Tanrı cenneti Ohrid
Söylenceye göre; Tanrı cenneti yaratırken bir parça Ohrid’e düşmüş, bu nedenle; Ohrid’in cennetin yeryüzündeki parçası olduğuna inanılıyor.
Söylenceye göre; Tanrı cenneti yaratırken bir parça Ohrid’e düşmüş, bu nedenle; Ohrid’in cennetin yeryüzündeki parçası olduğuna inanılıyor.
Unesco, Ohri Gölü’nü, 1yıl sonra da kenti, Dünya Mirasları listesine aldı. Van Gölü’nün 10’da 1’i büyüklüğündeki gölün, Makedonya ve Arnavutluk’ta sahilleri var.
6000yıllık geçmişe sahip kent, MÖ 4. yüzyılda Makedonya Kralı 2. Philip’in egemenliğine geçti. Roma İmparatorluğu’na, MS 867 yılında Bulgar hakimiyetine geçti, 990-1015 yılları arasında Birinci Bulgar Devleti’nin başkentliğini yaptı..
1395 yılında Osmanlı topraklarına katılan şehirde, Osmanlı 1912 yılına kadar hüküm sürdü.
Daha sonra Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı’na geçen şehir, ardından Yugoslav Krallığına geçmiş, 1943 yılında krallığın yıkılmasıyla Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti sınırları içinde kalmıştır. 1991 yılında da Bağımsız Makedonya Cumhuriyeti toprağı oldu.
75.000 nüfuslu şehrin, %11’ini Arnavutlar, %9’unu Türkler, geri kalanını Makedonlar oluşturur.
Kent, ilk incilin çevirisi burada yapılmış, aynı zamanda piskoposluk merkezi olması nedeniyle; hiristiyanlar için önemli bir yerleşimdir. Sanki yılın her gününe denk gelecek şekilde 365 kilise yaptırılmıştır.
Ohrid’de insanlığa hizmet edenler aziz kabul edilmiş, heykelleri dikilerek bu durum özendirilmiştir.
Yugoslavya döneminde Mareşal Tito için yapılan yazlık, bugün Makedonya Cumhurbaşkanının yazlığı olarak kullanılmakta, yabancı konuklar burada ağırlanmaktadır.
Saint Cyrill’in hapis yattığı Ohrid’de, yan hücrede yatan arkadaşı ile anlaşabilmek için keşfettiği ve bugün Slav halklarının kullandığı Kiril alfabesi burada doğmuştur.
Öğleden sonra Ohrid’e ulaşan grup, rehberleri Ercan Elez eşliğinde meydandaki çınar ağacı altında toplandı.
Gezi katılımcıları, çarşıdan geçerek eski Ohrid’e doğru yürüyüşe geçti. Osmanlı zamanında yapılan, Unesco tarafından restarasyonu gerçekleştirilen, dar sokaklardan geçilerek ulaşılan Safranbolu evlerinin benzerlerini görmek, grup üyelerini memnun etti.
Buradan 11. yüzyılda yapılan, Osmanlı döneminde cami, bugün kilise olarak kullanılan restarasyon çalışmaları henüz tamamlanmamış kale altındaki Azize Sophia Kilisesi’nden, halkın ve turistlerin yüzdüğü iskeleye geçilerek, batıdaki Arnavutluk sınırları içindeki dağlar izlendi.
Verilen serbest zamanla, grup yol boyunca kendi yaptıkları kolye, küpe, magnet, tablo ve oymacılık ürünleri satan seyyar satıcılardan, öğretmenim Mehmet Emin Berber’in sıkı pazarlığıyla pek çok ürün satın aldı.
Geldiği yoldan geri dönen dostlar, çarşıdaki mağazalardan, Ohri Gölü’nden çıkarılan incilerle yapılmış kolye ve küpeleri, Türkçe konuşan Nizam’ın yerinden, Cengiz Oktay’ın önerisi ve yine M. Emin Berber’in sıkı pazarlığıyla ucuza edindi.
Ulusal Eğitimciler, ertesi gün ziyaret edecekleri Arnavutluk için yeterli enerjiyi biriktirmek amacıyla; şehre 4 km. uzaklıktaki dağ yamacına inşa edilmiş otellerine çekildiler.
Haber ve fotoğraf : Osman Gazi Oktay