O Kitaptaki FETÖ: Ilımlı İslam'ın Opus Dei’si, Çakma Osmanlı Halifesi

Aydınlık gazetesi yazarı Hüseyin Vodinalı, Alman-Amerikalı araştırmacı yazar F. William Engdahl'ın yeni kitabı “The Lost Hegemon: Whom the Gods would destroy”da yer alan Fetullah Gülen bölümünü kaleme aldı.

O Kitaptaki FETÖ: Ilımlı İslam'ın Opus Dei’si, Çakma Osmanlı Halifesi

Hüseyin Vodinalı'nın Aydınlık'taki yazısı şöyle:

F. William Engdahl, Teksas doğumlu, 73 yaşında Alman-Amerikalı bir araştırmacı yazar. Anti emperyalist ve Avrasyacı bir bakış açısı var. Özellikle ekonomi ve küresel enerji siyasetleri alanında yazıyor. Princeton siyaset bilimi mezunu, Stokholm ve Pekin üniversitelerinde konuk akademisyen olarak ders vermiş. Petrol piyasaları konusunda danışmanlık da yapıyor. İlk kitabı, “A Century of War: Anglo –American Oil Politics and the New World Order” (Savaşın bir Yüzyılı: İngiliz Amerikan petrol siyasetleri ve Yeni Dünya Düzeni) 2004’te yayımlandı. Toplam 10 kitap yazdı. Kitapları Türkçe ve Çince dahil 14 dile çevrildi. Son kitabı ise “The Lost Hegemon: Whom the Gods would destroy” (Kayıp Hegemon: Tanrıların yok edeceği) 2016 şubatında yayımlandı.

Yani 15 Temmuz 2016’daki hain FETÖ darbe girişiminden 4 ay önce.

İşte Engdahl’ın bu son kitabının 10.bölümünde FETÖ’ye ayrılmış bir 15 sayfa var.

Engdahl, FETÖ olayını çok net ve yalın bir dille derlemiş, toparlamış.

FETÖ’nün darbe girişimini adeta haber vermiş.

Kitaptaki 10. Bölümün başlığı aynen şöyle:

“CIA AVRASYA’DA YENİ OSMANLI HALİFELİĞİ PEŞİNDE”

“CIA asset” (CIA varlığı) olarak tanımladığı Gülen örgütünü, ABD’nin Büyük Ortadoğu projesinde önemli bir figür olarak anlatıyor Engdahl.

Engdahl’den aktarıyorum:

“1998’de Fetullah’ın ortaya çıkan kasetinde “devletin kılcal damarlarına sızıp her yeri ele geçireceksiniz” meşhur vaazı ortaya çıkınca hakkında dava açılan Gülen ABD’ye kaçtı.

CIA’den dostları onu önceden kaçması için uyarmıştı.

2001’deki 11 eylül saldırıları sonrası ABD Kamu güvenliği bakanlığı ile ABD Dışişleri bakanlığı Gülen gibi birisinin “seçkin eğitimci” vizesiyle ülkede olmasına karşı çıkmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu davada yaptığı açıklama çok ilginçti. 2002’de mahkemeye sunulan belge şöyleydi:

‘Gülen hareketinin pek çok projesini finanse etmek için kullandığı büyük miktardaki paralar, onun Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’deki hükümetlerle gizli anlaşmalarından kaynaklanmaktadır. CIA’nin de bu projelerde finansör olduğuna dair ciddi şüpheler vardır’.”

Yine Amerikan mahkemelerine göre, bu terör ve casusluk örgütünün dünya çapında 25-50 milyar doları ve 90 ülkede 2000’den fazla okulu bulunuyordu.

Engdahl, FETÖ’nün bir Neocon işi, yani Bush ve Cheney ekibinin temsil ettiği “Yeni Muhafazakarlar” ekibinin projesi olduğunu ve yine aynı ekibin yönettiği El Kaide gibi radikal dinci örgütlerin terör eylemlerinden ziyade, kuzu postundaki kurt olarak kullanıldığını anlatıyor. Sözde hoşgörü mesajlarıyla bir sufi dervişi gibi tanıtılan Gülen, aslında sızma görevlisi tipik bir radikal dinci maşaydı.

Engdahl, FETÖ için, Vatikan’daki CIA organı olarak bilinen (Papa suikastinin faili) Opus Dei tarikatının, İslami versiyonu tanımlamasını da yapıyor.

Zaten Gülen’in 1998’de Roma Vatikan’da Papa 2. Jan Paul ile buluşmasında böyle bir alt mesaj da vardı.

O dönem Cemaat veya Hizmet olarak nitelenen FETÖ’nün misyonunun, Batı Emperyalizmi adına Avrasya’da görev yapacak yeni bir Osmanlı halifeliği kurmak olduğunu yazıyor Engdahl. (AKP’nin bir dönem çok sarıldığı bu Yeni Osmanlıcılık hareketi, İstinye’deki ABD Başkonsolosluğu’nda 2003’te talimatla başlatılmıştı. HV)

Willam Engdahl, Erdoğan hükümetinin 2006’da “anayasa ve laikliğe aykırı eylemlerinden” dolayı aldığı 10 yıllık hapis cezasını kaldırmasına rağmen, Fetullah’ın 1998’de gittiği ABD’den hiç bir yere kımıldamadığını da vurguluyor.

Bunun nedeni ise ABD’nin 2.İsrail’i kurmayı baş köşesine koyduğu BOP’un içinde AKP ve FETÖ’ye verdiği yeni Osmanlı Halifeliği görevi. Bu misyonu, Suriye’deki AKP-Müslüman Kardeşler koalisyonu tamamlayacaktı.

Ancak Gülen’in “Amerikancı halifelik” yolunda, Suriye ve Müslüman Kardeşler konusunda fazla öne çıkan Erdoğan’ı engel görmesi, 2012 itibarıyla AKP-FETÖ koalisyonunun çatırdamasına yol açtı. Zaten bundan önce de, tabanda FETÖ’ye karşı kadrolaşma tepkileri mevcuttu.

FETÖ’nün niyeti, çizgi dışına çıkan Erdoğan’ı tasfiye ederek, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Ahmet Davutoğlu gibi daha uyumlu/ılımlı isimlerle devam etmekti.

ABD çıkarlarına bire bir uyumlu, İran ambargosunun delinmesi üzerinden Erdoğan’a yönelik başlatılan 17-25 Aralık FETÖ operasyonları bu savaşın kızışmasına ve sonuçta da 15 Temmuz 2016’daki hain NATO/FETÖ darbe girişimine yol açtı.

Amerikancı darbe girişiminin kolayca püskürtülmesi ve bozguna uğratılması, ABD’nin giderek çürüyen hegemonyasının da bir göstergesi oldu.

GÜLEN’İN CIA YÖNETİCİSİ DOSTLARI

F. William Engdahl, FETÖ Elebaşının CIA tarafından korunup kollandığını sağlam kaynaklarla aktarıyor.

Gülen’in 3 tane sağlam CIA’cı arkadaşı var. ABD’de yeşil kart alırken bu üç isim ona kefil oluyor. Devamında 29 etkili isim daha var ama en önemlileri bu üç kişi.

Bunların başında çok kritik birisi var.

Aydınlık dergisinin 1996’daki sayısının kapağını hatırlayın. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün, ABD desteğiyle başbakan ve dışişleri bakanı olacağını haber veren dergide, bu kehanetin kaynağı olarak dönemin Amerikan Büyükelçisi Morton Abramowitz gösteriliyordu.

İşte o Abramowitz, aynı zamanda Fetullah’ın da kefili.

Eski FBI Ajanı Sibel Edmonds, Abramowitz’in, bir CIA yetkilisi olmasının çok ötesinde, hükümette çok etkili bir neocon İsrail dostu isim olarak, Türkiye’deki “derin ABD devlet”ini kullanarak, Orta Asya’dan Çin’e kadar Avrasya coğrafyasını karıştırmakta kullanan kişi olduğunu açıklıyordu.

1989’da Baba Bush döneminde Türkiye’ye büyükelçi olarak atanan Abramowitz, Sibel Edmonds’a göre Afganistan’daki eroin trafiğinde de rol oynuyordu.

NED yani National Endowment for Democracy adlı CIA kuruluşu yöneten Abramowitz’in bir diğer özelliği de ile Uluslararası Kriz Grubu (ICG) isimli etki ajanlığı örgütünü, ünlü spekülatör George Soros ile birlikte kurmuş olmasıydı. Bu NED ve ICG, son 20 yılda Sırbistan’dan Ukrayna’ya, Kırgızistan’dan Gürcistan’a, İran’dan Mısır’a, “renkli devrim” tezgahlarında önemli roller aldı.

Gülen’e kefil olan diğer bir isim, CIA’da üst düzey görevler yürütmüş olan George Fidas idi.

31 yıl CIA’da çalışan Fidas, Balkan ülkelerinde çok etkili bir kişiydi. Asıl işinin üniversitelere CIA ajanları yerleştirmek olduğu iddialarıyla gündeme gelmişti. Analiz ve Prodüksiyon Direktörü olarak CIA’dan emekli olduğunda ise ABD Birleşik Askeri İstihbarat Fakültesinde öğretim üyeliği yaptı. Gülen hareketinin akademide fazlasıyla etkin olması bu Fidas’a da bağlanır. Özellikle (kendisi de bir CIA Ajanı olan ünlü ABDLi senatör Fullbright ismiyle) burs ve konuk öğretim üyelikleri konularında uzmandır.

Üçüncü isim ise, 1982’den sonra 20 yılını Türkiye, Lübnan, Yemen ve Afganistan’da CIA İstasyon Şefliği yaparak geçiren Graham Fuller idi. Gülen’e en çok sahip çıkan da oydu. Hatta 15 Temmuz darbe girişiminde bizzat ortağı Henry Barkey’yi Büyükada’ya göndererek rol aldığı da iddia ediliyor.

Fuller’i önemli kılan bir diğer özelliği ise ABD’nin uzun soluklu Yeşil Kuşak projesinin soğuk savaş sonrası mimarlarından olması. Gülen’in bir milyarlık İslam dünyasına halife olarak yutturulması saçmalığının Fuller’e ait olması muhtemeldir.

Fuller CIA’dan emekli olduktan sonra da, Pentagon-CIA bağlantılı strateji ve düşünce kuruluşu olan RAND Corporation’un yöneticiliğini yaptı. Engdahl, Fuller’in aynı zamanda Uygur bölgesi, Orta Asya ve Çeçenistan’daki teröristleri koordine ettiğini, bunlarla FETÖ’cüleri bağlantılandırdığını da belirtiyor.

Umarız bu kitap yakında Türkçeye çevrilir de herkes olayın daha ayrıntılı bilgilerine ve daha büyük resme ulaşabilir.

Tabii şunu da kaydetmek gerekir ki, ABD ve maşalarının bütün bu projelerinde yenilgiye uğradığını görmek, 40 yılımıza mal olan 2. İsrail projesinin kumdan kale gibi dağıldığına şahitlik etmek de bugünlere nasipmiş.

ulusal.com.tr

fetö aydınlık hüseyin vodinalı Ilımlı İslam