Dr. Ahmet Şahidov: Ulusal Radyo Türk’ün sesi olacak

Azerbaycan 2018’i, kuruluşunun 100.yılı nedeniyle ‘Cumhuriyet Yılı’ ilan etti. Çeşitli ülkelere ziyaretlerde bulunan Azerbaycanlılar ülkelerini dünyaya tanıtıyorlar.

Dr. Ahmet Şahidov: Ulusal Radyo Türk’ün sesi olacak

Azerbaycan Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Dr. Ahmet Şahidov, aynı amaçla Türkiye’yi ziyaret etti. Şahidov, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini, Batı dünyasıyla ilişkileri, dünyadaki gelişmeleri Aydınlık’a değerlendirdi.

‘ULUSAL KANAL YANIMIZDA’

Dr. Ahmet Şahidov, öncelikle dünya çapında yürüttükleri tanıtım çalışmalarını özetledi. İlk etkinlik Gürcistan’da yapılmıştı, zira Cumhuriyet’in ilk başkenti Tiflis’ti. Daha sonra Kuzey Kıbrıs’ta etkinlikleri olmuştu. Şimdi Türkiye’deydiler. Dr. Ahmet Şahidov’la, Ulusal Kanal’da katıldıkları programın ardından görüştük. Dr. Şahidov, “Aykut Töleğen’in şahsında Ulusal Kanal’a ‘cumhuriyetin dostu’ ödülünü takdim ettik. Çünkü Ulusal Kanal Azerbaycan gerçeklerinin tüm dünyaya iletilmesinde destek veriyor. Ulusal kanal Azerbaycan halkının yanındadır” dedi. Azerbaycan Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Dr. Ahmet Şahidov’un sorularımıza verdiği yanıtları sunuyoruz:

■ Ukrayna’da, Gürcistan’da, Ermenistan’da yaşanan karışıklıklar ve Soros destekli renkli devrimler süreci Azerbaycan’da da yaşanır mı?

Sanmıyorum. Dış güçlerin söz konusu ülkelerde etkisi büyük ama o ülkelerdeki olaylar 1991 yılından bu yana Azerbaycan’da yaşanmadı. Emperyalist güçlerin Azerbaycan’a da etkileri ilgileri var. Dış politikamızı diğer güçlerden bağımsız şekilde yürütüyoruz. Rusya ile, İran ile, kardeş Türkiye ile çok iyi ilişkilerimiz var. Amerika ve Avrupa’yla da ilişkilerimiz var. İsrail de bizim stratejik bir taraftaşımızdır. Soros Azerbaycan’da hiç yok. Devlet, faaliyetlerini olumsuz gördü, Soros’un para verebileceği sivil toplum kuruluşları (STK) artık devletten para alıyorlar. STK’ların yabancı kuruluşlara müracaat etmelerine gerek kalmıyor. Azerbaycan tüm dünyanın enerji merkezi. Dış güçler de huzurun barışın olmasından yanalar. Bu tür şeyler Azerbaycan’da hiç olmadı, inşallah olmaz da. Azerbaycan dış politikasının en önemli başlığı Dağlık Karabağ. 1988’den 1994’teki ateşkese kadar Dağlık Karabağ’da savaş vardı. Azerbaycan, topraklarının yüzde 20’sini kaybetti. Orada yaşayan göçmenler kendi topraklarına geri döneceği günü bekliyorlar. Azerbaycan bu 30 yılda Türkiye’nin, İsrail’in, Pakistan’ın desteğiyle ordusunu güçlendirdi; Kafkasya’nın şuan en güçlü ordusudur. Rusya’nın desteği ve Ermeni Lobisi olmasa, Azerbaycan o toprakları bir hafta içinde geri alabilir. Bunu 2016 Nisanında gösterdi. Azerbaycan ordusu iki gün içinde 2 bin hektar toprağı geri aldı. 500’den fazla Ermeni askeri öldürüldü. İç politikada da insan haklarıyla ilgili bazı sorunlar yaşanıyor. Ama bunlar esas sorununun yanında önemsiz kalıyor.

‘SOYKIRIMİDDİALARI TÜRKİYE’Yİ PARÇALAMAK İÇİN’

■ Azerbaycan’a karşı çifte standart uygulanıyor demiştiniz, nedir durum?

Batı dünyası Karabağ konusuna siyasi konu olarak bakıyor. Azerbaycanlı yüzlerce rehine var. Onların haklarını savunmak için istekli görünmüyorlar. Buna karşılık mesela Azerbaycan’da bir gazetecinin emniyette bir saat tutulmasını çok büyütüyorlar. Hata olabilir, tamam. Ama bunu AGİT’te zirve toplantısında konuşmak, Azerbaycan’a ambargo uygulamaya çalışmak çifte standarttır. Aynı şeyi Türkiye’ye karşı da yapıyorlar. Türkiye’nin soykırım yalanıyla suçlanması, öte yandan Hocalı soykırımının görmezden gelinmesi sanırım çifte standarda örnek. Türkiye’ye yeni bir cephe açmak için Ermeni Soykırımı hakkında çeşitli ülkelerde kararnameler çıkartılıyor. Burada amaç Türkiye’yi zayıflatmak ve parçalamak. Türkiye’nin bu konuya çok açık şekilde yaklaşması ‘gelin arşivleri açalım, tarihi uzmanlarına bırakalım’ çağrısına kimse olumlu cevap vermedi. Buna karşılık 26 yıl önce tüm dünyanın gözü önünde olmuş, belgeleri tanıkları olan bir soykırımı sıradan bir olaymış gibi görmek çifte standarttır. 2015 yılında Doğu Perinçek’in Strassburg’da AİHM’de bir davası vardı.

‘DOĞU PERİNÇEK DİK DURUŞLU VATANSEVER’

■ Siz de katılmıştınız?

Evet, biz de oradaydık. Bence artık bütün dünya esas amacın Türkiye’yi zayıflatmak olduğunu biliyor. Doğu Perinçek’in dik duruşunu gördüm. 2015’te mahkemeden sonra kendisiyle görüştük. O, dik duruşuyla, Türkiye’nin hakkını sözde değil faaliyetleriyle, üstelik Avrupa’nın göbeğinde savunan ve zafere ulaşabilecek kadar dik duruşlu bir vatansever, Türkiye sevdalısı. Türkiye’yi, Azerbaycan’ı savunması bizim için önemli. Bu konuda Ulusal Kanal, Aydınlık Gazetesi her zaman Türkiye’nin, Azerbaycan’ın çıkarlarını savunuyor. Ulusal Radyo da yayına girdi. Tebrik ediyorum. İnanıyorum ki bu radyo da Türk’ün sesini, İslam dünyasının sesini tüm dünyaya ileten ciddi bir radyoya dönüşür.

■ Siz insan hakları ve demokrasi savunucusu olarak, Türkiye’nin vatan savaşını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye stratejik bir bölgede bulunuyor. Türkiye’nin bugün çevik kararlar alması şart. Böyle dönemlerde suçsuz insanların da hapse girmesi söz konusu olabiliyor. Kenardan baktığımızda Türkiye bugün bir mücadele veriyor. Milli güvenlik için, toprak bütünlüğü için bazen küçük çerçevelerde insan hakları da kısıtlanabilir... Bunlar Türkiye’nin iç meselesi. Türkiye Cumhuriyeti bizim kardeş ülkemiz. Türkiye’yi savunan herkes bizim için değerli.

Ercan Deniz Küçük

Aydınlık

ulusal radyo