Ukrayna krizi, Avrupa'yı endişelendiriyor

Ukrayna krizi, Avrupa'yı endişelendiriyor

Ukrayna ve Rusya Federasyonu arasında uzun süredir dünyayı meşgul eden gerilim ve çatışmaların yol açtığı belirsizlik, giderek endişe bulutlarını da körüklemeye başladı.

Geride kalan binlerce ölümü, dış güçlerin bu toprakları kurcalamasını, NATO'nun, Ukrayna'nın doğusuna son 6 ayda yığınaklara başlaması, insanları elbette ürkütüyor.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Francois'in Holland'ın, Kiev ile Moskova arasında mekik dokuması diplomasiye yönelmesi, kuşkusuz boşuna değil.

Silahların gölgesi ve savaş kokuları gitgelinde bu diplomasi trafiğinin bir sonuç vermesi umuluyor. Soruna nihai çözüm olmasa bile, hiç olmazsa, silahların susması ve kanın durması yönünde bir umut tacirliği olarak da algılamak mümkün bu son gelişmeleri.

Geleneklere uygun biçimde genellikle Ankara'daki kısır çekişmelere ve memleketin iç sorunlarına yoğunlaşan veya dış dünyayı izleme konusunda mahrum bırakılan Türkiye kamuoyu, merak edebilir şimdi!

"…Kim ne istiyor? Neyi paylaşamıyorlar?.." gibi soruların yanıtını merak edebilir.

Birkaç ana başlık halinde özetlemeye çalışalım:

Öncelikle, Rusya ile Ukrayna arasında tarihten kök bulan bir ilişki yumağı var. Bu ilişki ister istemez kapsamlı bir ekonomik ve politik işbirliğini de beraberinde getirmiş yıllar boyu.

Hatta bugün Ukrayna toprağı olan çoğu bölgenin, geçmişte Ruslar'ın toprağı olduğunu da vurgulamış olalım.

Ukrayna bugün 40 milyon nüfusu ve zengin coğrafyası ile, stratejik bir öneme sahip ülke ve Avrupa açısından ilginç bir pazar olarak öne çıkıyor.

Kiev'de bir süre önce, yönetimin değişmesi evvelinde, Ukrayna aslında Rusya Federasyonu ile, Avrupa Birliği arasında sürekli çekiştirilen bir ülkeydi. Ukrayna'da sürekli pompalanan "Ya o, ya bu" gibi üçüncü yolu reddeden anlayış, toplumu, tam ikiye böldü.

Rusya ve Ukrayna bir süre öncesine değin, uzay araştırmaları ve stratejik silahlar konusunda iyi bir müttefikti oysa.

Ancak Ukrayna'nın bir süre önce, AB ile bir Asossasyan Sözleşmesi ile kapsamlı boyutta Serbest Ticaret Anlaşması'na yönelmesi, Moskova yönetimini haklı olarak birden kaygılandırdı ve gerilim kısa sürede tırmandı.

Moskova'daki katı yönetim, Kiev'deki gücün AB ile bu denli yakınlaşmasından son derece rahatsız ve hatta ortak müstakbel askeri hareketler, tatbikatlar gibi yaklaşım haberlerini duyunca, uykusuz geceler geçiriyor.

Moskova yönetimi, haklı biçimde yakın bir gelecekte, NATO silahları ve askerlerinin, Ukrayna'da da konuçlanma hakkına kavuşmasından endişe duyuyor ve bunu açık dille ifade etmemesine rağmen, belli etmese de ezeli rakip NATO'nun, gelip Rus sınırına dayanmasını istemiyor.

Bu nedenle, Rusya elindeki tüm kozları kullanarak, Ukrayna'nın NATO üyesi olmasını istemiyor ve kelimenin tek anlamıyla, hep "öcü" olarak gördüğü NATO gücünü ensesinde hissetmeyi düşünmek bile istemiyor.

Tüm iyiniyetli barış sağlama çabaları, sonuç verir mi?

Bunu bugünden kestirmek kolay değil. Aksi bir durumda, Rusya meseleye elbette ağırlığını koyacak ve Ukrayna'daki Rus azınlıkları en modern silahlar ile donatarak, sözde kendi güvenliğini sağlamak için elbette yoğun bir kanlı savaşı sürdürecektir.

Hemen söyleyelim, bu savaşta Kiev'in hiçbir şansı yok, zira Ukrayna'da "büyük pazarlanan" ordu, Batılı gözlemcilere göre tel tel dökülüyor ve Rus ordularının da işe birazcık bulaşması halinde, Kiev'nin birkaç gün içinde yok olacağına kesin gözüyle bakıyor. Hatta Ukrayna'nın byük toprak kaybı yaşayacağını söylüyor.

Yani, olası bir savaş, Ukrayna'yı darmadağın eder. Bu kesin ve görünen köy kılavuz istemiyor.

Ancak Kiev yönetimi de, sessiz değil. Çünkü Batı ve ABD'ye çok güveniyor. Silah yardımı istiyor. Ancak AB veya ABD modern silah sevkiyatını bir şekilde yapacak olsa, ortada başka bir sorun var, o da, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nde bu tür son derece modern silahları kullanacak uzman asker sayısı, yok denecek kadar az.

Kiev yönetimi, bunun için de, ABD ve Avrupa'dan bolca uzman da istiyor. Ne var ki, örneğin Almanya bu meseleye sıcak bakmıyor ve "hayır" diyor. Böylesi bir çekişmenin, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın boyutlarını daha da yaymasından da kaygı duyuluyor.

ABD'nin, olası silah sevkiyatı konusunda, "Moskova ne der?" diye bir kaygısı yok ama, AB öyle değil. Çünkü Putin'e yakın kaynaklardan gelen açıklamalar, Batılı devletleri zun süredir düşündürüyor. Yani Putin "Bu işe sakın bulaşmayın" diyor ısrarla. Yoksa ? ….

Bu yeni bir dünya savaşının habercisi olabilir mi? Kimi gözlemciye göre, savaş, zayıf bir ihtimal ancak, dünyada, son 200 yıl içinde yaşanan ve ağır sonuçlar doğuran savaşların çıkış sebeplerine baktığınızda yine de endişelenmemek mümkün değil.

Çünkü ABD'de uzaktan sürekli bir kıştırtma içinde. Washington yönetimine yakın çevreler, sürekli mesaj uçuruyor ve: "Eğer biz Ukrayna'ya bugün yardım etmezsek, modern silahlar ile, önlem almaz isek, Rusya'yı durduramayız" diyor. Rusya ise, "Sakın silah göndermeye kalkmayın. Bunun sonucu ağır olur" diye karşı bir göndermede bulunuyor.

Yani ortada bir masa düşünün ve Moskova bir yanda, diğer tarafta ise şaşkın ve çaresiz AB ve onu sürekli kaşıyan bir ABD cephesi var. Atlantik ötesi güç, öndeki AB duvarına tırmanıp, arkadan sürekli hırlayan bir arsız, huysuz "fino"yu andırıyor.

Kiev yani Ukrayna ise, ne yapsın; masa topu gibi, kim nereye vurursa, bir ileri bir geri gidip geliyor.

Ne olabilir? Belki bu kez diplomasi kazanabilir ve silahlar susabilir. Sonrası?...

Elbette herşeyin sütliman olmasını beklemek, hayacilikten öteye gitmeyecektir.

Bunca olup bitenden sonra, bölgede belli hesapları olan dış güçler, iki de bir yarayı, sudan sebeplerle mutlaka kaşımaya devam edecektir.

Yani bölge, her zaman patlamaya hazır bir mayına benziyor.

Ancak bu mayın, sadece Ukrayna'nın büyük bereketli coğrafyasında kalmayacağı da kesin.

O nedenle, Ukrayna? Bize çok uzak dememek gerekir.

Sovyet Rusya'da bir dönem Devlet Başkanlığı yapan ve soğuk savaş döneminin erimesine katkı sunan bir lider vardı. Michael Gorbaçov.

Bu devlet adamı, Rusya'nın kabuk değiştirmesine önemli katkı sunması ve bu çabalarından ötürü Nobel Barış Ödülü ile de, hala belleklerde tazeliğini koruyor. Gorbavçov, son yıllarda sürekli savaş riskinden söz ediyor nedense.

Haksız da değil. Çünkü, Kiev ile Moskova merkezleri arasındaki it dalaşı, öyle iki ülke, iki toplum arasındaki birkaç mesele değil. Mesele büyük. Hem de çok büyük.

ABD ve AB'nin meseleye böylesine eğilmesinin elbette stratejik sebepleri de var.

O nedenle "Dikkat!" diyoruz.

Son 70 yıldır savaş yerine birleşerek barışı yaşamaya çabalayan Avrupa'nın tam ortasında küçük bir kıvılcım, yarın sabah, büyük bir felaketin habercisi olur.

Aman Dikkat! Yarın daha fazla geç olmadan…

Mehmet Canbolat - Frankfurt/Almanya

ulusalkanal.com.tr