Aleviler azınlık mı
Anadolu erenlerini, Yunus Emre’yi ve yine bir Kızılbaş olan Karacaoğlan’ı sevmeyen, onlardan beslenmeyen bir Sünni düşünülebilir mi?
“Alevi Rönesansı” ile birlikte, ABD ve AB çevrelerinde Alevilerin azınlık olduğu görüşü de piyasaya sürülmüştür. Batılı emperyalistler, Aleviliğin İslamın dışında ayrı bir din olduğu görüşünü yerleştirmek istiyorlar. Türkiye’de gözlerden kaçtı. Batı işbirlikçileri, Arnavutluk Anayasasına devletin tanıdığı dinleri sıralarken, İslamiyet dışında yalnız Hıristiyan mezheplerini değil, Bektaşiliği de ayrı bir din olarak yazdılar. ABD, Makedonya’da da aynı tertibi uygulatmak peşindeydi, Bektaşiliği anayasaya ayrı bir din olarak kaydettirmek istiyordu.
Milletin özel değeri olan kesimi
Oysa Aleviler, azınlık değildir. Türkçeyi ve Türk halk kültürünü bugünlere Alevilik taşımıştır. Kürt kökenli Aleviler dahi, ibadetlerini Türkçe olarak yaparlar. Alevilik, azınlık değildir, Cumhuriyetin asli sahibi olan Türk milletinin özel değeri olan bir kesimidir. Özel değerden söz ediyoruz. Çünkü Aleviler, Türkiye halkının Osmanlı feodalizminin ideolojik denetiminin göreli dışında kalmış olan kesimidir.
Alevi kitlesini Yeni Dünya Düzeni'nin "azınlıkları koruma" kapsamına almak, ikinci sınıf yurttaş kapanına sokmaktır. Batılı devletlerin amaçları, "azınlıkları korumak" değil, “azınlık” adını verdikleri ve cemaatleştirdikleri toplulukları kendi emperyalist amaçları için ateşe sürmektir. Ortadoğuda yeteri kadar örneği var: Mezhep ve milliyet çatışmaları, yobaz diktası için kışkırtılıyor. Toplumlar bu ayrılıklar derinleştirilerek, Ortaçağ karanlığında tutuluyor.
Bütün halkın ortak kültür kaynağı
Aleviliği Türkiye halkının bütününden ayırmak, bütün halkımızı, ama öncelikle de Alevi yurttaşlarımızı hedef alan karanlık bir plandır.
Alevîlik, Sünniler dahil Türkiye'nin ezilen halkının ortak tarihidir, ortak kültürel birikimidir. 15. yüzyıl tarihçileri, Osmanlı yönetimi altındaki köylü ve çoban kitlesinin bütünüyle Alevî olduğunu saptarlar. Şehirlerdeki esnaf ve zenaatkâr kurumları da Aleviliğin dalları ve benzeri olan Ahî ve Bektaşi oluşumlarıdır. Osmanlı yönetimi, halkı çeşitli yöntemlerle sünnileştirmiştir. Cumhuriyet öncesi tarihimizdeki halk kültürü, Batınî karakterdedir, Kızılbaş-Alevîdir.
İşte Aleviliğe günümüzde demokratik işlev kazandıran, bu tarihsel özelliğidir. Alevîlik, kökleri Anadolu'nun ve Orta Asya'nın sınıfsız geçmişine kadar uzanan eşitlik, paylaşma, kardeşlik, elbirliği, güçbirliği, imece, dayanışma, kadına saygı gibi değerleri bugüne taşıyan ortak kültür kaynağımızdır.
Hacı Bektaş Velî yerel değildir, bütün milletindir
Günümüzün emekçi ve demokratik kültürü, Alevilikle sınırlanamaz ama o birikimden beslenir. Örnek mi; Yunus Emre, Hacı Bektaşı Velî, Nesimî, Şeyh Bedrettin, Şah Hatayî, Pir Sultan Abdal, Kazak Abdal, Kaygusuz Abdal, Karacaoğlan, yakın tarihimize gelirsek Aşık Veysellerin temsil ettiği gelenek, bütün halkın kültür kaynaklarıdır. Bu değerler, bugün Sünni halkın da değerleridir. Cumhuriyet, bu tarihsel kaynağı açmış, millete kazandırmıştır. Anadolu erenlerini, Yunus Emre’yi ve yine bir Kızılbaş olan Karacaoğlan’ı sevmeyen, onlardan beslenmeyen bir Sünni düşünülebilir mi?
Bu açıdan Hacı Bektaş Velî’nin adı, Hacıbektaş’ın bulunduğu Nevşehir Üniversitesi’ne değil, İstanbul’daki veya Ankara’daki üniversitelerden birine verilmeliydi. Hacı Bektaş, yerel değildir; bütün halkındır; bütün milletindir.
Alevî ve Sünnî halk, bağımsızlık ve aydınlanma bayrağı altında birleşir
Emperyalizmin dayattığı “mezheplere özgürlük”, bir insanlık programı değildir; bir cemaatleşme programıdır. ABD ve Avrupa; ırk, renk, din, mezhep ve tarikat ayrımının ortadan kalktığı bir dünya istemiyor; millî demokratik devrimlerle oluşturulan milletleri, ırklara, milliyetlere, aşiretlere, cemaatlere, tarikatlara bölüyor.
Küresel sermaye, Ezilen Dünyada, hatta kendi merkezlerinde bile, büyücülük, falcılık tarikatlaşma gibi Ortaçağ kurumlarını, inançlarını ve örgütlenmelerini hortlatıyor. Emperyalizmin yıktığı millî devletlerin altından ırk, şeriat, mezhep ve hatta tarikat emirlikleri çıkıyor. Bunun da adı, çokçuluk, “ötekiye saygı” vb oluyor.
Halkımızın içinde Sünnî de var, Alevî de! Aleviyi Sünnî, Sünniyi ise Alevî yapamazsınız. Türkiye'nin Sünnî ve Alevî halkı, inanan veya inanmayan bütün insanları, Sünnilik veya Alevilik temelinde birleştirilemez, ancak laiklik temelinde birlikte yaşayabilir.
Aleviliğin özlemleri olan aydınlanma, eşitlik, hoşgörü ve özgürlük, Türkiye halkının bütününün talebidir. Alevî kitlesi, tarihten gelen eşitlikçi özellikleriyle bu mücadelede özel bir yere sahiptir.
Mafya ve tarikat rejimi, iktidarını, yalnız zora dayanarak değil, aynı zamanda emekçi halkı bölerek sürdürüyor. Aleviler, bütün Türkiye halkı gibi, bir cemaat faaliyetiyle değil, bağımsız, özgür, aydınlanmış ve laik bir toplum mücadelesiyle özlemlerine ulaşabilirler. Böylece halkı birleştirecek ekseninin yaratılmasına büyük katkıda bulunurlar. Alevi kültürü, bu mücadelenin herkes açısından tarih pınarlarından biridir.
Mezhep ve cemaat temelinde değil, birlikte örgütlenme
Halkın bütünü Alevilik temelindeki örgütlenmelerle birleştirilemez.
Bugün emperyalizmin bölme tehdide direnmek durumundaki bütün milletin birleşme ihtiyacı var.
Batı destekli irticadan kurtulmak isteyen bütün Cumhuriyet yurttaşlarının birleşme gereği var.
Yoksulluktan kurtulmak isteyen bütün emekçilerin el ele vermesi şartı var.
Milleti de, Cumhuriyet halkını da, emekçileri de Alevilik bayrağı altında toplama olanağı yok. Alevilik odaklı örgütlenmeler, bütün halkı birleştiremez ve halk iktidarı hedefine yöneltemez. Alevilik temelinde örgütlenme, Sünnî emekçileri ister istemez dışlıyor ve Alevileri de yalnızlaştırıyor. Bu açıdan Alevilerin bütün halkla birleşerek gerçekleştirecekleri özlemlerine cevap vermeye yetmiyor.
Alevîler, her alanda Sünnî kardeşleriyle birlikte örgütlenerek, kendilerini ezen sistemden kurtaracak büyük kuvvetin yaratılmasına önemli katkıda bulunurlar.
Doğu Perinçek
Aydınlık/Rota