Ermeni Soykırım yalanına hayır!...

Ermeni Soykırım yalanına hayır!...

Ermeniler, Türklerle bin yıl boyunca barış içinde birarada yaşamışlar, Osmanlı Devleti‘nin elçilik ve bakanlık gibi önemli görevlerinde bulunmuşlar; sanat ve kültürümüze büyük katkılar yapmışlardır. Osmanlı döneminde devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı kendilerine “millet-i sadıka” denmiştir.

Birinci Dünya Savaşı koşullarında, 1915 yılında ve sonrasında Ermenilerle Türkler karşılıklı kırım ve büyük acılar yaşamıştır. Ermenistan‘ın ilk başbakanı Ovannes Kaçaznuni, 1923 yılında Taşnak Partisi’nin kongresinde “Öldürdük ve öldürüldük. Büyük Ermenistan rüyası ile gözlerimiz kör oldu“ demiştir.

O dönemde yaşamlarını yitiren Ermenilerin, Kürtlerin ve Türklerin acıları ortaktır. Ancak geçmişin yaralarını kaşımak, acılardan husumet yaratmak kimseye yarar getirmediği gibi bugünkü ilişkilerimize de zarar vermektedir. Yeni acılar yaşamamak için tarihten ders almak, bizi birbirimize kırdırmak ve bundan çıkar sağlamak isteyen emperyalist güçlerin tuzaklarına düşmemek zorundayız.

Bugün yurdumuzda 100 bin dolayında Ermeni yurttaşımız yaşamakta, Ermenistan’dan gelen on binlerce Ermeni yurttaşı çalışmaktadır. Biz Ermeni düşmanı değiliz; onları rahatsız edecek, üzecek eylem ve tavırlara asla izin veremeyiz.

HRANT DİNK’İN SÖYLEDİKLERİ ÖNEMLİ

Karanlık güçler tarafından katledilen gazeteci Hrant Dink, emperyalizmin ulus devleti hedef aldığının farkındaydı. Ermeni ve Kürt meselesinin emperyalizmin çıkarları için kullanılmasına karşıydı; birlik ve kardeşlik temelli çözümler istiyordu. “Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru. Bunun dışında ilaç, hekim yok! Diyalog tek reçete! Bunun dışında bir çözüm yok, yok, yok!“ diye haykırarak iki toplumun da empati yapmasını önermişti.

Hrant Dink 25 Nisan 2006’da Malatya‘da yaptığı konuşmada ise şunları söylemişti: “Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi, kendilerini Osmanlı‘nın zulmünden kurtaracak sandı. Ama yanıldı. Çünkü onlar geldiler, kendi hesaplarını yaptılar. Çekip gittiler ve burada kardeşi kardeşle kan içerisine bıraktılar.“

TEHCİR KONUSU

1915 tehcir (zorunlu göç) olaylarını soykırım olarak niteleyen Ermenistan ve Ermeni diasporası bunu dünya kamuoyuna kabul ettirmek için her türlü yolu denemektedir. Ermeni diasporası yaşanan gerçekleri tersyüz ederek, arşivlerin açılmasından ve tarihçilerin bu konuyu değerlendirmesinden kaçarak kendi görüşlerini tek gerçek olarak empoze etmekte, Türkleri soykırım (jenosit) yapmakla suçlamaktadır. Bu amaçla çok sayıda yazılı ve görsel malzeme sunarak toplumları ve devletleri etkilemektedir. Ermeniler soykırım iddialarına yer veren 26 bin kitap yayımlamışlar, Türkiye‘de ise bu konu üzerine sadece 35 kitap yazılmıştır.

Türkiye uzun yıllar bu konuda sessiz kalmayı yeğlemiş, gereken önlemleri almamış, yurttaşlarımızı ve dünya kamuoyunu yeterince bilgilendirmemiştir. Bazı yurttaşlarımız yaklaşan tehlikeyi görememekte; “Yüzyıl önce yaşanan olayları konuşmaya ne gerek var? Özür dilesek ne olur? Bunlar Osmanlı döneminde oldu, bize ne?” yönünde görüş belirtmektedir.

Almanya’nın Yahudi soykırımını kabul ettiği gibi, Türkiye’nin de Ermeni soykırımını kabul etmesini isteyen batılı ülkeler, politikacılar, yazarlar, sanatçılar ve işbirlikçi yerli enteller üç maymunu oynamakta ısrarlı görünüyorlar. Jenosit (soykırım) 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Konvansiyonu’nda doğrudan ve dolaylı olarak “ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir azınlığın tümünü ya da bir bölümünü yok etmek“ olarak tanımlanmıştır. Ermeni tehciri bu tanıma uymamaktadır.

Nazi Almanyası 6 milyon Yahudiyi sistemli bir şekilde katletmiştir. Yahudiler Almanya‘ya sadakatle bağlı olmalarının yanısıra, başka devletlerle işbirliği yaparak Almanya‘yı işgale kalkmamış, toprak talebinde bulunmamış, eline silah alıp Alman askerlerini ve sivil halkı katletmemiştir. Oysa Ermeni çeteleri silaha sarılarak asker sivil demeden katliamlar yapmış, emperyalist ülkelerin taşeronluğuna soyunmuş, toprak talebinde bulunmuş ve savaş halinde olan ordumuz için büyük tehlike oluşturmuştur.

SOYKIRIM YALANLARI VE BİZİ BEKLEYEN TEHLİKELER

•Emperyalizm ve onların taşeronu Ermeni diasporası ve Ermenistan, tarihi gerçekleri tersyüz edip bize özür diletmek; işlemediğimiz suçu üstümüze yıkmak istiyorlar.

•Özürün ardından bizden yüklü miktarda tazminat koparmak amacını güdüyorlar.

•Bunun ardından Doğu ve Orta Anadolu bölgesinden toprak talepleri gelecektir.

•Böyle bir talep, toprak bütünlüğümüzü ve ülke barışını tehlikeye sokacak; bizimle barış içinde yaşayan Ermeni yurttaşlarımızın yanısıra ülkemizde göçmen olarak çalışan onbinlerce Ermeniyi mağdur edecektir.

•Sözde soykırım yalanları birçok ülkenin ders kitaplarında okutulacak, yetişecek yeni nesiller ileride yönetim kademelerine geldiklerinde Türklere ve Türkiye’ye karşı önyargılı, hatta düşmanca davranacaklardır.

•Soykırım iddialarının ders kitaplarında okutulması, başta Avrupa olmak üzere dış ülkelerde okula giden çocuklarımızın haksız yere suçlanmasına yol açacak; onları Türk olmaktan utanır hale getirdikten sonra asimile etmek daha da kolaylaşacaktır.

•Yurt dışında yaşayan ve çalışan yurttaşlarımız hem Müslüman hem de soykırımcı (!) Türk olarak konut ve iş ararken, işyeri açarken büyük zorluklarla karşılaşacaklar; haksızlıklara uğrayacaklar, iyice dışlanacaklardır. Böylece Türkleri Avrupa’dan kovmanın altyapısı oluşturulacaktır.

•Buna tepki duyan bazı yurttaşlarımız içinde yaşadıkları ülkelerin yöneticilerine tepki gösterecek, uyum politikası çıkmaza girecektir.

•Ermeni yalanlarının dünya çapında kabul görmesi Türk ve Türkiye imgesine (imajına) büyük darbe vuracak; bu durum uluslararası ilişkilerimizi; ekonomimizi, ticaretimizi ve turizmi olumsuz yönde etkileyecektir.

•Ağır silahlarla Azerbaycan‘a saldırarak Dağlık Karabağ ve çevresindeki beş bölgeyi işgal eden, 1 milyon Azeriyi topraklarından göçe zorlayan ve bu konuda alınmış Birleşmiş Milletler kararını hiçe sayan Ermenistan’ın 1992 yılında yaptığı Hocali katliamı da dünya kamuoyunun gözünden kaçacaktır.

•Ülkemizdeki bölünme sürecinin koşulları oluştuğunda bunu bastırmaya çalışacak olan güvenlik güçleri soykırım yapmakla suçlanacak, emperyalist güçlerin ülkemize müdahalesine zemin hazırlanacaktır.

HAYDİ STRASSBURG’A!...

“Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır!” dediği için Doğu Perinçek’i yargılayan İsviçre‘yi mahkum eden AİHM’de, 28 Ocak günü Strassburg’da temyiz duruşması yapılacaktır. Bu dava Perinçek’in değil, Türkiye’nin davasıdır. Mahkemenin olumlu bir karar alması Ermeni lobisinin iddialarına büyük darbe vuracak, bizim açımızdan hukuksal bir kazanım, bir milat olacaktır. Asıl mücadele bu davanın kazanılmasından sonra başlayacaktır.

Bu tarihi günde Strassburg’da olmak, destek vermek her yurtseverin görevidir.

Bahattin Gemici

ulusalkanal.com.tr