Yılmaz Özdil’den Erdoğan'ın "alsan ne olur, almasan ne olur" sözlerine yanıt

Yılmaz Özdil’den Erdoğan'ın "alsan ne olur, almasan ne olur" sözlerine yanıt

Rusya, Türkiye ile yaşadığı uçak krizinin ardından yaş sebze ve meyve alımını durdurdu.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da konuşan Erdoğan konuya ilişkin "alsan ne olur, almasan ne olur" ifadelerini kullanmıştı.

Usta gazeteci yazar Yılmaz Özdil bugünkü köşesinde yaş meyve ve sebzeler karşılığında yapılan tesisleri yazdı.

İşte Yılmaz Özdil'in yazısı:

Rusya, Türkiye’den yaş sebze meyve almayı durdurdu. Asrın liderimiz “alsan ne olur, almasan ne olur” dedi.

*

Acaba öyle mi?

*

İskenderun demir çelik.

Ruslar yaptı.

Parasını domatesle ödedik.

Seydişehir alüminyum.

Ruslar yaptı.

Parasını portakalla ödedik.

Aliağa rafinerisi.

Ruslar yaptı.

Parasını salatalıkla ödedik.

Oymapınar barajı.

Ruslar yaptı.

Parasını mandalinayla ödedik.

*

Çünkü…

*

Mart 1967’de Türkiye’yle Rusya arasında anlaşma imzalandı, Haziran 1967’de Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu anlaşma çerçevesinde, Sovyetler Birliği tarafından, Türkiye’de bir demir çelik fabrikası, bir alüminyum fabrikası, bir hidroelektrik santrali, bir petrol rafinerisi, bir sülfirik asit fabrikası, bir lif levha fabrikası, bir cam fabrikası “anahtar teslimi” kurulacaktı. Parasını, teçhizatını, malzemesini Ruslar verecekti, Türk personeli Ruslar eğitecekti.

*

Hibe değildi.

*

Peki, geri ödeme nasıl yapılacaktı?

Sebze, meyve, narenciyeyle!

*

Anlaşmanın dokuzuncu maddesinde aynen şöyle yazıyordu: İş bu anlaşma çerçevesinde, Sovyet teşekküllerince sağlanacak kredi, teçhizat, malzeme, teknik hizmetler ve Türk personelin mesleki eğitim bedeli, narenciye, yaş sebze meyve, kuru üzüm, zeytin ve fındıkla ödenecektir. Geri ödeme bedeli olarak Türkiye’den Sovyetler Birliği’ne ihraç edilecek malların fiyatları, dünya fiyatları esas alınarak tespit edilecektir.

*

İş bu anlaşma çerçevesinde… Türkiye’nin en büyük demir çelik işletmesi, İskenderun Demir Çelik’i yaptılar. Seydişehir Alüminyum’u yaptılar. Oymapınar Barajı’nı yaptılar. Aliağa petrol rafinerisini yaptılar. Bandırma sülfirik asit fabrikasını yaptılar. Artvin lif levha fabrikasını yaptılar. Çayırova cam fabrikasını yaptılar.

*

Türk sanayisinin omurgasını oluşturan bu hayati tesisler sayesinde, hem onbinlerce insanımız iş buldu, hem de Türkiye milyarlarca dolarlık ithalattan kurtuldu, dışarıya bağımlılığı azaltıldı.

*

Ve, bunların karşılığında bir lira bile ödemedik… Hepsinin parası, sebzeyle meyveyle narenciyeyle ödendi.

*

Türk tekstilinin temeli kabul edilen Nazilli Sümerbank basma fabrikası, 1937’de Ruslar tarafından kuruldu. Başlangıçta personele işi öğretmek için 120 Rus mühendis çalıştı. Kredisi, makinaları, her şeyinin parası narenciyeyle ödendi.

*

Kayseri Sümerbank bez fabrikası, 1935’te Ruslar tarafından kuruldu. Projesi, Nazilli basma fabrikasının da mimarı olan Ivan Sergeyeviç Nikolayev tarafından çizildi, o dönem itibariyle sadece Sovyetler’in değil, dünyanın en önemli mimar-mühendislerinden biriydi. Açıldığı gün üç bin kişiye istihdam sağladı. A’dan z’ye her şeyinin parası yaş sebze meyveyle ödendi.

*

1961’de Arpaçay barajı, Ruslar tarafından yapıldı. 1979’da Orhaneli termik santrali, Ruslar tarafından yapıldı. Ödeme şekli aynıydı, domates, kabak, biber, portakal, greyfurttu.

*

Bu örnekler, Atatürk vizyonuydu. Seneler boyu sorunsuz devam eden anlaşmaların altında, İsmet İnönü’nün Celal Bayar’ın Bülent Ecevit’in Süleyman Demirel’in imzası vardı. Hem yurtta sulh cihanda sulh’la düşmanı dost yapmışlar, hem para harcamadan memleketi kalkındırmışlar, hem de Allah’ın bu topraklara bahşettiği tarım zenginliğini takas aracı olarak kullanıp, çiftçiyi ihya etmişlerdi.

*

Asrın liderimiz “alsa ne olur, almasa ne olur” filan diyor ama… Alt tarafı sebze meyve zannettiği işte budur!

*

Bakmasını bilirsen…

Domatesle fabrika, baraj, rafineri, hidroelektrik santrali yaparsın.

Görmesini bilmezsen…

Salça bile yapamazsın!

erdoğan yılmaz özdil portakal