Onur Sinan Güzaltan, Türkiye ve Suriye anlaşmasının şifrelerini yazdı

Ankara ve Şam yönetimleri arasında bir anlaşmaya varıldı mı? Fırat Kalkanı operasyonu öncesi ve sonrasında yaşananlar gelişmeler neyi işaret ediyor?

Onur Sinan Güzaltan, Türkiye ve Suriye anlaşmasının şifrelerini yazdı

24 Ağustos gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin Suriye topraklarında, IŞID ve PYD unsurlarına karşı başlattığı “Fırat Kalkanı” harekâtı sonrası sorulan soruların başında, Beşar Esad yönetimi ile varılan bir anlaşma olup olmadığı yer aldı.

İkinci soru ise eğer bir anlaşma var ise, bu anlaşmanın kapsamının ne olduğuydu.

Yukarıda sorduğumuz sorulara cevabı, resmi ağızlardan yapılan açıklamaları ve sahada yaşananları kronolojik bir biçimde inceleyerek bulmaya çalışacağız.

ŞAM’A GİDEN MESAJ

Harekâtın ilk 5 günü, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devlet yetkililerinden harekât öncesi Şam yönetimi ile herhangi bir bilgi alışverişinde bulunulduğuna yönelik bir açıklama gelmedi.

Erdoğan’ın harekâtın ilk saatlerinde tepki gösteren PYD lideri Salih Müslim’e cevap verirken kullandığı “Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumakta (…) kararlıyız” ifadesi ile harekatın Şam yönetimine karşı yapılmadığının dolaylı bir biçimde altı çizildi.

Suriye tarafından ise ilk tepki Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi ve yapılan açıklamada, TSK’ya ait “Tankların sınırı geçmesi egemenliğimizin ihlali” dir ifadeleri kullanıldı. Uluslararası kamuoyunda ise Suriye’nin verdiği tepki “diplomatik bir gereklilik” olarak değerlendirildi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un harekâttan 5 gün sonra yaptığı açıklama ise Şam yönetimi ile dolaylı da olsa bir temasın olduğunun resmi ağızlardan ilk kabulü oldu.

Kurtulmuş açıklamasında, “Fırat Kalkanı'ndan ilgili taraflar bütünüyle haberdardı. Buna Şam yönetimi de dahil, Rusya aracılığıyla haberdar oldular. Bundan eminiz” ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş’un yaptığı açıklama sonrası, basında, Ankara ve Şam arasında bir anlaşmaya varıldığına dair haberler arttı. Son olarak Putin’in arabuluculuğu ile Erdoğan ve Esad’ın bir araya geleceği iddiaları ortaya atılsa da yalanlandı.

Harekât ikinci haftasına girerken, Ankara tarafından yapılan resmi açıklamaların satır aralarından yola çıkarak, Suriye ile dolaylı da olsa bir anlaşma olduğu sonucuna varabiliriz.

Anlaşmanın içeriğini anlamak için ise sahada yaşanan gelişmeleri incelemek ve Cerablus harekatının öncesine gitmekte yarar var.

Temmuz ayında, ABD devletine yakın yayın organı Foreign Policy’de, Vatan Partisi heyetinin Suriye’ye gerçekleştirdiği ziyaretleri ele alan, Ceren Kenar imzalı bir yazı yayınlandı.

Yazıda Başbakan Binali Yıldırım’ın ''Irak, Suriye ya da Mısır ile savaş halinde olmamızın geçerli bir sebebi yok, ancak bu ülkeler ile olan ilişkilerimizi daha ileri bir noktaya taşımalıyız.'' açıklamasına vurgu yapılırken, Vatan Partisi’nin Türkiye ve Suriye devletini barıştırmak konusunda yaptığı çalışmalara yer verildi

HAREKÂTIN İZDÜŞÜMÜ

ABD’nin stratejik sesi olan dergide, haliyle Türkiye ve Suriye arasında kardeşlik köprüleri kurmaya çalışan Vatan Partisi yöneticilerine karşı kullanılan ifadeler düşmancaydı fakat makale ABD’nin bu yakınlaşmaya verdiği önemi ve rahatsızlığını anlamak bakımından önemliydi.

Konumuza geri dönersek, Vatan Partisi’nin çabaları Türkiye ve Suriye arasındaki yakınlaşmanın ilk kıvılcımları olarak değerlendirilebilir.

“Fırat Kalkanı” harekâtından yaklaşık 1 hafta önce, 18 Ağustos’da, Suriye ordusuna bağlı savaş uçaklarının Haseke’de PYD’ye ait noktaları vurması ile anlaşmanın ilk adımı atıldı.

Hemen sonrasında, TSK’ya ait uçaklar, “Fırat Kalkanı” harekatı kapsamında, Suriye’nin kuzeyinde IŞID ve PYD hedeflerini bombalamaya başladı. Bu esnada, Suriye’nin S-400 hava savunma sistemlerini harekete geçirmemesi, harekatın anlaşma kapsamında olduğuna dair değerlendirmeleri kuvvetlendirdi.

Üçüncü önemli veri ise, “Fırat Kalkanı” operasyonundan, sadece iki gün sonra, dört yıldan bu yana Suriye ordusunun kuşatması altında bulunan Deraya’da Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’na yakın grupların silah bırakması ve şehri terk etmeleri oldu.

Yukarıda saydığımız olguların bir tesadüf eseri üst üste gerçekleşmesi olası gözükmüyor.

Yaşanan gelişmeler, Ankara ve Şam yönetimlerinin Rusya’nın şemsiyesinde, TSK’nın, Türkiye-Suriye sınırının PKK/PYD unsurlarından temizlemesi karşılığında, Ankara’nın, Suriye’nin farklı bölgelerinde faaliyet gösteren gruplara desteğini çekmesi noktasında anlaştığını gösteriyor.

Türkiye ve Suriye anlaşmasının şifreleri, Batı Asya Birliği’nin tereddütlü ve çekingen de olsa ilk adımlarını anlamak açısından da önem arz ediyor.

Onur Sinan Güzaltan

Aydınlık

onur sinan güzaltan