Her melanetin arkasında O vardı

F tipi örgütün en kritik polis şeflerinden Ali Fuat Yılmazer tutuklandı. Yaptığı bütün kötülükler nedeniyle kendisinden hesap sorulacak. Peki Yılmazer kimdi? Hatırlayalım

Her melanetin arkasında O vardı

F tipi örgütün en kritik polis şeflerinden Ali Fuat Yılmazer tutuklandı. Yaptığı bütün kötülükler nedeniyle kendisinden hesap sorulacak. Peki Yılmazer kimdi? Hatırlayalım

“Bugüne kadar olan hiçbir şey yok sayılamaz. Yok sayılır ise hayatlarını kaybeden, sağlıklarını kaybeden arkadaşlarımıza ihanet olur. Bu alçaklığı yapan destekleyen ne kadar namussuz varsa, bunlar bu ülkenin adil yargıçlarının önüne oturup hak ettikleri cezayı alana kadar mücadelemiz devam edecek. Hiç kimse bugüne kadar olanların yanına kâr kalacağını düşünmesin.”

MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın cezaevi kapısındaki bu sözleri, Cemaat’in tertibiyle yıllarca hapislerde tutulan yüzlerce yurtseverin duygularını dile getiriyordu.

O dönemde sahte örgütler, sahte darbeler üretenlerin başında gelen Ali Fuat Yılmazer, şimdi “örgüt kurmak ve yönetmek” suçundan tutuklandı.

“PSİKOLOJİK AÇIDAN SORUNLU”

Meslek hayatı boyunca terör örgütleri ile mücadele eden Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 3 yıl 8 ay sonra Anayasa Mahkemesi’nin ‘hak ihlali kararı’nın ardından cezaevinden çıkabildi. Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabında Yılmazer hakkında şöyle diyordu:

“Hrant Dink cinayetinden sonra Ahmet İlhan Güler görevden alındı. Yerine ise normalde hiçbir zaman bu göreve gelemeyecek, gerekli niteliklere sahip olmayan, hatta sosyal ve psikolojik açıdan sorunlu olduğunu değerlendirdiğim Ali Fuat Yılmazer bu göreve atandı. İstanbul Emniyet Müdürü (Celalettin Cerrah) sahip olduğu güce rağmen Ahmet’in gidişini engelleyemediği gibi Ali Fuat Yılmazer’e alenen muhalefet etmesine rağmen onun göreve getirilişini de engelleyemedi. Belki elli tane müdürü İstanbul’a tayin ettirmemeye muktedir bir güce sahipti, herkese karşı dikleşebilirdi ama Ali Fuat ve benzerlerine karşı koyamadı. Belli amaçları olanlar, istedikleri gibi faaliyette bulunmak isteyenler bu konuda kendilerine mani olacak bir engeli daha önlerinden kaldırmış oldular.”

İLK O GÖNDERİLDİ

Ali Fuat Yılmazer Hrant Dink cinayeti öncesindeki süreçte Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı C Şubesi müdürü olarak görev yapmıştı. Ergenekon, Balyoz, Odatv ve benzeri davaların en önde gelen mimarlarından biriydi. İstanbul Emniyeti’nde önce Ali Fuat Yılmazer ve Tufan Ergüder tasfiye edildi. Hakan Fidan’ı hedef alan MİT krizinden sonra Yurt Atayün ile Mutlu Ekizoğlu gönderildi. Yılmazer pasif bir göreve atandı ve bu yıl içinde emekliye ayrıldı. Kitabından dolayı Hanefi Avcı’ya dava açanlardan biri de oydu.

Gazi Üsteğmen, avukat Serdar Öztürk, Haziran 2009’dan Mart 2014’e kadar tutuklu kaldı. Öztürk Silivri’deyken Nazlı Ilıcak’ın son kitabı “The Cemaat”i okuyunca Ilıcak’a bir mektup yazmıştı.

“THE CEMAAT” NEDEN YAZILDI?

Öztürk, “The Cemaat”in Ali Fuat Yılmazer’i “koruma amacına matuf olduğunu” düşünüyordu. Öztürk mektubunda şöyle yazmıştı:

“Gelelim kitabınızda hararetle savunduğunuz Ali Fuat Yılmazer’e... Ali Fuat Yılmazer’in gerçekten benim ofisime girilerek bu belgelerin yerleştirilmesi organizasyonunu yönetmek için İstanbul’ dan Ankara’ya gelip gelmediğinin araştırılmasını savcılıklardan ve mahkemeden istedik. Ancak hiçbir savcı ve mahkeme, Allah rızası için Ali Fuat Yılmazer’in HTS kaydını getirtip de onu aklamadı.”

“HRANT DİNK’İN ARKADAŞLARI”

Kendilerine “Hrant’ın arkadaşları” diyorlardı. Bu tayfanın açıklamaları neredeyse her gün çarşaf çarşaf medyada yer alıyordu. Dink davası kararından hoşnut değillerdi. Davanın Ergenekon davası ile birleştirilmesi için çok çaba harcadılar, olmadı. Herkesi suçluyorlardı, fakat Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer gibi polis şeflerine toz kondurmuyorlar, Cemaat’ten hiç söz etmiyorlardı.

Oysa dönemin Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, Cemaat’in kendisinden Dink ve Santoro cinayetleri öncesi bilgileri sakladığını söylüyor “Haberim olsa engellerdim” diyordu.

Artık bugün biliniyor. Dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer hakkında birçok iddia ve şikayet olmasına rağmen ifadesine başvurulmadı.

Korundu.Başbakan Erdoğan’ın, Dink cinayetine ilişkin Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna ‘olur’ vermesiyle birlikte 2008 yılında Ramazan Akyürek ile Ali Fuat Yılmazer hakkında ‘görevi ihmal’ iddiasıyla inceleme yapılmasının yolu açıldı. Ancak F tipi yargıçlar ne Akyürek ne de Yılmazer hakkında hiçbir işlem yapmadı.

“ŞÛRA”

Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ise Hrant Dink Cinayeti soruşturmasında ‘yardımcı istihbarat elemanı’ Erhan Tuncel’in verdiği bilgiler doğrultusunda hazırlanan, ‘Hrant Dink’in öldürüleceğine’ dair F4 İstihbarat Raporu’nun kendisinden gizlendiğini, LOG kayıtlarının silindiğini, bazı polis şeflerinin cinayete göz yumduğunu söylüyordu. Uzun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Yusuf Hakkı Doğan’a verdiği ifadesinde şöyle diyordu:

‘Hrant Dink öldürülecek’ raporunu benden gizledikleri gibi İstanbul’dan da gizlediler. F4 raporları İl Emniyet Müdürleri tarafından Daire Başkanlığı’na gönderilmelidir. F4 raporunu Trabzon’dan gönderen kişi Ramazan Akyürek’tir. Raporu bizden saklayan birim İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü’dür. O zaman C Şube Müdürü de Ali Fuat Yılmazer’dir.”

Uzun sözlerine şöyle devam ediyordu: “Ya benden gizlendi ya Mülkiye başmüfettişlerinden gizlendi. Ya da resmen hainlik yapıldı. Yani bu soruşturmanın asıl sorumluları gizlenmeye çalışıldı”

Sabri Uzun bu “hainlik” yapan odağı, “Anayasa dışı bir güç merkezi” olarak niteliyor ve “Şûra” olarak adlandırıyordu. Ali Fuat Yılmazer, “Şûra”nın en önemli elemanlarından biriydi. Şimdi bütün bu kötülüklerin mimarlarından hesap soruluyor. Türkiye sevinç duyuyor. Cemaat dışında tek üzüntü duyanlar ise “kelepçe” edebiyatı yapan liberal salaklar!

Hikmet Çiçek