Mehmet Yuva yazdı: ‘Saray savaşı mı vatan savaşı mı?’

Aydınlık gazetesi yazarı Mehmet Yuva, köşesinde " ‘Saray savaşı mı vatan savaşı mı?’ " başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Mehmet Yuva yazdı: ‘Saray savaşı mı vatan savaşı mı?’

Yuva'nın köşe yazısı şu şekilde:

ABD’nin Erdoğan’ı Başbakan, Gül’ü Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’de iktidar yapacağını kamuoyuna henüz 1996’da ilk duyuran Aydınlık gazetesidir. Henüz çok kimse BOP’un açılımını bile bilmezken Ulusal Kanal, ABD’nin Büyük Orta-Doğu Projesini deşifre etti. Yaptığı programlarla BOP’un amaçlarını anlattı. Erdoğan’ın BOP içinde görev üstlendiğini, çok farklı zaman ve mekânlarda üstlendiği bu görevi itiraf eden görüntülerini neşretti. Erdoğan ve Gül iktidarı kurulunca bu iktidarın “meşru olmadığını” deklere etti. Yabancı devletlerin projelerinde görev alanların, Gül’ün Bahreyn’de ABD ile gizli ittifak yapmasının yüce divanlık suç olduğunu ilan etti. Bunların yüce divan dosyalarını hazırladı. Medya kuruluşların diz bağını çözen ABD’nin, Türkiye’deki en önemli gücü F-Tipi Terör Örgütü istisnasız bütün siyasi parti ve liderlerin gözdesi iken, Ulusal Kanal bu örgütün Türkiye için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çekti. Fethullah Gülen’in sağ kolu olan Nurettin Veren örgütten ayrılınca konuşmak istedi. Önce çok hamasi davranan Mehmet Ali Birand ve benzeri ankormanlar malum merkezlerden zılgıtı yiyince şakın ördek oldular ve adamla program yapmaya korktular. Ulusal Kanal burada da devreye girdi ve Nurettin Veren’e özgürce konuşması için adıyla özel program yaptı.

ESAD’IN YANINDA

AKP Suriye ile ilişki kurunca ve AKP-BAAS muhabbeti tavan yapınca, Suriye’ye gitti. Suriye hükümetini uyardı. Suriye-Türkiye ilişkilerinin yurtsever, devrimci ve tam bağımsız Türkiye diyen kuvvetlerle bina etmesi gerektiğini talep etti. Henüz çok kimse Suriye’ye dayatılan terör savaşında korkmuş, sinmiş, şaşkına dönmüş ama özellikle Esad konusunda tereddütlü davranırken Hatay’da ilk Suriye ile dayanışma mitinglerini yaptı. Türkiye’de örgütlenen Suriye muhalefetinin toplantılarını söylem ve eylemleriyle protesto etti. Beş senedir Suriye’nin bağımsızlık savaşı verdiğini gür sesle dillendirdi.

Parlamento kürsüsünden “Esad’ın canı cehenneme” diyen Muharrem İnce’ye Silivri hapishanesinden yazdığı yazı ile “hepinizin canı cehenneme” diye haykırdı. Esad’ın hatalarının, kusurlarının didikleneceği zamanın şimdi olmadığını, Esad’ın Mustafa Kemal gibi, istilacılara ve onların beslediği cani ve haramilere karşı ülkesi için mücadele eden bir lider olduğunu haykırdı. Savaşın en şiddetli olduğu dönemde büyük bir heyet toplayarak Esad’ın davetine icabet etti. Esad ile yaptığı görüşme esnasında heyette yer alan eski Başbakan yardımcısı ve AKP kurucusu Abdul Latif Şener’in Esad’a hitaben, “Erdoğan pragmatiktir. Onunla tekrar görüşülebilir ve bir işbirliği mümkün olabilir” sözüne karşılık sert bir yanıt vermiş ve Erdoğan’ı ağır eleştirmişti. Ulusal Kanal, Aydınlık gazetesi, TGB ve şüphesiz Vatan Partisi'nin söylem ve eylemlerine ilham kaynağı oldu. Kimden mi bahsediyoruz. Tabi ki Doğu Perinçek’ten.

BU NASIL ERDOĞANCILIK?

Maşallah, yıllardır Erdoğan’ı baş tacı edenler, Suriye konusunda muğlak ve korkak olanlar şimdi bir numara Erdoğan karşıtı ve hatta düşmanı. Ve hayatını Erdoğan ve onu iktidar yapan merkezlere karşı savaşarak geçirmiş, beş senedir Suriye için bedel ödeyen Perinçek “Erdoğancı”. Bu çevrelerde hâsıl olan Erdoğan karşıtlığının ne zaman başladığına dikkat ediniz. Erdoğan-Gülen savaşının patlak verdiği, Erdoğan’ın HDP ve PKK ile köprüleri yaktığı ve ABD ile ciddi sıkıntılar yaşadığı döneme tekabül etmektedir.

Perinçek ile gazeteci Ümit Zileli ve aydınlar bildirisine imza atanlar arasında ciddi bir siyasi kavga yaşandı. Özetle Perinçek, ABD ve onun bölgemizdeki piyonlarına karşı her söylem ve eylemin yanında olunması gerektiğine dikkat çekmektedir. Bunu yaparken Erdoğan iktidarının anti-demokratik uygulamaları, ekonomik talan politikaları, kayırmacılığı, örtülü ödenek talanı, Suriye politikaları eleştirilmesin demiyor. Zileli ve bildiriye imza atanları, TSK’nın PKK’ya karşı mücadelesine, “Erdoğan düşmanlığı” üzerinden gölge düşürdüğünü söylüyor. Saray savaşı diyerek, TSK ve halkın, ABD’nin “yeni müttefikim, kara gücüm” dediği PKK’ya karşı verdiği vatan savaşına köstek olduklarına dikkat çekiyor. Peki, bütün bunlar ortadayken Perinçek neden anlaşılmıyor? Tarih boyunca öngörüsü yüksek olanların uyarıları ancak taş başa düşünce anlaşılır. Vatan yanarken ortalıkta aydınım diye yellenenlerin sorumsuzca söylemleri en ağır biçimde eleştirilmeli.

ulusalkanal.com.tr