ayaklandılar, bu çok açıktır.” (23 Aralık 2013)

- “Toplumun yapısı dincidir, feodaldir. Ayaklanmalar olmuş ve elbette bastırılmıştır. Bastırılması Kürde karşı olduğu için değildir. Ayaklanmanın nedeni Vahdettin’in saltanatını, hilafetini getirmektedir. Bunların hepsi saltanatı istiyordu. Orada özel bir Kürt düşmanlığı yoktur.” (23 Aralık 2013)

Kürt İsyanlarının bastırılması

Feodalizme karşı mücadele kapsamdadır

- “Türkiye’de demokrasinin bu kadar sancılı olmasının sebebi hep doğu ve güneydoğudaki problemdir. Bu feodal, aşiretçi, dinci şey kırılırsa o zaman inanılmaz gelişme olacaktır.” (19 Aralık 2013)

- “Cumhuriyet halkın idaresi değil midir? Ağalar, Şeyhler, tarikatlar demek değildir… Bir sürü dinci şey vardır. Elli altmış yıldır bu vardır. İlişkilerin kaynağı bu ilişkiler yumağı değil midir?” (19 Aralık 2013)

- “Feodalite meselesini küçümsememek gerekir. Türkiye’deki demokrasiyi zehirleyen de budur. Feodalitenin ilişkiler yumağıdır. İşte Hizbullah şimdi bunu esas alarak gelişiyor mu, işte her türlü tarikat böyle gelişiyor mu, yetmiş beş yıldır Türkiye’nin demokratik gelişmesini zehirleyen bu ortam değil mi?” (19 Aralık 2013)

- “Cumhuriyet’in kendisi demokrasinin tabanıdır. Cumhuriyet varlığı bir noktada tehlikeye düşünce otoriter davranmak zorunda kaldı. Bakın diktatör değil, otoriter diyorum. Ortam o zaman karşı devrime yöneliyor, mecburen otoriter Cumhuriyet karakteri öne çıkıyor. 1925’lerde biliyorsunuz hem isyan, hem Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası saltanatı ve hilafeti getirmek istedi. Büyük tehlike idi.” (23 Aralık 2013''

ulusalkanal.com.tr