Nazım Hikmet'in Türkiye'de ilk kez yayımlanan yazısı
Araştırmacı Yazar Mehmet Perinçek, Aydınlık gazetesindeki yazısında Nâzım Hikmet'in gençlik üzerine Türkiye’de şimdiye kadar yayımlanmamış iki yazısını yayımladı.
Mehmet Perinçek'in yazısı şöyle:
TGB’nin ‘Gençlik Meclisi’ni topladığı bugün, Nâzım’ın gençlik üzerine Türkiye’de şimdiye kadar yayımlanmamış iki yazısını sizlere sunuyoruz. Gençler için resimli edebiyat-sanat dergisi olarak SSCB’de çıkan “Yunost” (Gençlik), yayın hayatına başladığı ilk sayıda dünyanın farklı ülkelerinden yazarlara şu soruyu sormuştur: “Dilinizde ‘gençlik’ kelimesi nasıl söyleniyor ve ülkenizin halkı bugün bu kelimeye nasıl bir anlam yüklüyor?” Nâzım Hikmet’le birlikte Fransa’dan Çin’e, Hindistan’dan Vietnam’a, Romanya’dan Kore’ye kadar farklı ülkelerin yazarlarının verdiği yanıtlar, fotoğraflarıyla ve “Dünya Halklarının Dillerinde ‘Gençlik’” üst başlığıyla derginin Haziran 1955 tarihli 1 nolu sayısında yayımlanmıştır. 1991 yılına kadar SSCB yazarlar birliğinin çıkardığı (daha sonra bağımsız olarak yoluna devam edecektir), 1980’lerde 3 milyon tiraja ulaşan “Yunost”, her yazarın cevabını kendi dilinde “Gençlik” kelimesinin başlığıyla vermiştir.
TGB’nin ‘Gençlik Meclisi’ni topladığı bugün, Nâzım’ın gençlik üzerine Türkiye’de şimdiye kadar yayımlanmamış iki yazısını sizlere sunuyoruz. Gençler için resimli edebiyat-sanat dergisi olarak SSCB’de çıkan “Yunost” (Gençlik), yayın hayatına başladığı ilk sayıda dünyanın farklı ülkelerinden yazarlara şu soruyu sormuştur: “Dilinizde ‘gençlik’ kelimesi nasıl söyleniyor ve ülkenizin halkı bugün bu kelimeye nasıl bir anlam yüklüyor?” Nâzım Hikmet’le birlikte Fransa’dan Çin’e, Hindistan’dan Vietnam’a, Romanya’dan Kore’ye kadar farklı ülkelerin yazarlarının verdiği yanıtlar, fotoğraflarıyla ve “Dünya Halklarının Dillerinde ‘Gençlik’” üst başlığıyla derginin Haziran 1955 tarihli 1 nolu sayısında yayımlanmıştır. 1991 yılına kadar SSCB yazarlar birliğinin çıkardığı (daha sonra bağımsız olarak yoluna devam edecektir), 1980’lerde 3 milyon tiraja ulaşan “Yunost”, her yazarın cevabını kendi dilinde “Gençlik” kelimesinin başlığıyla vermiştir.
‘AMERİKAN ÜNİFORMASI GİYDİRDİLER’
Kendi anlatımıyla Nâzım’ı telefonla aramışlar, yakında “Yunost” (Gençlik) isimli bir derginin çıkacağını söylemişler ve “genç- lik” kelimesini duyduğunda aklına ne geldiğini yazmasını rica etmişlerdir. Nâzım da bu teklifi kabul eder ve ilk olarak daktilosuyla büyük harflerle Türkçe olarak “GENÇLİK” kelimesini yazar. Daha sonra bu kelimeye bakıp düşünmeye başlar ve aklına birbirinden ba- ğımsız, mantıksal devamlılığı olmayan birçok fikir gelir. Bu girişin ardından Nâzım, dergiye verdiği cevaba şöyle devam eder: “53 yaşındayım. Gençliğim ne kadar da uzak! Dönmemek üzere gitti... Berlin Festivali... Dünya Gençlik Festivali. Her ırktan, her milletten güzel çocuklar... Ülkemin çocuklarına Amerikan askeri üniforması giydirdiler ve Kore’ye gönderdiler... Eğer ben de yeniden genç olsaydım, kesin aynı kader beni de bekliyordu. Evet, kesinlikle aynısı! Ülkemin gençlerinin kaçta kaçı gençliğin tadını alma imkânına sahip? İşçi, köylü, zanaatkâr gençler (Türk gençliğinin yüzde 90’ı), kitap, spor nedir, seyahat ederek yeryüzünü, hatta kendi ülkesini keşfetmenin ne anlama geldiğini bilmiyor. Yeteri kadar yağlı, yeteri kadar tatlı yemeklerin tadını da bilmiyor... Önümde Varşova Gençlik Festivali’ne yolculuk var. Mümkün olacak mı? O zamana kadar kalbim bana yeni bir oyun oynamasın?.. Oğlum gençliğe adım attığında, ben artık dünyada olmayacağım...”
‘KAFALARI ŞİMŞEK GİBİ’
Bu satırların devamında Nâzım, çalışma masasının üstünde camın altından genç bir adamın kendisine baktığını belirtir. O genç kendisidir. 1927 yılında Bakû’de çekilmiş bu fotoğraf, orada çıkan ilk kitabına konmuştur. Büyük şair, eğer yeryüzünün bütün genç- lerini, özellikle de emekçi gençleri bir yere toplasalar ve onlara “savaş ister misiniz?” diye sorsalar, şu cevabı vereceklerini yazar: “Neyimize gerek? Biz, hayatın tadını çı- karmak istiyoruz.” Nâzım’a göre her biri tek tek kışwkırtılmakta ve kandırılmaktadır. Gençler, bırakalım hayatın tadını çıkarma imkânın verilmesini, daha hayatın ne oldu- ğunu anlamadan savaşa hazırlanmaktadır... Nâzım, “gençlik” üzerine değerlendirmesinde şu vurguları da yapar: “Gençlik! Koşmayı, zıplamayı, yay gibi esnek olmayı bilir; kafası şimşek gibi çalışır; sabahları tüyden hafif uyanırsın; geceleri kafanı yastığa koyar koymaz uykuya dalarsın ve sabaha kadar gözünü açmadan derin bir uyku çekersin!.. Türkiye’de gençliğini hapishanelerde geçiren insanların haddi hesabı yoktur...”
‘KENDİMİ ÇOK GENÇ HİSSEDİYORUM’
Nâzım, son sözlerinde ise aklına çok şey geldiğini, ancak o günkü Türkiye’nin gençleri hakkındaki fikirleri arasında “genç- lik umuttur, şafaktır” gibi şiirsel bir şey olmadığını ifade eder ve şu cümleyle yazısını bitirir: “Bütün bunlara rağmen kendimi çok genç hissediyorum!”
‘Sadece Dünya’nın değil, Mars’ın gençlerini de’
NÂZIM’ın gençliğe değindiği başka bir yazısı da yine SSCB’de basılan “Vokrug Sveta” (Dünyanın Çevresinde) dergisinde yayımlamıştır. 1861 yılında yayın hayatına başlayan aylık coğrafya, popüler bilim dergisi, 100. yıldö- nümünde “Dostlar Konuşuyor” başlıklı bir köşe açmış ve farklı isimlerden dergiyle ilgili görüş ve kutlama yazıları almıştır. Dergi, o dönemde Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin gençlik teşkilatı olan Bütün Birlik Leninci Komünist Gençlik Birliği’nin (Komsomol) Merkez Komitesi tarafından çıkartılmaktadır. Günümüzde de bağımsız olarak çıkmaya devam eden derginin Ocak 1961 tarihli 1 nolu sayı- sında Nâzım Hikmet’in aşağıdaki satırları yer almıştır. Yazısının sonunda Nâzım’ın el yazısı imzası da bulunmaktadır: “Derginin sadece adı ‘Vokrug Sveta’yı [Dünyanın Çevresinde] duyunca sanki yeniden 14 yaşındaymışım gibi geliyor. Her delikanlıda olduğu gibi dergi, ruhumda dünya çevresindeki mucizevi maceralara ve yolculuklara açlık hissi uyandırdı. Hemen her yerde, bütün halklarla birlikte olmak, onlarla beraber adalet için savaşmak istedim, Moskova Botanik Bahçesi’nde dahi bulunmayan ilginç bitkileri ve hiçbir hayvanat bahçesinde olmayan hayvanları görmek istedim, tek bir belgesel film karesinin göstermediği şehirleri gezmek istedim. Ancak günümüzde dergi, bende yeni duygular da uyandırıyor, beni uzaya çağırıyor. Ve ‘dünyanın çevresinde’ dendiğinde, ben ‘evrenin çevresinde’ anlıyorum. Dergi, daha çok genç, hepi topu yüz yaşında. Sadece yakında komünist olacak yeryüzünün delikanlılarını ve genç kızlarını değil, genç marslıları da meraklandırması ve heyecanlandırması için yüz kere yüz yaş geçirmesini dilerim.”