Otla çeliğin savaşı!
Isparta Köprüçay'ın çiçekleri insana karşı yaşam için betona ve çeliğe direniyor...
Türkiye boğucu sıcakların ortasında kolalisyon tartışmalarına kilitlenmiş durumda. Liderlerin koalisyon turlarından nasıl bir sonuç çıkacağı ise şimdilik muamma. Ancak ülkenin dört bir yanında halkın gerçek gündemi yaşam kavgası. Dereler, dağlar, meralar, ovalar, kıyılar ve koylar adeta işgal görüntüleri eşliğinde gerçekleşen sermayenin saldırılarına karşı direniyor.
Bu bir anlamda betonla çiçeğin, otla çeliğin savaşı!
Hemen her bölgede bir avuç insan da ocaklarına düşen sermaye ateşini söndürmeye, devlete ve şirketlere karşı aralarında para toplayıp hukuk mücadelesi yürütmeye çalışıyor.
Otla çeliğin savaşının yaşandığı bölgeelrden biri de Isparta'nın Sütçüler ilçesinde bulunan Yukarı Köprüçay Havzası. Antalya sınırlarında bulunan Köprülü Kanyon Milli Parkı'na komşu olan vadide, yaklaşık üç yıldır yapımı sürdürülen Kasımlar Barajı ve HES projesi, bölgenin el değmemiş doğası üzerinde büyük bir tahribata neden olurken, geleneksel tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan yöre halkının yaşamlarını da altüst etmiş durumda.
GÜZEL AKIŞLI SU ÇAMURA BULANDI
Antik çağda, 'güzel akışlı su' anlamına 'Euromedon' olarak anılan ve aynı adla bir nehir tanrısı bulunan Köprüçay'ın kuzeyi adeta beton istilasında. Turkuaz rengiyle ünlü nehrin bu bölümü bir süredir yalnızca gri ya da kahverengi akıyor. Barajın suları altında kalacak olan evlerde gergin bir bekleyiş var. Bahçelere son kez ekilen salatalıklar, fasulyeler, domatesler belirsiz bir geleceğin yarattığı titrek ellerle toplanıyor. Genç çobanların güttüğü keçiler ürkek adımlarla yürüyor, daha bir keyifsiz yiyor üzeri çimento tozuna bulanmış otları. Açılan yollar, kiraz ağaçlarını, meşeleri, çınarları birer birer sökerek ilerliyor. Vadinin kimi yerlerinde içinde adım atılamayacak sıklıktaki çam ormanlarının kalbinde dozerler ilerliyor. Kuşların boğuk çığlığı dinamit seslerine karışıyor.
DERENİN TAŞIYLA AĞACIN KUŞUNU VURANLARIN PİŞKİNLİĞİ
Romalıların üzerine taş köprüler yaparak geçebildiği, binlerce yıllık efsanelerin koynunda mağrur akışını sürdüren Köprüçay'ın artık boynu bükük. Kasımlar Kanyonu'nu geçerek yalçın kayalıkların ortasından süzüle süzüle Köprülü Kanyonu selamlayıp Akdeniz'ine kavuştuğu günleri özlemle anıyor. Dev kepçelerle kalbi deşilen, dişleri sökülen, ciğerleri parçalanan nehrin çakılları homurtulu kamyonlara yüklenip çimentoyla karıştırılarak Köprüçay'a kelepçe yapılıyor. Derenin taşıyla ağacın kuşunu vurmayı yaşama biçimi haline getirenlerin pişkinliği dağa taşa, ağaca suya sinmiş durumda.
Yaşamı paylaştığı insanları gibi Köprüçay da suskun, küskün, bir başına...
Türkiye'nin önemli doğa alanlarından biri olarak "yangında ilk kurtarılacak" bölge niteliğindeki vadi, içindeki sırlarla birlikte beton işgaline karşı tek başına direniyor...
Yetkililer, etkililer, etkisizler, muktedirler, iktidarlar... Herkes ama herkes izliyor bu yıkım trajedisini. Gümüş sakallı Yörük dedelerinin ağzını bıçak açmıyor. Bu dağlara korku salan eski zaman eşkıyalarının öyküleri değil artık anlatılanlar, baraj şirketinden kimin ne kadar nemalandığı.
İnsan, çiçeğe karşı, suya karşı keçiye karşı utanç içinde!
İNSANA KARŞI, YAŞAM İÇİN DİRENEN ÇİÇEKLER
Kasımlar Barajı ve HES projesinin ana gövdesinin inşa edildiği Ballık mevkiinde ilerlerken, dev kamyonların, iş makinelerinin ve vinçlerin hummalı çalışmaları arasında eski günlerine ağıt yakan bir grup papatya dikkatimi çekiyor. Tıpkı onu çevreleyen nehir boyu ve yamaçlarda bulunan yüzlerce bitki gibi onlar da çeliğe karşı yaşamın, betona karşı çiçeğin onurunu korumak için direniyordu.
İnsana karşı, yaşam için...
Yeryüzü somurtmasın, umut hep sürsün diye...
Haber-Fotoğraflar: Yusuf Yavuz
ulusalkanal.com.tr