Alman devleti: ''Asya yüzyılındayız''
ABD tehditlerine rağmen Alman yatırımcıların, Çin pazarına her geçen gün daha fazla rağbet gösterdiği bildirildi. Koronavirüs salgının bütün ekonomileri durma noktasına getirdiği, Çin'le ticaretin genişlemesine Alman ekonomi kurumlarının özel önem verdiği kaydedildi.
Ali Mercan / Frankfurt
Alman dış politika bülteni German Foreign Policy (GFP), önceki gün yayımladığı makalede "Asya Yüzyılı" başlığını kullandı. Yeni dünya saflaşmasına mercek tutulan makalede, Alman yatırımcıların tüm ABD tehditlerine rağmen Çin pazarından vazgeçmediği belirtiliyor.
GFP'nin makalesi, Alman yatırımcıların ABD tehditlerine rağmen her geçen gün daha fazla Çin pazarına yöneldiğine dikkat çekerek başlıyor. Ekonomik veriler ve ilgili araştırmalar incelendiğinde bu sonuca açık bir şekilde ulaşılabildiği vurgulanan makalede, "Çin, Alman şirketlerinin sadece 2020 yılında değil, bu yılın ocak ayında da bir önceki yılın aynı ayına göre ihracatı artırdıkları tek büyük ekonomidir" deniliyor.
Makalede paylaşılan verilere göre; Çin’in Almanya’ya ihracatı da aynı şekilde gelişimini sürdürüyor. Koronavirüs salgının bütün ekonomileri durma noktasına getirdiği hatırlatılan makalede, bu süreçte dahi Çin'le ticaretin karşılıklı olarak genişlemesine; Alman ekonomi kurumlarının çok özel bir anlam atfettikleri ifade ediliyor.
Makaledeki verilere göre; Volkswagen (VW) ve Daimler gibi otomotiv firmaları ile beş DAX tekeli ve Infoneon, en büyük cirolarını Çin’de yaptılar. Öyle ki, kazançları Almanya’dakinin çok üstünde seyrediyor. Bu durum şu şekilde değerlendiriliyor: "ABD ile süren ticaret savaşlarının taşıdığı risklere karşın, Alman ekonomisi Çin’de durmaksızın gelişiyor ve yatırımlarını oraya yapıyor. Bu durumda Alman yatırımlarını ve ekonomik faaliyetlerini Çin’den dışarı çıkarma zorlamaları iflas etmiştir."
'ÇİN BİR ŞANSTIR'
Diğer yandan 2021’in ilk ayına ilişkin önceki gün yayınlanan Alman dış ticaret bilgileri, Çin'in Alman ekonomisi için önemine ışık tutuyor. 2020'de, pandemiye rağmen Alman ihracatının arttığı tek ülkenin Çin Halk Cumhuriyeti olduğu görülüyor. Hatta bir önceki yıl olduğu gibi Çin’in Almanya’ya ihracatı da giderek artıyor. Şuan Almanya’nın Çin’le ticareti Fransa’yı geride bırakmış durumda, ve ABD’yi de sollamak üzere görünüyor.
Federal İstatistik Dairesi, ocak ayındaki göreli ihracat artışının başlıca nedeninin Çin olduğunu açıkça ilan ediyor. Ülkede aralık ayına göre ocakta ihracat yüzde 1.4 arttı. Geçen yılın ocak ayına göre ise yüzde 3.1'lik bir artış var. İş danışmanlığı şirketi EY'den bir uzman, Alman Devlet Kanalı ARD'ye yaptığı değerlendirmede Çin'deki hızlı toparlanmanın "özellikle Alman şirketleri için bir şans" olduğunu söylüyor.
BAZI ALMAN FİRMALARI ÇİN OLMADAN YAŞAYAMAZ
Alman şirketlerinin toplam faaliyetleri içinde Çin'deki payları büyümeye devam ediyor. Bu büyüme içinde Alman şirketlerinin Çin’deki fabrikalarını genişletmesinin yanında, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini de Çin'e kaydırmış olması önem arz ediyor. Özellikle motorlu araç şirketlerinin AR-GE faaliyetleri Çin'e kaydırması dikkat çekici. Örneğin Volkswagen, aralık ayında Çin'in Hefei kentinde "e-mobilite" için bir araştırma ve geliştirme merkezi açtı. Bundan sonra merkezi Hefei olan Anhui eyaletini bir "e-mobilite merkezi" olarak kullanmak istiyorlar.
Volkswagen, şu anda Çin'in kendi ana pazarının ardından en büyük pazar olan beş DAX şirketinden biri konumda ve toplam satışlarının yüzde 41'ini bölgede gerçekleştiriyorlar. Bu oranlar BMW için yüzde 32, Daimler içinse yüzde 29 seviyesinde. Mesela Daimler'in korona krizine rağmen geçen yıl 4 milyar avro kâr açıklayabilmesinin arkasında, Çin'deki satışlarını yüzde 12 oranında artırması bulunuyor.
Bunun yanında Almanya ekonomisi, otomotiv endüstrisi dışında da başka alanlarda Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağımlı durumda. Örneğin Infineon, konsolide satışlarının yüzde 39'unu Çin'de, yüzde 11'ini Almanya'da gerçekleştiriyor. Siltronic'in Çin'deki satış payı yüzde 27, Aixtron'un ise yüzde 59. Adidas (yüzde 22), Puma (yüzde 16), Covestro (yüzde 19), Knorr Bremse (yüzde 17), Siemens (yüzde) ve Merck (yüzde 14) ise Çin'de iş yapmadan varlıklarını sürdürmeyecek duruma geldiler.
ALMAN FİRMALARI AYRILMAK İSTEMİYOR
Yine GFP'ye göre; Alman ekonomi çevreleri, başka Asya ülkelerine yönelerek Çin’i çevreleme teşviklerine itibar etmedi. Özellikle 2020'nin ilk yarısında bazı siyasetçiler ve medya, Çin'deki pandemiye bağlı olarak fabrikaların geçici olarak kapatılmasının Alman şirketlerinin tedarik zincirlerini ciddi şekilde sarstığına atıfta bulunarak, bu şirketlerin başka ülkelere taşınmalarını talep ettiler. "Tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi" sloganı altında Vietnam ve Hindistan gibi ülkelere yönelme fikri, Federal Hükümet'in Hint-Pasifik yönergelerinde bile yer aldı. Fakat Alman Ticaret Odası ve denetleme şirketi KPMG tarafından Çin'deki 500'den fazla Alman şirketi arasında yapılan ankette, şirketlerin yüzde 96'sının Çin'den ayrılmaya niyetli olmadığı ortaya çıktı. Hatta yüzde 72'si ülkede yeni yatırımlar planlıyor. Yüzde 77’si, Çin'deki işlerinin 2021'de diğer pazarlara göre daha iyi olacağını düşünüyor. Yüzde 72'si satışların artmasını bekliyor, yüzde 56'sının da yüksek kâr beklentisi var.
Anket, Çin'de yeni yerler kurmak yanında araştırma ve geliştirme faaliyetlerini (şirketlerin yüzde 43'ü) ve yerel tedarikleri (yüzde 34) konumlandırma eğilimini doğruluyor. Bunun arka planında, ABD'nin Çin'e karşı ekonomik savaşını savuşturma kaygısı var. Bu eğilim şimdi, önümüzdeki birkaç gün içinde Ulusal Halk Kongresi tarafından kabul edilecek olan yeni beş yıllık planda (2021 - 2025) belirlenen yolla pekiştiriliyor. "İkili dolaşım" sloganı altında, ABD ambargolarına ve yaptırımlarına karşı korunmak, öte yandan Çin'in iç tüketimini güçlendirmek ve yabancı ülkelere olan bağımlılığı olabildiğince azaltmak öngörülüyor.